Habertürk’te yayımlanan Fatih Altaylı’nın sunduğu Teke Tek programına CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu konuk oldu. Programda gündemdeki konulara cevap veren Kılıçdaroğlu, İBB hakkındaki iddilar için, “Hükümet kim? Bakan kime bağlı? Kendisine. Emniyet, MİT kime bağlı? Adalet Bakanlığı kendisine bağlı. Teröristler var diye suçluyor. Beyefendi sen orada armut mu topluyorsun. Terörist üzerinden belediye başkanını suçluyor. İftira ile devlet yönetilmez, akıl, bilgi ve birikimle yönetilir. Bu adam teröristleri istihdam ediyorsa yakala kardeşim. Telefonların sürekli dinlendiklerini düşünün. Önce kendi belediyelerine baksın” dedi.
Kılıçdaroğlu önümüzdeki eylül ayı içerisinde seçim beklediğini dile getirerek, “Ekonomiyi götüremezler. 20-27 Aralık arası Türkiye’nin en büyük soygunu gerçekleşti. Dolar alanların büyük kısmı kaybetti. Sağ olsun Nebati Bey açıkladı kamuoyuna, biz de oradan öğrendik, ‘küçük tasarruf sahipleri zarara uğradı’ diye. Bir korku iklimi yaratmak son derece tehlikeli. ‘Bu gitmez, sandığı koymaz?’ deniyor. Niye gitmesin, niye sandığı koymasın. Demokratik yollardan gidecek. Bu ülkede ilk kez sandığa gidecek 6 milyon 200 bin genç gönderecek. Bundan daha güzel başarı olabilir mi? Onun tuzağına düşmeden inandığımız yoldan kararlılıkla devam etmeliyiz” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının satır başları şöyle:
‘EYLÜL AYINDA SEÇİM BEKLİYORUM’
“Önümüzdeki Eylül ayında seçim bekliyorum. Ekonomiyi götüremezler. 20-27 Aralık arası Türkiye’nin en büyük soygunu gerçekleşti. Dolar alanların büyük kısmı kaybetti. Sağ olsun Nebati Bey açıkladı kamuoyuna, biz de oradan öğrendik, ‘küçük tasarruf sahipleri zarara uğradı’ diye. Bir korku iklimi yaratmak son derece tehlikeli. ‘Bu gitmez, sandığı koymaz?’ deniyor. Niye gitmesin, niye sandığı koymasın. Demokratik yollardan gidecek. Bu ülkede ilk kez sandığa gidecek 6 milyon 200 bin genç gönderecek. Bundan daha güzel başarı olabilir mi? Onun tuzağına düşmeden inandığımız yoldan kararlılıkla devam etmeliyiz. O gerginlik yaratacak ama biz oraya takılmayacağız. Her türlü hakareti yapacak, yapsın sabahtan akşama, istediği kadar yapsın. Ona en büyük iyiliği ben yapıyorum. Hatalarını ben söylüyorum. Yakın çevresinden hiçbirisi buna cesaret edemiyor. Bizim MYK’da arkadaşlarımız bana söyler ‘sayın genel başkanım bunu yanlış yaptık’ der. Zaten bizde bunu söylememek eşyanın tabiatına aykırı. Biz gerginlik yapacak eylemin içinde olmayız.
‘YAPILAN KUMPAS, İŞİN TÜRKÇESİ İSTANBUL’U ALMAMIZI BİR TÜRLÜ HAZMEDİYORLAR’
Sayın Bahçeli’nin söylediğini bir tarafa bırakıyorum. Eleman alımıyla bilgiler elbette devletin denetimdedir. Elbette denetlenebilir. Hiçbir zaman ‘niye müfettiş gönderdiniz’ diye şikâyet etmedik. Bir suçlama yapıldı, suçlamanın gerekçesi havada, teröristleri alıyorlar, istihdam ediyorlar vesaire. Eğer soruşturma açacaksanız, iyi hal kâğıdı verenlere açacaksınız. İBB’nin Milli İstihbarat Teşkilatı mı var? Yapılan kumpas, işin Türkçesi İstanbul’u almamızı bir türlü hazmediyorlar. Nasıl olur da İstanbul’un rantını 16 milyona Ekrem İmamoğlu’na verir?
