Milliyetçi yada ulusalcı olmanın ne kadar zor bişey olduğunu tek başıma 13 yaşında İngiltere’ye gittiğimde yaşamış, anlamış ve kendimle uzun bir mücadeleden sonra terk etmiştim. Şimdi bile gayet rahatlıkla söyleyebilirim ki, kimse ülkesini benim 1971-1977 arası özlediğim kadar özlememiştir. Bunu söylerken şunu da eklemeliyim, ben özlediğini söyleyen kimse kadar özlememişimdir ülkemi. O yüzden “Vatan haini” kadar saçma bulduğum bir tanımlama yoktur.
Rusya-Ukrayna savaşı çıkınca kendilerini frenleyemeyen ulusalcıların ne duruma geldiklerini görmeye başladım ekranlarda. Bikaç gün daha devam ederse, esasında Türkiye’nin Rusya’yı nasıl yeneceğini konuşmaya başlayacaklar. Zaten bunun değişik versiyonunu çok dinledik son yıllarda: “Amerika bizden nasıl korktu ama” İHA ve SİHA’lara karşı S 400 ve F35’lerin gücünün yetmediğini söylemelerine ramak kaldı.
Bir öğrenci kız konuşuyor televizyon kanalında, korkusu o kadar doğal ve belli ki, konuşmanın sonuna doğru sesi titremeye başlıyor. Oradan hemen emekli subay Mesut Hakkı Caşın söze giriyor ve “Kızım merak etme, seni ben gelir alırım oradan, Türk kızı ağlamaz” diyor. Başka muhabir de Ukrayna’yı terkeden kadınlara kızıyor ve Türk kadınının asla terketmeyeceğini söylüyor Ukraynalı kadını küçümseyerek. İşte, çocukken yaşadığım ulusalcılığın ve milliyetçiliğin korkutucu top noktası burası. Nasıl atlattım derseniz, sanırım bütün arkadaşlarım yabancı olunca, farksız varlıklar olduğumuzu anladım. O yüzden Kıbrıs Savaşı’nın en tartışmalı dönemlerinde 3 Yunanlı arkadaşımla aynı evi çok rahat paylaşmıştım.
Bütün bunların dışında Doğu Perinçek diye birisi var ki, tam evlere şenlik. Doğu Perinçek’in devletle içiçe olması babası sayesinde esasında. Sadık Bey soyadı olarak ‘Perinçek’i seçmiş. Perinçek de sadık demek, yani eski Demokrat ve Adalet Partili Sadık Bey esasında Sadık Sadık, yani devletine sadık. Yani Doğu Sadık efendi böyle büyüyünce gençliğinde Türkleri araştırmış, bir de bakmış ki Orta Asya’dan geliyorlar, bir kısmı Sovyetler’de, bir kısmı Çin’de, gözlere bakarak Çin’i daha uygun bulup Çinci ve Maocu oluvermiş.
Ben o sıralar ergenlik dönemindeydim, çok anımsamıyorum ama bilhassa Küba ve Vietnam tipi gerilla savaşını seven ağabeylerimiz Perinçek’i Fikir Kulüpleri Federasyonu ve Devrimci Gençlik’te yenince Perinçek tam bir asya tipi devrimci (Bu arada İdris Küçükömer’le bağlantılı değil) tarzını seçmiş ve emperyalizmle suçladığı Sovyetler Birliği’ne düşman kesilmiştir.
Tarih bu tabi ki, durduğu yerde durmuyor ki, zamanında Marksist olduğunu söyleyen Perinçek, Sovyetler Birliği yıkılınca Rusya’yı da sevmeye başlamış. Nasıl sevmesin ki, Orta Asya’nın bitakım Türki cumhuriyetleri artık sözüm ona özgürler.
Şimdi karşımızda Marksist ve Maocu birisi var, Mao’dan eser kalmayan Çin ile, Marksizm’den eser kalmayan Rusya’nın dünyayı ve Türkiye’yi kurtaracağına inanıyor. Bu yüzden de Vatan Partisi olarak Rusya’ya gitmişler ve Rusya dışişleri bakan yardımcısıyla görüşme yapmışlar, artık Putin’in Erdoğan’ı eskisi kadar sevmediğini açıklıyor. Sadece Putin olsa iyi, partiyle beraber Ethem Sancak da gitmiş ve görüşmeler yapmış. Oysa Sancak, Erdoğan ile aralarında Mevlana-Şems aşkı olduğunu söylemişti. Aşkları beni ilgilendirmez ama sanki bozulmuş gibi gözüküyor. Zaten Mevlana’yla Şems de çok kısa görüşüyor ve ne konuştukları pek bilinmiyor.
Bunların hepsi iyi, hoş da, sen oraya ne ve kim adına gittin leyn Doğu Perinçek? Hatta kimin parasıyla ve ne hakla ülke adına bu görüşmelerde bulunup, arkasından açıklamalar yapıyorsun? Sen hangi derin devletin mahlukusun?
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***