“Bana sürekli olarak hayatımın ‘zenciliği’ne dair sorular soruyorsunuz. Ben bir sanatçıyım, bir erkeğim, Amerikalıyım, çağdaşım. Ben çok fazla şeyim, bu yüzden saygılı olup bana sadece bu şeyleri sormamanızı diliyorum.”
Bir basın toplantısında muhabirleri bu sözlerle azarlayan Poitier hayatı boyunca ırk ayrımcılığına karşı savaşırken, ırkı üzerinden tanımlanmayı da reddetti. Ama hem ABD’de hem de kökenlerinin bulunduğu Bahamalar’da ırk bariyerinin aşılmasında büyük ve sembolik katkılarda bulundu.
Erken doğum, erken askerlik, erken bir Akademi ödülü
Poitier Şubat 1927’de ailesinin Miami ziyareti sırasında beklenmedik bir erken doğumla ABD topraklarında doğdu, Bahamalar’da büyüdü ve 15 yaşında tekrar Amerika’ya taşındı.
II. Dünya Savaşı sırasında askerlik dairesine başvurduğunda henüz 16 yaşındaydı. Ama Poitier orduda hizmet verebilmek için 18 yaşında olduğunu söyledi ve orada bir yıl boyunca fizyoterapist olarak görev yaptı.
Ordudan ayrıldıktan sonra, Amerikan Siyah Tiyatrosu’nda sahneye çıkana kadar bulaşıkçı olarak çalıştı.
Sidney Poitier ABD’de ünlü, başarılı ve ilkleri başarmış bir aktör olarak biliniyor. Bu yanıyla Bahamalar’da da öyle, fakat oradaki hemşehrileri için apayrı bir öneme sahip.
No Way Out filmi, Bahamalar’da apartheid ve sömürge yönetiminin sonunun başlangıcı oldu
Başrolünü üstlendiği, ırk ayrımcılığını işleyen “No Way Out” filmi (1957), o zamanlar İngiliz kolonisi olan Bahamalar’daki apartheid uygulayıcısı hükümet tarafından sansürlenmiş, sansüre karşı başlatılan protestolarda ortaya çıkan siyasi hareket, sistemin dışında bırakılan siyah çoğunluğu temsil eden İlerlemeci Liberal Parti’yi (Progressive Liberal Party) doğurmuştu.
Liberal Parti 1967’deki seçimlerde İngiliz kökenli siyasetçilerin kurduğu United Bahamian Party’e karşı mecliste çoğunluğu elde etmiş ve bu zafer 6 yıl sonra gelecek ülke bağımsızlığının önünü açmıştı.
Poitier’nin adı, ülke bağımsızlığına yaptığı büyük katkılardan dolayı 2012’de başbakanın bizzat katıldığı bir açılış töreniyle bir köprüye verildi.
“They Call Me Mister Tibbs”
Poitiers 1963’te Lilies of the Field’deki (Tarladaki Zambaklar) performansıyla En İyi Erkek Oyuncu Oscarı’nı kazandı. Bu ödülü alan ilk siyah ve Bahamalı aktör oldu.
2002’de Training Day filmiyle En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazanan ikinci siyah aktör olan Denzel Washington, ödül konuşmasında Poitier’yi “her zaman senin peşinde olacağım Sidney, her zaman ayak izlerini takip edeceğim” sözleriyle anmıştı.
Aynı törende Poitier, Amerikan sinemasına yaptığı katkılardan dolayı Onursal Akademi Ödülü aldı.
Poitier’ye Oscar kazandıran Tarladaki Zambaklar filminden bir sahne.
Asırlık çınarı popülerliğinin zirvesine ulaştıran film, Mississippi’de küçük bir kasabada cinayet soruşturmasına karışan Philadelphialı siyah polis dedektifi Virgil Tibbs’i canlandırdığı “Gecenin Sıcağında” oldu. Poitier’nin o filmdeki “Bana Bay Tibbs diyorlar” repliği o yıllarda dillere pelesenk oldu, hatta sonraları Virgil Tibbs karakteriyle başrol oynadığı bir devam filmi çekildi.
“Tüm dünyanın duyduğu efsane şamar” da bu filmde ortaya çıktı. Senaryoya göre beyaz bahçıvanın siyah detektife tokat atması gerekiyordu. Poitier, ancak detektif de tokada mukabele ederse rolü kabul edebileceğini söylemişti:
Poitier, bir siyah erkekle beyaz bir kadının öpüştüğü ilk Hollywood filmi olarak bilinen “Bil Bakalım Akşam Yemeğine Kim Geliyor”da başrolleri Katharine Houghton ile paylaşmış ve tarihe geçmişti.
Aktör, iki Akademi Ödülüne ek olarak, American Film Institute Lifetime Achievement, Screen Actors Guild Life Achievement Awards, Kennedy Center Honors, iki NAACP Image Ödülü ve bir Grammy Ödülü aldı. Ayrıca Beyaz Saray’da düzenlenen bir törenle Amerika’nın en yüksek sivil onur nişanı olan Özgürlük Madalyası’nı Başkan Barack Obama’nın elinden aldı.
Kariyerine diplomatlık da sığdırdı; 1997’de Bahamalar’ın Japonya büyükelçisi olarak atandı. 2007 yılına kadar görevde kaldı.
İki kez evlenen Poitier, altı çocuk, sekiz torun, üç de ikinci kuşak toruna sahipti.
En son 2014’te Angelina Jolie ile birlikte En İyi Yönetmeni Ödülünü vermek için Oscar sahnesindeydi. Jolie kendisine “Size borçluyuz” demiş, Poitier konuklar tarafından uzun süre ayakta alkışlanmıştı.
Poitier’nin ölüm haberi henüz alınmadan bir gün önce (Perşembe) yayımlanan bir röportajda Denzel Washington, Variety’ye 2001 yılında oyunculuktan emekli olan Poitier ile bir filmde oynamayı çok istediğini söylemiş, “Tanrı onu korusun, o hâlâ bizimle, ama evet, bu fırsatı kaçırdım artık” demişti.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***