Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden aday olup olamayacağı tartışması farklı şekillerde devam ediyor. Erdoğan, Anayasa ve hukuku bir tarafa koyalı çok oldu. Bunları tartışmanın çok bir anlamı kalmadı.
Komik olansa Erdoğan’ın aday olabileceğini savunan isimlerin ilkesiz ve komik durumları. Kendisini Anayasa Hukukçusu olarak tanıtan Meclis Başkanı Mustafa Şentop, açıklamalarıyla “dönemin Sabih Kanadoğlusu” olduğunu göstermiş oldu.
Yargıtay eski Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, 2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Meclis’te 367 şartı gerektiğini ortaya atan isimdi. Önce 367 şartı ve ardından gelen 27 Nisan bildirisi ile ordu, yargı ve bürokrasi AKP’ye cumhurbaşkanı seçtirmedi. Erdoğan, derin devleti, bürokrasiyi, ordu ve yüksek yargıyı halkın desteğiyle aştı. Krizden çıkış için erken seçim kararı alındı. Ve Erdoğan bu dayatmayı seçim meydanlarında sonuna kadar kullandı ve oyunu yüzde 47’ye kadar yükseltti.
YORUM SAYFASI 367 DAYATMASI KARŞITI DÜŞÜNCELERİN MERKEZİYDİ
367 şartının dayatıldığı günlerde bir grup akademisyen, gazeteci ve aydın var güçleriyle karşı çıktı. KHK ile kapatılan Zaman gazetesinin yorum sayfasında yazılar yazdılar. Sonrasında ise milletvekilliği, bakan, rektör, danışman, AYM üyesi ve TBMM Başkanı oldular. Yırum sayfasını bir anlamda kendisine mutfak olarak kullandı AKP. Oradaki gördüğü her isimden faydalanmaya çalıştı.
ŞENTOP VE ARSLAN…
O dönemde yapılan sert yazılar kaleme alanlar arasında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Mustafa Şentop ve Polis Akademisi’nde öğretim üyesi Zühtü Arslan da vardı.
Mustafa Şentop, Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı adaylığı konusunda hiçbir engelin olmadığını, muhalif vekillerinin bu yöndeki açıklamasını eleştirerek, “Hukuki bir tartışma yapmak lazım. Bu konuyu gündeme getiren milletvekilleri boylarını aşan sularda yüzüyorlar. Bu hukukçuların yapacağı bir tartışma. Bu konu 2016 yılının sonlarında verilen bir anayasa değişikliği teklifiyle gündeme geldi. Teklifin gelmesi aşamasından itibaren komisyona havalesinden itibaren bu sürecin bütün detaylarını biliyorum. Anayasanın 101. maddesiyle ilgili bir değişiklikti. Elimde komisyon raporu var. Bu teklif anayasa değişikliği teklifi, komisyona geldikten sonra komisyon bunu 10 gün süreyle görüştü. Sonra bir rapor hazırlandı. Ben komisyondaki bütün detayları hatırlıyorum” ifadelerini kullandı.
Şentop, kısaca Erdoğan’ın yeniden aday olabileceğini söyledi.
ŞENTOP NEDEN KANADOĞLU OLMAYI SEÇTİ?
Komisyon raporlarının bir anlamı olmadığını bilecek zekaya sahip olan Şentop, niçin Sabih Kanadoğlu olma yolunu seçti? Şentop, bilmiyor mu Anayasa’daki açık hükmün ne olduğunu? Sabih Kanadoğlu’nun 367 şartına karşı ‘demokrat’ kesilen Şentop, Erdoğan’ın adaylığı konusunda en azından sessiz kalmayı tercih edemez miydi? Şentop, Sabih Kanadoğlu olmanın sonucunu da mı anlayamadı?
Aslında Şentop, Ömer Faruk Gergerlioğu’nun milletvekilliğinin düşürülmesi ve ardından ‘kendi talimatıyla gözaltına’ alınması sürecinde olmayan itibarını eksilere düşürmüş silik bir isimdi. Son açıklamasıyla tarihe AKP’nin Sabih Kanadoğlu’su olarak geçmiş oldu.
TEKE ŞENLİĞİ’NDEKİ MECLİS BAŞKANINI HATIRLATIYOR
Şentop’un durumu bana hep Mario Vargas Llosa’nun Teke Şenliği romanındaki diktatöre payandalık yapan meclis başkanını hatırlatıyor. Diktatörün sağlığında en önemli savunucusu olan zat, o devrildikten sonra kurulan yeni yönetimde ön saflarda yer almıştı. Şentop’tan bu kıvraklığı bekleyebilir miyiz?
Demokrasiyi savunmaktan tek adamı savunmayı terfi eden Şentop, Erdoğan sonrası için bir kıvrak çalım daha atıp kendisini “AKP içinde demokrasi mücadelesi veren isim” ilan edebilir mi?
Radikal demokratlıktan diktatörlük payandalığına geçiş nasıl kolaysa bu ülkede, tersi de hiç uzak bir ihtimal sayılmaz. Nasılsa kimsenin yüzü kızarmıyor, rezil de olmuyor…
AKP’de Sabih Kanadoğlu benzeri zorlama hukuku savunan çok sayıda isim sıralanabilir. Mustafa Şentop ise bunların içinde en öne çıkanı. Şimdilik…
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***