Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü, İspanyol politikacı Nacho Sánchez Amor, Avrupa Birliği (AB)-Türkiye ortak Parlamento Komisyonu’nda Türkiye’deki insan hakları durumuna ilişkin önemli açıklamalarda bulundu, AKP hükümetine çok sert eleştiriler yöneltti. Amor’un Türkiye hükümetini çok ağır bir şekilde eleştirdiği komitede Avrupa Parlamentosu üyelerinin yanı sıra Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri de yer aldı.
“Türkiye’deki insan hakları durumu hakkında en çok endişe veren şey mevcut durumun kötülüğünden ziyade bu alandaki gerileme eğilimidir” diyen Amor, “Bu gerileme, görünüşte açıklanamaz bir fenomen değil, açık bir şekilde siyasi iradenin sonucudur” ifadesini kullandı.
What is most worrying about the #humanrights situation in #Turkey 🇹🇷 is not the current poor level, but the trend towards regression.
And this regression is not an apparently inexplicable phenomenon: it is the outcome of a clear political will.https://t.co/78Exac4Sej
— Nacho Sánchez Amor (@NachoSAmor) March 17, 2022
‘TÜRKİYE’DEKİ ASIL PROBLEM SİYASİ İRADE’
Tr724’ün aktardığına göre Nacho Sánchez Amor, toplantıda Türkiye’nin “geriye doğru adımlar” attığını belirterek, “Hepiniz Türkiye’nin daha demokratik zamanlarında yaşadınız, hepiniz haklarınızdan, çoğulculuktan ve özgürlüklerden yararlandınız fakat bugün artık bunlara sahip değilsiniz. Yani, bizimle birlikte kabullenmelisiniz ki problem sadece günümüzle ilgili değil ya da Türkiye’nin demokrasi açısından yeterince olgun olup olmaması durumu değil, problem şu ki Türkiye maalesef geriye doğru adımlar atıyor, bunu kabullenmek zorundayız. Türkiye’deki bozulmanın ve şu anki durumun sebebi siyasi irade veya siyasi irade eksikliğidir” şeklinde konuştu.
‘SİZİN SORUMLULUĞUNUZ’
Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi demokratik olgunluğa taşımak gibi bir yükümlülüğü olmadığını savunan Amor, “Bizden olgun bir demokrasi yaratmak için teşvikler istiyorsunuz ve motivasyona ihtiyaç duyduğunuzu söylüyorsunuz. Katılım süreci, üst düzey müzakereler, gümrük birliği gibi konulardaki istediğiniz teşvikleri anlıyorum ama sizler anlayamadığım, sapkın, başka türden teşvikler istiyorsunuz. Bizim AB olarak, Türkiye’yi demokratik olgunluğa taşımak gibi bir ahlaki yükümlülüğümüz yok, bu sizin işiniz ve sorumluluğunuz” dedi.
‘100 SAYFA RAPOR GÖNDERİRKEN VAKALAR DEVAM EDİYOR’
Cumhurbaşkanına hakaret davalarının yüksekliğine de değinen AP Türkiye Raportörü, “Erdoğan’ın otoriter bir yaklaşımı var. Benim ülkemde (İspanya) son 20 yılda devlet başkanına veya ülkenin savcılarına hakaret edildiği gerekçesiyle kaç suçlama olduğunu biliyor musunuz? Beş, ve bu 5 vakanın hiçbiri ceza ile sonuçlanmadı. Türkiye’de ise cumhurbaşkanına hakaretten 10 bin kez kovuşturma açıldı. Bu Türkiye’de artık norm haline gelen düzenli bir siyasi uygulama. Bizlere yargı reformunuza dair 100 sayfa rapor gönderirken bu gibi vakalar devam ediyor ve bu kabul edilemez” yorumunda bulundu.
Serbest Görüş:
‘SİZDE SUÇ, BİZDE MİLLİ SPOR’
CHP’li bir yöneticinin broşürü hazırladığını ve bu nedenle yargılandığını hatırlayan Amor, “Bir siyasi parti bir broşür yayınladı. Ve bu siyasi partinin yönetim kurulu üyelerinden biri, bir belge yayınladığı için cumhurbaşkanına fiziksel saldırıda bulunmakla suçlandı. Bir broşür yayınladığı için gerçekten cumhurbaşkanına fiziksel saldırıyla suçlanmak mı? Bizler terörün ne olduğunu ve basit bir siyasi eleştirinin ne olduğunu çok net bir şekilde ayırt edebiliyoruz. Sizlerin suç olarak kabul ettiğiniz cumhurbaşkanına hakaret bizim ülkelerimizde milli bir spor gibi” dedi.
