Cumhurbaşkanı Erdoğan son iki haftada 20 yıla yaklaşan iktidarı boyunca yapmadığı bir şey yaptı ve iki önemli geri adım attı. Sezen Aksu’nun bir şarkısından çıkarak camide yaptığı konuşmada doğrudan sanatçıyı hedef aldı ve “dilini koparırız” tehdidinde bulundu. Türkiye’de muhafazakarlar da dahil milyonlarca insanın gönlüne taht kurmuş bir isme yönelik bu üslup ve Aksu zarif yanıtı, kamuoyunu sanatçının etrafında kilitleyiverdi.
Hatasını fark eden Erdoğan, çocukların bile inanmayacağı bir açıklama yapıverdi ve o konuşmadaki hedefinin Sezen Aksu olmadığını iddia etti. Bu açıklamasını da sadece yandaş kalemler takdir etti.
Ardından Trabzon’da seçim otobüsüne çıkardığı bir çocuğa CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na hakaret ettirdi. Küçük çocuğun Kılıçdaroğlu’na “Hain” demesine sessiz kaldı, bakanları güldü ve büyük bir oyuncakla ödüllendirildi çocuk. Ardından gelen tepkiler sonucu küçük çocuk bile kullanıldığını anlayıp özür diledi. Ardından Erdoğan’ın ikinci geri adımı geldi.
“Çocuk mikrofonu kapıverdi” dedi Erdoğan… Çocukların bile inanmayacağı bir başka açıklama oldu. Belki de Erdoğan’ın kendince özür dileme yöntemi bu oldu ama bu tavrın gösterdiği açık bir gerçek var: Halk desteği hızla eriyen Erdoğan gerçeklikten kopmuş durumda. Gündemi değiştirmek için aklına geleni yapıyor ve bu tutum geri tepince de hiç yapmadığı bir şey yapıp çark ediyor.
Demek ki etrafında hala sözünü dinlediği birileri var. Geri adımlar bunu gösteriyor. Erdoğan’ın çabası açık, gündemi değiştirmek istiyor. Zamlar, enflasyon, elektrik faturaları, insanların yüreğini sızlatan yolsuzluk iddiaları konuşulmasın, Adem ile Havva gündem olsun istiyor.
Nafile…
Uluslararası alandaki yalnızlığı ne Yunanistan ile ne de Avrupa ile kriz çıkarmasına izin vermiyor. Asgari ücret ve emekliye yaptığı zamlar, insanlar maaşını alamadan eriyor.. Sosyal medya elektrik faturalarını, yokluğu, yoksulluğu konuşuyor. Üstüne üstlük kötü yönetimin kaçınılmaz sonucu olarak doğalgaz ve enerji sıkıntısı yaşanıyor ve sanayi çarkları duruyor.
İşsizliği rekor kırdığı ülkede işçiler ücretsiz izinle evine gönderiliyor hem de AKP’nin oy deposu olan illerde. Özetle işçinin de işverenin de mutsuz olduğu bir tablo ortaya çıkıyor. Devrimci bir durum var ortada…
İnsanların boğazına kadar dayandığı için de kimse polis şiddeti, hapishane demiyor ve tepkisini ortaya koyuyor. Doğubeyazıt’da da, Marmaris’te de aynı gün zamları, yoksulluğu protesto için binlerce insan sokağa dökülüyorsa, bu tablonun bize anlattığı tek gerçek var: Yoksulluk ve yokluk tek adam rejiminin korku duvarını tanımaz hale getirmiş insanları…
İkincisi yoksulluğun ve yokluğun Türk-Kürt ayrımı yapmadan herkese acı çektirdiği. Irkçı nefret söylemiyle bölünen bu insanların birleşmesi, dayanışması, refah yolunu açacak demokrasi ve hukuk talebinde işbirliği yapması ülkeyi bambaşka yerlere taşıyabilecek.
Bu ülkenin insanları inançları, etnik kökenleri ve yaşam tarzları nedeniyle kamplara ayrıldı, birbirine düşman kılındı. AKP ve Erdoğan bu kutuplaşma politikasından çok yararlandı ve hala yararlanıyor. Yaşanan bu tabloya rağmen AKP’nin yüzde 30 bandının üzerinde olması bunun açık göstergesi. Burada muhalefetin de ırkçı söylem ve siyasetin esiri olmasının payı büyük.
Oysa yapılması gereken tek şey var: Demokrasi ve hukuk devleti çerçevesinde buluşmak ve ülkenin önünü açmak. Türkiye hızla bir erken seçime doğru yol alıyor. AKP’nin bu tabloda hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etmesi mümkün. Seçim tarihi yaklaştıkça Meclis grubunda kayıpların olması muhtemel. Beklenmedik bir anda Meclis çoğunluğunu kaybedip seçim kararı almak zorunda kalabilir Erdoğan…
Bu tabloda muhalefet seçimi kazanabilir mi? Kazansa bile ülkeyi barış, huzur ve istikrara kavuşturacak bir yönetim çıkarabilir mi? Seçmenin yarıya yakınının bu konuda ciddi kuşkuları varsa, işimiz kolay değil demektir.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***