Manhattan Başsavcılığı, 28 tarihi eseri ünlü milyarder koleksiyoner Michael Steinhardt’a yönelik yürüttüğü bir tarihi eser kaçakçılığı soruşturması kapsamında ele geçirdi. Savcılığın Steinhardt soruşturması, 4 senedir süren, 60 kişilik bir uzman ekibinin görev aldığı ve Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı Kaçakçılıkla Mücadele Daire Başkanlığı dahil olmak üzere 12 ülkenin ilgili makamıyla iş birliği içinde yürütülen kapsamlı bir soruşturma. Koleksiyoner Steinhardt, dava aşamasına geçilmesini engellemek ve ceza almamak amacıyla savcılık ile bir sulh antlaşması imzaladı. Bu antlaşma sonucunda ünlü koleksiyoner, hukuksuz bir şekilde ana vatanlarından kaçırılan toplam 70 milyon dolar değerindeki 180 eseri savcılığa teslim etmeyi ve hayatı boyunca bir daha MS 1500 yılından önce üretilmiş bir tarihi eser satın almamayı taahhüt etti.
Michael Steinhardt
Türkevi’nde Özel Tören (AA: Tayfun Coşkun)
Steindhardt’ın avukatları ise koleksiyonerin 180 eserin kaçırıldığını bilmeden satın aldığını ve koleksiyonere bu eserleri satanlar hakkında yasal işlem başlatacaklarını belirtti. Steinhardt, 1992 yılında da İtalya’dan çalınan bir altın kasenin ve 2017’de Lübnan iç savaşı sırasında yağmalanan bir heykel başının da kendisine ait olduğu ortaya çıkınca, eserlerin çalıntı olduğunu bilmediğini söylemiş, eserleri iade etmişti.
Steinhardt’ın almış olduğu 180 eser teker teker ülkelere geri iade edilmeye başlandı. İlk etapta iadeler Türkiye, Irak ve Libya’ya gerçekleşti. İade edilecek 180 eserden bazıları ise İsrail’deki en önemli müzelerden biri olan İsrail Müzesi’nde sergileniyor. İsrail’i aktif bir şekilde destekleyen Yahudi bir iş insanı olan Steinhard, İsrail’deki müzelere yaptığı bağışlar ve katkılarla tanınıyor. İsrail Müzesi yetkilileri eserlerin akıbeti konusunda yetkililerle iş birliği yapacaklarını belirtti. İsrail’deki bazı uzmanlar ise Steinhardt’ın adının sergi salonlarından kaldırılması gerektiğini vurguladı ve kendisini sert bir şekilde kınadı.
Bu olay, Türkiye’nin koleksiyoner Michael Steinhardt ile ilk karşılaşması değil. Steinhardt, 1993 yılında 1.5 milyon dolar vererek MÖ 3000 yılında Anadolu’da yapıldığına inanılan “Yıldız Avcısı” adında Kilia tipi mermer bir heykeli satın almıştı. Bu heykel, 1966-1993 ve 1996-2007 yılları arasında New York’un en ünlü müzesi Metropolitan Müzesi’nde halka açık bir şekilde sergilenmişti. 2021 yılında ise Steinhardt tarafından açık artırma ile 14.4 milyon dolara satıldı. Türkiye Cumhuriyeti, açık artırma üzerine hem müzayede şirketi Christie’s hem Steinhardt’a dava açtı ve kaçırılan tarihi eserin Türkiye’ye iadesini talep etti. 7 Eylül 2021 tarihinde ise Güney New York Bölge Mahkemesi, eserin Türkiye’ye iadesini reddetti. Yargıç Alison Nathan, Türkiye’nin tarihi eserin Türkiye’de keşfedildiğini ispat edemediğini ve ayrıca zamanaşımı hükümlerini bertaraf etmek için gerekli özenin Türkiye tarafından gösterilmediğini belirtti. Nathan’a göre Türkiye, 1966 yılından beri Metropolitan Müzesi’nde sergilenen, Türkçe makalelerde atıf yapılan ve çeşitli kataloglarda yer alan bir eser hakkında çok daha öncesinde harekete geçmeli ve eserin iadesi için gereken çabayı göstermeliydi. Türkiye ise kararı kınayarak, temyize başvurdu. Yıldız Avcısı’nın, diğer eserler gibi vatanına dönüp dönemeyeceğine ABD yargısı karar verecek.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***