Daha önce de görmüştüm. Dün yine karşıma çıktı. Egzotizm merakı demezsiniz umarım bir süredir Uzak Doğu, özellikle Hint, Kore sineması ve dizilerine merak sardım. Dün karşıma çıkan şey de daha önce bir Hint dizisinde gördüğüme benzer bir işkence sahnesiydi.
Hayır, dizide bildiğimiz anlamda işkence sahnesi olarak kurgulanmamış o sahneler. Biz, beceriksiz tarafları olsa da aslında kötü olmayan, Hindu, Sih ya da Müslüman fark etmiyor, bir polisin suçluları yakalamak, gözaltındaki şüphelileri konuşturmak için verdiği mücadeleyi izliyoruz.
Keşke imkân olsa da fotoğraf ya da görüntüde sunabilsem. Bir sahne öncesinde kendisi gibi dürüst bir polis arkadaşının “Hani biz diyoruz ya, Bombay’da Hindistan’a düzgün polis yok, hepsi yozlaşmış. Oysa Bombay biziz, Hindistan biz, hepsi bizim de hatamız” diye ünlediği kahramanımız bir cinayet zanlısını konuşturmak için harekete geçiyor.
Neler mi yapıyor?
İyi ve temiz polis olduğu için iki elini askıya bağlıyor ve çıplak bedenini darp ediyor, kırbaçlıyor zanlının.
Gözaltında işkencenin tüm klişeleri var sahnede. “Su mu istiyorsun, ha! Al sana su” diyerek kafasında aşağı döküyor soğuk suyu. Küfrediyor, aşağılıyor, tehdit ediyor. Ve biz bu feci sahneleri bir işkence sahnesi olarak izlemiyoruz. Zaten dizide de öyle sunulmuyor bu sahneler.
Kahraman polisimizin yüzünde bir görev bilinci, bir suçluya hak ettiğini yaşatma gururu ki anlatılamaz. İzleyici de -en azından öyle kurgulandığını varsayabiliriz- çok bildik bir oh olsun ya da ‘tamam şimdi kötüleri yenecekler’ duygusuyla izliyor o işkenceyi.
Eve döndüğünde eşine ‘dün ilk kez gerçek bir polis gibi çalıştım’ diyor. Birini mi dövdün sorusu üzerine de tatmin olmuş bir ifadeyle şöyle diyor: Gerçeği söyletmek için.
Hani retorik düzeyde bile olsa Hollywood’da bile bazı ‘iyi polislerin’ karşı çıktığı işkence sahneleri var ya, işte onlar dünyanın başka bir bölgesinde aptal filan ama özünde iyi polislerin kahramanlıkları olarak sunuluyor bizlere. E tabi, dizinin bir bölümünde televizyona daldığı için yemeğini yemeyen 5-6 yaşlarındaki çocuğunun kafasına vuran ve azarlayan da aynı polis kahramanımız ama konumuz bu değil…
Niye böyle? Çünkü falaka, askı, cop ya da kırbaçla dayak olağan bir sorgu yöntemi, hem diziyi çekenler hem de hedef izleyici kitlesi için.
Yok vardır orada bir ironi ya da eleştiri derseniz, buyurun siz de izleyin derim. Kutsal Oyunlar, Sacred Games. Bu arada hakkını yemeyelim çok sert cinsiyet ayrımcılığı eleştirileri de var dizide. Şizofreni…
Aman ya, bize ne yok Hindistan yok Kore’den mi -bu arada ikisi de geleceğin dünyasının Türkiye ile kıyaslanamayacak büyük ekonomileri, hatırlatırım- diyorsunuz.
O zaman seçilmiş değil en güncel örnek olduğu için söyleyeyim. Gözaltına alınan 32 üniversite öğrencisine tuvalet hakkı bile verilmedi bir iki gün önce. Ellerine pet şişe tutuşturularak ‘oraya yap’ denildi üniversiteli çocuklara. Gergerlioğlu duyurdu bunu da. Vardır o görevlilerin yüzlerinde de dizideki işkence sahnesinde gördüğümüz gurur, eminim. Duydunuz mu bir tepki, bir itiraz?
Yoksa izleyicilerin, toplumun, yani bizlerin yapılanlardan haz ve gurur duyacağını bilerek mi yapıldı o işkenceler?
Dizimize dönelim. Gözaltında darp, işkence, susuz bırakma, cop nasıl bu kadar sıradan, kabul edilebilir hatta kahramanca bir eylem olabilir? Ve izleyiciden içten içe bir alkış beklenir bu sahnelerde? Nedir bunun arkasındaki motivasyon, inanç, değer?
Neyse ki Hindistan değiliz de…
Ve hamiş…
Dünyada bunca şey olurken, Rusya, Ukrayna, Putin… Yıllar önce, “Editör benden Puşkin üzerine bir yazı istiyor, kime ne Puşkin’den?” demiş ve çarmıhını boynunda taşıyan İsa hakkında bir yazı yazmıştı bir yazarımız. Şimdi onu hatırladım.
Kaynak: Kronos
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***