Zülfü Livaneli, söyleşinin ikinci bölümünde önümüzdeki dönemde geniş bir muhalefet cephesi oluşturması gerektiğini, (herkesin hangi etnik gruptan, hangi görüşten, hangi siyasi görüşten gelirse gelsin) birlik olup, “cumhurbaşkanlığı sistemini ve o kişiyi değiştirmesi” gerektiğini söylerken, 2022’nin Türkiye’nin hayati yılı olacağının altını çizdi. “Gazeteciler, sivil toplum ve aktivistler mücadelemizi veriyoruz ama artık büyük sorunların çözümü için siyasi erki ele geçirmek gerek diyen sanatçı, “Tek olmasa bile en büyük sorun Kürt sorunudur” dedi.
– Zülfü Bey, siz yurt dışında da tanınan, eserleri çok farklı dillere tercüme edilen bir yazarsınız.
Zülfü Livaneli: Şu anda çok sevindiğim bir haber var paylaşmak isterim. Aşağı yukarı 40 dile çevrildi benim kitaplarım. Amerika’dan Çin’e kadar, Endonezya’ya kadar. Ve şimdi Ermenice’ye çevriliyor, Kürtçe’ye çevriliyor, Arapça’ya çevriliyor. Yunanca’da zaten var. Bu dillere, bizim dillerimize çevrilmesi çok önemli. Ortak şarkıları zaten var, bestelerim var fakat kitaplarımın çevrilmesi beni çok mutlu ediyor. Daha da mutlu ediyor.
DEVLET KENDİ AYDINA DÜŞMANDIR
Güzel bir haber verdiniz. Siz Batı’dan ödüller alan bir yazarsınız. Sizin gibi farklı Türkiyeli yazarlar da var. Bize övünç, sevinç kaynağı olacağına, negatif olumsuz bir şeymiş gibi yansıyor bu ödüller bazen topluma. Ükemizdeki değerlerin Batı tarafından fark edilmesi ve onlara değer verilmesi onların vatanlarına ihaneti gibi algılanıyor. Bunun sebebi ne sizce?
Zülfü Livaneli: Bu eski bir hastalık. Devlet kendi aydınına düşmandır. Kendi dilini kesen devlettir diyorum hep. Sonra diyorlar ki biz niye anlatamıyoruz, Balkanlarda da bize soykırım yapıldı niye anlatamıyoruz? Bunu anlatması gereken, anlatabilecek olan sanatçılar, aydınlar. Sen zaten onları hapsetmişsin, öldürmüşsün, çil yavrusu gibi dağıtmışsın. Abidin Dino derdi ki “Bir futbol takımı gibi sanatçılar da şaha kalkar”, akınlar olur ya hücuma kalkarlar.
Nazım Hikmet, Abidin Dino, öteki büyük sanatçılar… Biz hiçbirimiz bu şaha kalkışı gole çeviremedik. Çünkü hepimizi çil yavrusu gibi dağıttılar. Sürekli tevkifatlar, sürekli öldürmeler. Onlara rağmen kendini dışarıdan tanıtan, kendini kanıtlayan insanlara da tabii düşmanlık ederler. Biraz kıskançlığın da etkisi olur maalesef. Yaşar Kemal’in başına da gelmişti mesela. 1984 yılında, Mitterrand Élysée Sarayı’nda Legion d’honneur verilecekti kendisine, biz de orada, törene gidiyoruz. Hatta benim küçük bir sürgün evim vardı orada kalıyorduk birlikte. O sırada Türkiye’de basın kudurdu. “Reddet o ödülü, reddet. Onlar Ermeni” diyorlar, falan. Nasıl bir baskı yaptılar! Büyükelçiler mi gelmedi! Neler olmadı. Türkiye’de hani şimdi utanacaklardır sanıyorum bir takım anlı şanlı isimler neler yazdılar, neler yazdılar “vatan haini” dediler. Tabii onlara aldırmadık. Gittik aldık Yaşar ağabeyin ödülünü.
