Önceki gün izlediniz mi bilemiyorum, AKP grup başkan vekili Muhammet Emin Akbaşoğlu enflasyon ve hayat pahalılığı üzerine konuşuyordu. Ben ekonomist olmayan bu kişilerin ekonomi uzmanı gibi konuşmalarını mutlaka izliyorum, sizlere de öneririm, hem değişik yada saçma sapan öneriler dinlemek, hem de gülmek istiyorsanız, bu kişileri mutlaka dinlemelisiniz.
Sadece Akbaşoğlu’nun değil, bütün AKP vekil ve yandaşlarının işleri çok zor, çünkü başlarında ekonominin kitabını yazan bir liderleri var. Gerçi aynı diplomasındaki gibi henüz kitabını görmedik ama, yazdığını söylüyorsa, yazmıştır, bu yaştan sonra da yalan söyleyecek dürümü yok ya.
Ne diyor kitapsız kitap yazarı Erdoğan, “Faizi düşürürsem, enflasyon da düşer, dolar da rayına oturur.” Oysa ne dolar rayına oturuyor, ne de enflasyon düşüyor ama tabi ki dış mihraklar Erdoğan’nın düz mantığını bozuyor.
Siz istediğiniz kadar faizi düşürün, Tüp-Gaz-teci Cem Küçük’e göre Amerika’da biftek fiyatları %30 artmışsa, Türkiye’deki market zincirlerinin fiyatı düşmez. Haftalardır bütün Tüp-Gaz-teciler ve aka-bokademiyenler açıklamalar yapıyor batının da enflasyonunun ne vaziyette oldukları üzerine.
Sonunda Muhammet Emin Akbaşoğlu televizyona çıktı ve Fransa’da enflasyonun %5 arttığını söyledi ve 150 euroluk bir poşetin 750 euroya dolduğunu açıkladı. Karşısında Kübra Par gülmemeye çalıştı ve gülümseyerek bunun yanlış bir hesap olduğunu söyledi ama Akbaşoğlu ne de olsa ekonomiyi ustası Erdoğan’dan öğrenmişti ve artık kimse onu frenleyemezdi.
Neden hem Erdoğan, hem de Akbaşoğlu ve benzerleri bu tür yanılgılara düşüyorlar. Ben yıllarca hem türban tartışmasında, hem de İmam Hatip’ten üniversiteye geçiş sistemine karşı oldum ve bu görüşümden de hiç vazgeçmedim. Konumuz türban olmadığı için kısa bir açıklamayla geçeceğim, türban takan kadınlara karşı olmadım, bu sistemin ve kalabalığın nasıl bir sistem ve siyaset olarak getirilişine karşı çıktım hep. En çok da siyaset adına kadınların kullanılması ve daha çok erkeklerin tartışıp karar vermesi üzdü beni.
Gelelim imam hatipten üniversiteye geçiş konusuna. İmam hatiplerde eski müfredata baktığınızda normal düz lisede okuduğunuz hemen hemen hiçbir ders yoktur. Sadece haftada toplamı 4 saat olan 2 dersi seçmeli olarak okuyabilirsiniz. Yani matematik ve fizik seçtiyseniz, haftada sadece 2 saat okuyarak mühendis fakültesine giremezsiniz. Hem kazanamazsınız ve bu size esasında kurulan bir tuzaktır, hem de girmemelisiniz, hakkedenlerin hakkını yemiş olursunuz.
Eğer girmek için dershaneye gittiyseniz, buna da ciddi zaman ayıracağınızdan, ikisini birden başaramazsınız. Şöyle anlatayım, şimdi bilmiyorum ama imam hatiplerde sabahçı ve öğlenci sistemi yoktu, günlük ders 8 saat. Yatılı okuyanlar bilir, etüt saati 4 saattir, bu İngiltere’de de, İsviçre’de de aynıydı. Bilimciler çocuğun okuduğunun yarısını tekrara ayırmışlar, hemen hemen her yerde aynı. Bu demektir ki çocuğun 12 saati gitti ama dershane var, diyelim ki okumadığın dersler için de dershaneye 4 saat ayırdın ve etüt için de 2 saat. Toplamda 18 saat etti. 2 saati de 3 öğün yemek, banyo ve benzeri şeylere ayırın, etti 20 saat. Geriye kalan 4 saatte uykunuza kaldı ve bunu 4 yıl bu şekilde yaşayıp, hem imam hatipten mezun olup, hem de üniversiteye gireceksiniz.
Bu sistemi sık yazdığım dönemde, bir imam hatip müdürü kitap fuarında haksız olduğumu söylemişti bana. Ben kendisine mantığımı anlatınca, bana “Canım, biz de mezuniyetleri için kolaylık sağlıyoruz” demek zorunda kalmıştı.
Bunun sonucu ne mi oluyor, işte okumadığınız matematikten sonra işletmeye gidip de matematikle tanışınca, bir inenin, diğerini de indireceğini, kalkanın da kaldıracağını sanıyorsunuz, %5 enflasyonun sonucunu hesaplarken de fiyatı 5 misli diye çarpıyorsunuz. Oysa uçak devasadır ama kalktıkça küçülür ve bir de bakmışsınız artık yok.
Sonuç ne mi oluyor, ne olduğu mal gibi meydanda, ülke batıyor. Bir imam hatipli ekonomisti, diğer imam hatipli avukat savununca, ortaya çıkan tez de bu oluyor. Sizler hâlâ bana kızmaya devam edebilirsiniz.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***