Meslekten, kökten gazeteci olmayınca çok sıcak, çok güncel konuları yazmak bir türlü bir reflekse dönüşemiyor bende; bugün için aklımda iki konu vardı, biri tarım istatistikleri meselesi, biri de devletimizin AB Ulusal Eylem Planı komedyası; bu konular büyük ölçüde başkalarından, küçük bir grup dışında, nispeten daha iyi yazacağım konular, bazı konularda mukayeseli üstünlük bilgilendirmeyi de gerektiriyor.
Ancak, ne kadar bayılmasam da (çünkü bu konuyu benden iyi yazacak çok sayıda kişi var) yine de aklıma ilk takılanları yazmam gerekiyor galiba Ukrayna krizi hakkında; beni esas kaygılandıran ve çok değinilmeyen konuyu sona bırakıyorum.
Ukrayna krizi sıcak savaş aşamasına geldiğinde yazılı ve görsel basında çok kapsamlı maliyet hesapları yapılmaya başlandı, haklı olarak.
En azından konu başlıklarını sayalım ve sonra da benim bugünkü konuma, Ukrayna krizinin kanımca en gerçek maliyet boyutuna gelelim.
1-Petrol ve doğal gaz fiyatlarının füze gibi fırlama güçlü ihtimali,
2-Tarım ürünlerinin, özellikle hububat fiyatlarının artışı,
3-Turizm gelirlerimizde çok önemli azalma,
4-Krizin AB’ye sıçraması sonrası en büyük ihracat grubumuz olan AB’de ithalat talebinin düşme ihtimali,
5-Türkiye’de döviz kurlarının çok yükselmesi,
6-Döviz kurlarının yükselmesine bağlı olarak kur korumalı TL mevduatına bütçeden ödenecek faizlerin yani bütçeye yükünün çok artması ihtimali (CHP AYM’ye gitmeyecek anlaşılan),
7-Petrol ve doğalgaz fiyatlarının artışı sonrası dış ticaretimizin çok hırpalanması,
8-Türkiye’nin zaten çok yüksek olan CDS puanının (ülke riski) daha da artması,
9-2022 yılında 190 milyar dolar düzeyindeki dış mükellefiyetimizin maliyetinin çok artması,
10-Rusya gibi çok önemli bir ülkeyle ilişkilerin çok bozulması zaten tek başına bir sorun.
İsterseniz burada duralım, Biden ve Trump konusuna dönelim.
ABD vatandaşları, küçük sayılabilecek bir elit dışında, kendileri dışındaki dünya ile çok ilgili değillerdir ama bu konuda Rusya’nın yeri ayrıdır, soğuk savaş yıllarından bu yana önce SSCB, sonra da Rusya Amerikalıların hep sahne ışıkları altındadır, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin de ABD’de geniş seçmen kitleleri tarafından yakından ve endişe ile izlendiğine eminim.
Yaşı müsait olanlar o harika “Russians are coming-Ruslar geliyor” filmini hatırlasınlar.
Biden yönetiminin Ukrayna konusunda elinden geldiğini yaptığını ve yapacağına eminim ama bu yapılacakların geniş seçmen kesimlerini tatmin edeceği konusunda da büyük kuşkularım var.
Kasımda ara seçimler var, 2024 sonunda da başkanlık seçimleri.
Bu konjonktürde yaşanacakların Trump ya da başka bir Cumhuriyetçi adayın lehine sonuçlar yaratacağını düşünüyorum.
Düşünebiliyor musunuz, 2020 sonunda ABD bir uçurumun kenarından dönmüş iken 2024’te Trump’ın ya da zihniyetinin tekrar bu ülkenin başına geldiğini?
Bu dünya için bir felaket anlamına gelebilir.
Türkiye de bu global felaketten nasibini fazlasıyla alır.
Hindistan, Brezilya, Polonya, Macaristan gibi ülkeler bu süreçten karlı da çıkabilirler ama bu küresel felakete engel değildir.
Yukarıda saydığım on madde Ukrayna krizinin kısa vadeli maliyetleridir.
Esas uzun vadeli büyük maliyet Trump’ın tekrar ABD Başkanı olmasıdır.
Trump da zaten hemen “ben olsa idim, işler buraya kadar gelmezdi” demeye başlamıştır.
Biden’ın omuzlarında çok büyük bir küresel sorumluluk vardır, atacağı her adımı çok iyi hesaplamalıdır, sıcak savaş formülleri dışında Ukrayna krizinden çok usta manevralarla zaferle çıkmalıdır.
Şunu unutmayalım, Rusya’nın yaklaşık 600 milyar dolar döviz rezervi vardır, bu rezerv Rusya’nın iki senelik ithalat toplamından da fazladır, bu nedenden yaptırımlar çok iyi düşünülmelidir, Rusya uzun süre dayanabilir. Rusya Napoleon’un Moskova önlerine gelişini, Stalingrad’ı yaşamış bir ülkedir, Biden ne yapıp edip Trump’ı tekrar cilalayacak bir ortam yaratmamalıdır.
Yoksa, Allah hepimizi korusun.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***