‘BİR TWEET BİLE TERÖR EYLEMİ OLABİLİYOR’
Türkiye’de “terör”, “terörist” ve “terörizm” kavramalarının sorunlu olmasına da dikkat çeken Amor, “Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de teröristler var fakat Türkiye’nin tamamen teröristlerce çevrili olması, sürekli bir terör tehdidinin olması, onlarca terör örgütü tarafından etrafının sarılı olması gibi iddialar gerçeği yansıtmıyor. Bu iddialar terörle mücadele yasasını ve devletin baskısını haklı çıkarmak için, fakat bunlar fazlasıyla orantısız. Çünkü Türkiye’deki durum bu değil, iddialar gerçekle örtüşmüyor” dedi.
Türkiye’de çocuk yoksulluğunu eleştiren bir tweetin bile terör eylemi olarak görüldüğünü hatırlatan Amor, “Bu durum kabul edilemez ve bu şekilde baltalanmaya devam ederse Türkiye’de gerçekten teröristler olmasına rağmen terörizmin olmadığına dair genel bir anlayışa yol açacaktır. Evet Türkiye’de teröristler var, birtakım riskler var ama Türkiye devletinin iddia ettiği seviyede asla değil. Türkiye’nin güvenlik endişelerini anlıyoruz fakat bu endişeler ülkede çok büyük kapsamlı bir baskı kurmak için kullanılamaz” şeklinde konuştu.
‘HDP’NİN YASAKLANMASI POLİTİK OLARAK KORKUNÇ BİR HATA’
Tutuklu iş insanı Osman Kavala ile HDP’nin tutuklu eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı da gündeme getiren AP Raportörü Amor, “Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş davaları dikkate alınması gereken ciddi konular. HDP, Türkiye için çok önemli bir parti, Kürt sorunu aşılabilir. HDP’nin yasaklanması politik olarak korkunç bir hatadır. Kürt sorununu çözmek için birlikte çalışabileceğiniz bir partiniz var. Bana inanın, bunu bir İspanyol olarak söylüyorum, sizinkilere benzer sorunlarımız vardı” değerlendirmesinde bulundu.
Serbest Görüş:
‘TÜRKİYE’DE TERÖR İLE ELEŞTİRİ ARASINDA AYRIM YOK’
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sánchez Amor, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bizler yetişkiniz ve neyin terör eylemi, neyin şiddet, neyin bomba olduğunu çok iyi bir şekilde ayırt edebiliyoruz. Herhangi bir suça ortak olmakla suçlanabilmek için yasal gerekçelerin olması gerektiğinin farkındayız. Problem şu ki Türkiye’de terörist etiketi gittikçe yaygınlaşıyor. Doktorlar bazı sağlık önlemlerini eleştirdiği için, avukatlar profesyonel bağımsızlıkları varmış gibi davrandıkları için terörist olarak suçlanıyorlar. Ve tabii ki öğrenciler, çapulcu etiketini yapıştırmak çok kolay. Ve gazeteciler, muhalif politikacılar. Terörizm suçlamasının muazzam bir şekilde yayılmasının dışarıdan nasıl algılandığını gerçekten anlayabiliyor musunuz? Bu çok tehlikeli, sizler gibi ben de neyin şiddet eylemi neyin eleştiri olduğunu çok iyi anlayabiliyorum ama Türkiye’de bu ayrım yok.”
‘KOZA İPEK GRUBU’NU HATIRLIYOR MUSUNUZ?’
“Cumhurbaşkanı, darbenin Türkiye’nin güvenlik ihtiyaçları için istisnai bir dönem açtığını işaret etmişti. Fakat darbeden önce Koza İpek Grubu’na nasıl el konulduğunu hatırlıyor musunuz? Ben o zaman Ankara’daydım, Koza İpek Holding’in binasını ziyaret etmiştim. Bu holdinge yönelik herhangi bir iflas işlemi yapılmaksızın hükümet tarafından el konuldu. Koza İpek Grubu’nun 22 şirketi vardı fakat hükümeti sadece 2 gazete ve 2 televizyon kanalı ilgilendiriyordu. Bu el koyma darbeden çok daha önceydi.”
