Seni her gün biraz daha tahakküm altına alan sistem ve otoriteler karşısında kendini güçsüz hissediyorsan ve bu yüzden onurun fena hâlde inciniyorsa:
Baskının, medyanın ve teknolojinin seni sınırlamadığı yaşam alanlarında hiçlik duygusunu aşıp varoluşunu doya doya yaşamak istiyorsan:
Sana dayatılan oyunun kurallarından biri olan “başarıyı” reddediyorsan ve bu oyunu, statükoyu istemiyorsan; bedenin bu kuralların içinde esir ama hayallerin, düşlerin, arzuların hâlâ kendilerine özgür kıyılar arıyorsa:
Ulusal güvenlik ve sınır gibi dertlerin yoksa ve bu baskıcı, paranoyak devlete hizmet etmeyi reddediyorsan:
Anarşist, özgürlükçü, bireyci diye geçinen insanların bireysellik diye yücelttikleri şeyin, aslında teorize edilmiş bencillikten başka bir şey olmadığım biliyorsan:
Özgürlükçü olmaktan liberalliği anlamıyorsun. Bireyselliği savunduğun kadar, dayanışmayı ve paylaşmayı da savunuyorsan:
Bugüne kadar sana demokratlık, eşitlik nutukları atanların kendi kariyerizmleri uğruna seni koyun gibi güttüklerini geç de olsa anlamışsan; yönetime karşı çıkanlar tarafından yönetilmek sana ağır geliyorsa:
Hiyerarşik, baskıcı ve dikey bir şekilde örgütlenmiş; alt kurullarının üst kurullarına bağlı olduğu bir politik oluşum içinde yer almanın, senin özgürlüğünü ve özgünlüğünü elinden almak anlamına geldiğini fark ediyorsan ve bu tarz politik oluşumlarda savunulan kimi erdemlerin birçok taktik manevralar sırasında ezilip yok edildiğini; amaçların bir süre sonra araçlara feda edildiğini ibretle görüyorsan:
Seni bunaltan kent yaşamı, bu tahakküm sistemi, endüstriyel çılgınlık ve bunun sonucu olarak oluşan çevre kirliliğine karşı bir şeyler yapmak için yeşil harekete ve bu erkek egemen devletin yarattığı cinsiyetçiliğe karşı çıkmak için feminist harekete ilgi duyup ancak bu hareketlerin kafandaki sorulara yeterince yanıt vermediğini gördüysen:
Statükonun ötesinde olan bir şeyler tasarladığın hâlde, bu tasarladıklarını bir türlü hayata geçirememişsen:
Hiyerarşik, baskıcı, otoriter olmayan örgütlerde kendi iradeni hayata geçirmek ama aynı zamanda senin gibi olan insanlarla ve onların bağımsızlığına saygı duyarak ama onlara sorumluluk duyduğunu da unutmadan, bugün sana otoritenin çizdiği sınırların çok ötesine taşmak istiyorsan:
Örgütlerin program ve tüzüklerinin ruhsuz olduğuna inanmışsan, bir programdan çok, ruhunla davranmak isteyen biriysen:
Arzu olmadan coşkuyu ve doyumu yaşayamayacağını artık kesin olarak biliyorsan:
Başkasını oynayan bir fail olmak, artık sana çok güç geliyorsa:
Kendini merkeze koymak ama asla benmerkezci olmak istemiyorsan ve hiçbir zaman bir topluluğun içinde erimek istemiyorsan:
Yıkıcı söylemini, bu otoriter bütüncüllüğün karşısına alternatif olarak çıkarmak istiyorsan:
Kapitalist ahlaka karşı olduğun kadar, aşiret ahlakına da karşıysan ve günübirlik bir ekmek kavgası değil, topyekûn özgürlüğün kavgasını vermek için zamanın geldi de geçiyor olduğunu artık çok iyi anlamışsan:
Bireyci mülkiyete karşı olduğun kadar toplumun mülkiyetine de karşıysan, zaten toplumdaki her şeyin, senin ve herkesin olduğunu biliyorsan:
Otoritenin ve köleliğin, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar günümüzde içselleştirildiğini hissediyorsan ve teknolojiye karşı olduğun kadar, geleneksel dönemdeki kimi incelikleri korumak ve onları hayata geçirmek istiyorsan:
Bugün ulus, devletin sermayenin insanlara dayattığı sahte bir kimlik ve bir olgu olduğunu anlamış ve kendini hiçbir ulusa ait hissetmiyorsan ama Kürt halkının özgürleşme mücadelesine sonuna kadar destek vermek gerektiğine inanıyorsan; ancak, merkezi Diyarbakır olacak olan otoriter bir devleti de kabul etmem, diyorsan:
Merkezi Diyarbakır olan otoriter bir devlete karşı çıktığın kadar Şırnak adı verilen yerleşim yerinin her tür baskıdan ve tahakkümden kurtulması sorununu hep gündemde tutmak gerektiğini ileri sürüyorsan:
Yıkılması gerekenin ne olduğunu biliyor ama yıktığının yerine ne koymak gerektiği mutlaka bilmek zorunda değilim, diyorsan; eğer yıktığının yerine bir şey koymayı bugünden planlamanın da bir tür kontrol olduğunu düşünüyorsan ve kurgulanmış her tür plan ve programa karşıysan:
Gayrimeşru bir ruhun olduğunu, her şeye karşın çocuk kaldığını ve hâlâ matematiği kavrayamadığını, müfredatlardan nefret ettiğini düşünüyor ve yüzyıllardır terbiye edilmiş bilincini reddetmek istiyor, her şeye devletin sana zorla verdiği kimliği yakarak başlamak istiyorsan:
Sen de Promete gibi önce insanın özgürlüğünü yok sayan Tanrı iradesine başkaldır ve bir “ateş hırsızı” ol ve ateşi çal ve bizle beraber özgürlüğe doğru koşmaya başla. Bu asil ve sonsuz koşuya sen de katıl!.. Artık şehrimizde Ateş Hırsızı adlı bir anarşist dergi çıkıyor.
Ateş Hırsızı, bugüne kadar ülkemiz anarşistlerinin gündeme getirmediği, tartışmadığı bir konuyu, Kürt meselesini gündeme getirdi ve Kürtçe yazılmış iki anarşist metinle, bu büyük tartışmaya imzasını attı. Ateş Hırsızı, her tür otoriteye ve otoriterlik simgesine karşı olduğunu, anarşizmin evrensel siyah bayrağını kendi eliyle yakarak kanıtladı. Kendilerine “romantik devrimciler” de diyen Ateş Hırsızları, gitgide kısırlaşan siyasal gettomuzu aydınlatacağa ve ısıtacağa benziyor.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***