Nüfusu 450 bine yakın bir şehre günlerdir elektrik verilemiyor, 70 yaşındaki bir yurttaşın soğuktan donarak öldüğü haberi geliyor. Ülke tepkisiz izliyor. Çareyi CHP’nin tek parti dönemine yüklenmekte bulan Erdoğan, “O zaman millet mum ve gaz lambasına muhtaçtı” diyor ama bugün böyle bir tabloyla karşılaşacaklarını düşünmeyen Ispartalılar onu bile bulamıyor.
Isparta sağ seçmen ağırlıklı bir kent. Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 59’u Erdoğan’a, yüzde 15’i Meral Akşener’e, sadece yüzde 25’i Muharrem İnce’ye oy vermiş. Milletvekili seçim sonuçları tabloyu daha net gösteriyor: AKP yüzde 48, İYİ Parti yüzde 18, MHP yüzde 13… Yüzde 80’in üzerinde sağ seçmene sahip bir il ve dört gündür aşırı soğuğun altında kıvranıyor.
AKP dönemine özgün bir pişkinlik tablosu çerçevesinde yaşanıyor bu tablo. İktidarın kanalı CNN Türk’e konuşan Isparta Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen, “Perşembe günü yağan 9 saatlik kardan sonra tabii ki Isparta’mız çok büyük seviyede kar yağışı aldı. O günden beri bazı sıkıntılar yaşadık elektrik hatlarımızda. 55 saattir elektriği olmayan evlerimiz var. Hava çok soğuk, geceleri eksi 7-8’e düşüyor. Elektriğin kesik olması dışında vatandaşlarımızın sıkıntısı olmadı” diyor.
Evet elektriğin kesik olması dışında sorun yok… Halktan ve gerçekten bu kadar kopuk yaşamak böyle bir şey. AKP’lilerin kendilerini zenginleştirme, İstanbul Büyükşehir Belediyesi örneklerinde görüldüğü üzere tüm kaynakları yağmalama tarzının kaçınılmaz sonucu bu.
Elektrik ve doğalgazın kesik olmaması bir başka dert. Sosyal medyada paylaşılanlara bakınca pek çok insanın kira ve elektrik faturasını ödedikten sonra elinde avucunda bir şey kalmadığı anlaşılıyor. Türkiye, AKP iktidarı döneminde ciddi bir açlık tehdidi yaşıyor, insanlar bedava bayat ekmek için kuyruklara giriyor.
Yoksulluğu en ağır yaşayan ve direniş kültür ve geleneğine sahip Kürt coğrafyası ayakta. Her gün başka bir şehir veya ilçede protesto gösterileri düzenleniyor. Bu gösterilerin Batı’da da yansıması oluyor ve insanlar artık öfkelerini protesto gösterileri ile dışa vuruyor.
Bu tablonun daha da ağırlaşıp kötüleşmesi kaçınılmaz. “Çin olacağız” diye yola çıkıp kuru patlatan zihniyet ihracatın da enerjiye bağlı olduğunu akıl edemedi. Kötü yönetim tarzı ülkeyi doğalgazsız, kapanan fabrikalar yüzünden insanları işsiz bıraktı.
AKP, medyası vasıtasıyla bu gerçeği gizlemeye ve Ekrem İmamoğlu’nun balıkçıya gitmesini gündem yapmaya çalışıyor ama nafile…
Bu gerçek karşısında AKP’nin yapabileceği tek şey var: Zulmü artırmak. Yokluğu ve pahalılığı protesto eden insanlara bu kış gününde su ve biber gazı sıkacak kadar acımasız, Erdoğan’ın Covid olmasını kutlayan sosyal medya kullanıcılarını gözaltına alacak kadar hukuktan uzak.
Makamı ne olursa olsun insanların sizi sevme şartı yok. Hastalık haberiniz insanları mutlu eder hale gelmişse, ben nerede yanlış yaptım diye düşünmek yerine yargı ve polisi harekete geçiriyorsanız, bu çaresizliğinizi gösterir sadece. Amerikan sistemi Trump’a yönelik hakaretlerde benzer bir tavır içinde olsa, Amerika nüfusunun yarısına dava açılması gerekirdi.
Bu baskı ortamı aslında kamuoyu yoklamalarının en zayıf noktasını oluştuyor. Özellikle telefonla yapılan anketlerde. Böyle bir ortamda insanlar AKP veya MHP’ye oy vermeyeceğini özgürce söyleyebilir mi? İşinden olup kara listeye girme endişesi hakim herkeste… Ali Babacan’ın DEVA ve Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi’nin AKP’den daha fazla oy koparıyor olması yüksek bir ihtimal. Ekonomik tablo daha da ağırlaşarak kötüleşmeye devam edeceğinden seçim gününe kadar AKP’nin daha hızlı bir erime sürecine gireceğini söyleyebiliriz.
AKP oy oranının seçim hileleri veya sandık numaralarıyla kapatılamayacak bir seviyeye gerilemesi ve yakın geçmişte DYP ve ANAP’ın başına gelen bir gerçekle karşılaşması muhtemel. Mesele yeninin doğmasında. Şu anda eskiyi yeniden paketleyip yeni diye sunan sistem partileri Türkiye’yi bu enkazdan çıkaramaz, demokratikleştiremez. Onu görmek lazım.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***