– Siz de belirttiniz, sanatçı muhaliftir dediniz; ülkedeki yanlışları söyler, gördüklerini söyler. Sanırım bu kısmı da insanların hoşuna gitmiyor. Ne dersiniz?
Zülfü Livaneli: Tabii ki öyle. Eleştiri, yazıyla eleştiri, çizi ile eleştiri, kitap ile eleştiri eleştiridir. Bu kapsamda kalır. Ben ülkeden en sert eleştirileri yapanlardan birisiyim, yazarım, çizerim. Hayatım böyle geçti mücadele ile ama, mesela geçenlerde Rusya’da kitabımın yayını dolayısı ile Kızıl Meydan’da kurulan bir çadırda konuşmam vardı. Orada bana bir ara dedi ki o yöneten adam; “Sizin ülkenizde rejimi nasıl buluyorsunuz?’ Ben de dedim ki; ‘Ben ülkemde muhalifim. Kitaplarım, yazılarım muhalif ama sadece buna değil, daha önceki rejimlere de muhaliftim. Muhalif bir insanım. Başka şeyler umuyorum, demokratik bir Türkiye hayali kuruyorum. Ama bunu burada söylemenin bir faydası yok, zaten olaylara vakıf değilsiniz. Burada söylemenin ne faydası var’ dedim. Alkışladılar. Bunu da bir yol yapmamak lazım. Yani dışarıda “ah biz ne eziliyoruz, ne ediyoruz, bize yardım edin, destek olun” gibi bir tavra da ben hiçbir zaman girmedim. Dışarıda da yaşadım ama buna girmedim. Eser kendisi o gücü kazanmalı. Tutumdan çok eser o gücü kendisi kazanmalı ve insanların hoşuna gitmeli. Yayınlanacak kalitede bulunmalı. Ondan sonra da zaten kimseye bir laf söylemek düşmez, bence ülkedeki muhalefet çok önemli…
TÜRKİYE’NİN SORUNLARI ÇOK FAZLA
– Muhalefete önemli bir iş düşüyor dediniz biraz önce. Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin nasıl bir siyasi söyleme, programa, hedefe ihtiyacı var sizce ve bu hedefe ulaşılabileceğini düşünüyor musunuz kolaylıkla?
Zülfü Livaneli: Türkiye’nin sorunları çok fazla tabii. Biliyoruz, Kürt meselesinden tutun demokratik haklara kadar, tabii hepsi iç içe… İnsan hakları, ekonomi, ezilenler, açlık. Resmen açlığın artık başladığı bir ülke oldu Türkiye. Korkunç suçların işlendiği bir ülke ve soygun yapılan bir ülke. Bunların her biri ile tabii ki tek tek uğraşmamız lazım ama genel olarak siyasi erki elinde tuttuğu zaman Türkiye, maalesef şu an gelişmiş demokratik kurumlar olmadığı için hiç kimse denetleyemiyor.
CUMHURBAŞKANININ ELİNDE OLAN YETKİ OSMANLI PADİŞAHLARINDA YOKTU
Yargı denetimi yok en balta. Meclis denetimi yok. Yani şu anda Cumhurbaşkanı’nın elinde olan yetki inanın bana, Osmanlı padişahlarında yoktu. Abdülhamit’in elinde bu kadar yetki kesinlikle yoktu. Ben çünkü o dönem ile ilgili çalıştığım için son zamanlarda, gayet iyi biliyorum. Şimdi önemli olan tek amaç belirleyip, yakın tehlikeye, “yakın ve görünür tehlikeye” karşı (biz hepimiz hangi etnik gruptan, hangi görüşten, hangi şeyden gelirsek gelelim) bir muhalefet cephesi oluşması gerekiyor. Son seçimlerde yani belediye seçimlerinde olduğu gibi.
‘Def-i mazarrat, celb-i menafiden evladır’. Yani bir mazarratı, bir tehlikeyi def etmek, menfaat elde etmekten daha öndedir, önceliklidir.