‘SEÇİMLERİ KAZANAN BELEDİYE BAŞKANINI İKTİDAR PARTİSİNİN ATADIĞI KAYYUM İLE DEĞİŞTİRMEK’
“Yine darbeden önce, Belediye Başkanının hukukla bir problemi var ise onu mahkemeye çıkarırsınız. Eğer görev süresi askıya alınmış ise de tabii ki seçimi kazanan parti başka bir üyesini belediye başkanı olarak seçmek zorundadır. Ama sizin yaptığınız şey, seçimleri kazanan belediye başkanını iktidar partisinin atadığı kayyum ile değiştirmek. Basitçe biz bunun mantığının ne olduğunu anlayamıyoruz tabii arkasında politik çıkarlarınız yoksa.”
‘PEKİ, GÜLEN HAREKETİ NE ZAMAN ‘TERÖRİST’ OLDU?’
“Ben darbeden bir ay sonra Türkiye’yi ziyaret ettim, 4 meslektaşımla beraber ziyarete gelen ilk politikacılardık. Meslektaşlarım bana Türk hükümetinin nasıl oldu da darbeden bir gün sonra darbeye karışmış olan 24 bin kişinin listesini çıkarabildiğini sordu. Çünkü bu insanlar biliniyordu, çünkü bu kişileri hükümet devletin makinesine soktu. Peki, Gülen hareketi ne zaman terörist oldu? Darbe gecesi mi? Ergenekon ve Balyoz davalarında mı? İktidar tarafından devlet mekanizmasına sokulduğunda mı? Gülenistler ne ara terörist oldu?”
Serbest Görüş:
‘20 YILDIR ENDONEZYA’DA ÇALIŞAN ÖĞRETMENİ TERÖRİZMLE SUÇLUYORSUNUZ’
“Bir kişiye yönelik cezai suçlamanın kişiselleştirilmiş olması gerekir. Eğer darbeye karışan Gülenistler varsa ki bence vardı, darbeye karışan Gülenistler suçlanmalıydı, fakat siz son 20 yıldır Endonezya’da çalışan bir öğretmeni, sırf bu yapıyla önceden bağlantılı olduğu için terörizmle suçluyorsunuz. Ve biliyorsunuz ki bu yapı geçmişte iktidar partisine çok yakındı. Bu sebeple biz bu tür şeyleri eleştirirken bence sizler kendinizi dışarıdan yaptığımız şeyler nasıl görünüyor diye incelemeye çalışmalısınız. Darbeden sonra Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Gülenistleri tutuklamaya başladınız. Peki, ben gerçekten darbeye karışan Gülenistlerin olduğu inanıyorum. Bu kararnamenin açıklanmasından beş gün sonra, o ana kadar çok sayıda Gülenist gözaltına alınmıştı, çok garip bir gözaltı oldu. Kürt kökenli bir filolog, yaşlı bir kadın profesördü ve bir üniversitede Kürt filolojisi çalışıyordu. Bu kadının darbe ya da Gülenistler ile bir ilgisi var mıydı? Hayır, yoktu.”
‘KENDİNİZE KARŞI DÜRÜST OLUN’
“Çok açık bir şekilde kabul etmelisiniz ki bu istisnai yasa toplumda her türlü eleştiriyi kırmak için kullanıldı. Devletin savunulması gerektiğini anlıyorum ama bunu darbeden sonra gerçekten bir filoloji profesörünü tutuklayarak mı yapıyorsunuz? Kendinize karşı biraz dürüst olmalısınız, çünkü size sunduğumuz şey sizin dışarıdan nasıl göründüğünüz. Biz Türkiye düşmanı değiliz. Ve kendimi sizin ülkenizi seven biri olarak ilan ediyorum. Çok üzülüyorum çünkü sizi gerçekten Avrupa Birliği’nde görmek istiyorum. Buradaki görevim ülkenizde geçmişte neler olduğunu ve hala nelerin olmaya devam ettiğini anlatmak.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***