İleride demokratik bir Türkiye kuracağız elbette. Ama şu anda güçlerimizi birleştirip bu cumhurbaşkanlığı sistemini ve o kişiyi değiştirmemiz lazım demokratik yollarla.
BU İKTİDARI DEĞİŞTİRMEMİZ LAZIM
CHP benim görüşlerini %100 benimsediğim bir parti değil, üye de değilim. Fakat daha iyi diyalog kurabiliriz, daha iyi anlatabiliriz derdimizi, orada arkadaşlarımız var. Elbette AKP’den daha iyi yönlendirebiliriz ve etki edebiliriz. O yüzden cumhurbaşkanlığı seçimi çok önemli. 2022 Türkiye’nin hayati yılı.
Selahattin Demirtaş da çok doğru mesajlar veriyor. İnanıyorum ki Mithat Sancar ve diğer arkadaşlarımız da çok sorumlu bakıyorlar meseleye. Biz bu sene olursa seçimler, bu iktidarı değiştirmeliyiz. Bundan daha öncelikli hiçbir şey olamaz. Tabii ki daha yakıcı sorunlarımız var, daha öncelikli sorunlarımız var elbette ama siyasi erki ele geçirmeden değiştiremiyoruz işte. Biz sivil toplum mücadelesi, sanatçı mücadelesi, gazeteci mücadelesi zaten yapıyoruz ve devam edeceğiz ama değiştiremiyoruz. Siyasi erki ele geçirelim bu sefer.
– Zülfü Bey, başlarken Türkiye’nin çok sorunu var dediniz ve Kürt sorununu ilk sorun olarak ifade ettiniz. Peki ana muhalefete sizce burada nasıl bir rol düşüyor? Kürt seçmenin ne kadar belirleyici olduğunu biliyoruz. Alıştığımız ezber söylemin dışına çıkabilecek mi muhalefet? Bu cesareti görüyor musunuz muhalefette?
Zülfü Livaneli: Elbette görmesi lazım ama bakın bizim bir farkımız var o sağ politikalardan. Sağ politikalarda lider ne derse tamam derler. Bir lider bir ara ben gerekirse papaz elbisesi giyerim demişti. Gerçekten giyse onun kitlesi der ki, giysin bir bildiği var. Dese ki yarın bizim kutsal kitabımız Kur’an değilmiş, reisin bir bildiği var derler. Bu kadar ağır şeylere rağmen. Gördük işte o Kürt açılımında ona da evet dediler, şimdiye de evet diyorlar. Çok enteresan bir kitle o. Ama bizde öyle değil. Herkes eleştirir, herkes bakar ve söylemde kendini her gün ispat etmesini ister. Siyaset manevra alanı bırakmaz.
HDP, 6 MİLYON OY ALMIŞ YASAL BİR PARTİ İKEN ONU EŞİTTİR PKK YAPTILAR
Takiyye geleneği yoktur diğer tarafta. Şu anda mesela Kemal Kılıçdaroğlu’na diyoruz ki onu da söyle, bunu da söyle. Son belediye seçimlerine belirli bir anlayış ile gitti ve büyük bir zafer elde edildi. 11 büyükşehir alındı. Dikkat edin içinde oy verenlerin içinde, birbirine kurşun sıkmış hareketler de vardı. Aralarında kan davası olan gruplar geldiler aynı adaya oy verdiler. İstanbul’da, Ankara’da, başka yerlerde. Bu büyük bir bilinçti.
Demirtaş’ın dediği gibi “bağrımıza taş basarak verelim” gibi bir bilinçti. Fakat muhalefet, ana muhalefet gene bunu toplamaya çalışıyor. Bu cepheyi toplamaya çalışıyor. Bunun için de bilmem MHP’den gelenler de var, İYİ Parti’de, HDP’den… hapiste olanlar, olmayanlar…
Yani biliyorsunuz burası zayıf bir nokta diye buraya vuruyorlar öbürleri de. HDP’yi şeytanlaştırdılar. HDP, 6 milyon oy almış yasal ve legal bir parti iken işte onu eşittir PKK yaptılar. Bunlar da bu durumda kalkıp “Ya sen nasıl diyorsun ben kol kola girdim” diyorlar, elbette kol kola girer fakat siyaset dediğimiz gibi batıdaki gibi de olmuyor maalesef bizde. Siyaset enteresan bir şey. Politikayı biz siyaset diye çeviriyoruz dilimize. Politika, polis ile konuşulanlar anlamına geliyor. Çok yol diyenler var ama öyle değil. Polis’te olup bitenler, politika. Bu müzakereyi çağrıştıran bir şey. Siyaset ise seyis kökünden gelir. Yani kırbaç ile at terbiye etmek. Şimdi bu ikisi zaten Orta Doğu’da başka türlü oluyor siyaset demek. Ben biraz ana muhalefet liderine manevra alanı açmamız gerektiğini düşünüyorum ve olursa seçime kadar, bir kazaya uğramadan bu ittifakın, zımni ittifakın korunarak gidilmesi taraftarıyım. İlla da bunu çık söyle haykır, bize kendini ispat et diye zorlamamak lazım.
CUMHURİYETİN GEÇMİŞİNİ BENİMSİYOR MUYUZ, TÜM YAPILANLARI KABUL EDİYOR MUYUZ? ELBETTE HAYIR.
– 2022’den ümitli misiniz?
Zülfü Livaneli: Evet. 2022 çok zor bir yıl olacak. Sahiden kader yılı olacak. Biz hayat boyu gençliğimizde, hapishanede, askeri hapishanelere girerken çıkarken, sürgünler, yasaklanmalar yaşarken, laik Cumhuriyet için mücadele etmiyorduk. Biz demokratik Cumhuriyet için mücadele ediyorduk.
Türkiye Cumhuriyeti demokratikleşmelidir mücadelesini veriyorduk. Yani bilincimiz buydu. Sonra bir baktık ki bir başkaları geldiler. Bu kavramları kullanarak Türkiye’yi bir şeriata götürmek istediler. Başka türlü bir diktaya götürmek istediler. O zaman o demokratik mücadeleye, bu laik cumhuriyeti savunmayı da ekledik. Yoksa laik Cumhuriyetin geçmişini benimsiyor muyuz, kabul ediyor muyuz yapılan her şeyi? Elbette değil. Onları elbette ki eleştireceğiz. Bu hareketin devleti böylesine yıkabilmesi bir şey gösterdi; devlet tiyatro dekoru gibiymiş.
Hani o anlı şanlı Türkiye Cumhuriyeti devleti; ordusu, mahkeme, yüce müce falan, tiyatro dekoru gibiymiş. Bir fiskede gitti. Neden? O yaptıkları hatalardan. Biz Yaşar Kemal ile de çok konuşurduk bunu, diğer arkadaşlarımız ile de, Ahmet Türk ile de… Eğer Kürt meselesi demokratik biçimde insan hakları çerçevesinden halledilemezse Türkiye’ye demokrasi gelemez.
Önündeki tek engel bu değil ama en önemli engel. Onu halletmeden ve bu çatışmaları sürdürerek, bu insanları birbirine düşürerek, bu zulmü devam ettirerek demokrasi getiremezsiniz. Bu mümkün değil. Onun için diyelim ki 2022’de insan haklarına daha saygılı olsun, bizim yeni dönüşecek iktidar. O gün geldiğinde tabii ki hepimiz hesap soracağız, inşallah barışı bu şekilde getireceğiz Türkiye’ye el ele vererek.
Bu yıl çok acı çekenlerle beraber kalbim. Onların acılarına çok candan katılıyorum ve diliyorum ki yeni yıl bize bir değişiklik getirsin. Göğsümüzün üzerindeki bu değirmen kalksın. Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, arkadaşlarımız dostlarımız çıksın. Serbestçe siyaset yapan siyaset yapsın. Hapishaneler boşalsın ve biz de hiç olmazsa insan gibi yaşamayı hak eden bir ülke olalım.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***