Bu rantı bir avuç insana değil İstanbullulara verecek. Bütün belediye başkanlarımız, İçişleri Bakanlığı müfettişleri, kontrolleri, Sayıştay denetçileri denetliyorlar. Hiçbir şikâyetimiz yok, istedikleri kadar denetlesinler. Ama önyargıyla gidiliyorsa. Önce bir bekle bakalım müfettişlerin raporunu. İBB soruşturma açtı, pek çok yolsuzluk dosyasını düzenledi, İçişleri Bakanlığı müsaade etmedi. Ne oldu bu yolsuzluk dosyaları? Üstü kapatıldı. Söylüyoruz, bunu ama dosya onların ellerinde. Rakamları kamuoyuyla paylaşıyoruz. Ama önümüzde bir duvar var.
Şimdi Ulaştırma Bakanlığı yapan kişi eskiden İBB’de Genel Sekreter Yardımcısıydı. İş olmuş gibi tutanak tutuyor, düzenliyor, adama para veriyorlar. İhale yok, bina da yok. İhale yapılmış gibi tutanağı tutup adama para veriyorsunuz. Bunun hesabı sorulacağına bu adamı bakan yapıyorsunuz. Belgeler var, imzası var. Getirdiniz, bakan yaptınız, ne oldu? Dokunulmazlığı oldu. Kimsenin hakkını yemek istemem. Müfettiş olmak kolay değildir. Herhangi partiye sempatisi olabilir. Müfettişin vicdan taşıması lazım. Olaylara bakacak, soru soracak, tabii ki Ekrem Bey’e değil; ilgili kişiye soracak. Olayların birilerinin beklediği noktaya ulaşacaklarını hiç sanmıyorum. Bunu AK Parti’nin içindekiler de söylüyor zaten. Ben müfettişlerin bir talimatla bu işi gidelim, soruşturma açalım, Ekrem Bey’i görevden alalım, böyle bir şey işin doğasına aykırı, mümkün değil.
‘İFTİRA İLE DEVLET YÖNETİLMEZ, AKIL, BİLGİ VE BİRİKİMLE YÖNETİLİR’
Teröristse şimdiye kadar neredeler? Tutsunlar, mahkemeye versinler. Polis, savcı, Bakanlık, Cumhurbaşkanlığı var mı, var. Yakalarsın, götürürsün, ifadesini alır, gereğini yaparsın. Bu adamlar şu anda çalışıyor. Ya iftira atılıyorsa. Bunlardan hepsinin tazminat davası açmasını isteyeceğim. Yerel seçim öncesi Ankara’da Mansur Bey’e iftira attılar. Kazanırsa su paralarını teröristler toplayacakmış. Akla ziyan şeyler. Bunlar günlerce yazıldı, çizildi. Düşünce saçmalıkların biriktiği bir alan gibi. Her türlü iftira rahatlıkla atılabiliyor. Ben eski denetim elemanıyım. Denetimden geliyorum. Denetimin bir ahlakı vardı. Ben buna rağmen savcılara, müfettişlere güveniyorum.
Hükümet kim? Bakan kime bağlı? Kendisine. Emniyet, MİT kime bağlı? Adalet Bakanlığı kendisine bağlı. Teröristler var diye suçluyor. Beyefendi sen orada armut mu topluyorsun. Terörist üzerinden belediye başkanını suçluyor. İftira ile devlet yönetilmez, akıl, bilgi ve birikimle yönetilir. Bu adam teröristleri istihdam ediyorsa yakala kardeşim. Telefonların sürekli dinlendiklerini düşünün. Önce kendi belediyelerine baksın. Olmayan işi olmuş gibi gösterip, tutanak düzenleyip, olmayan işin parasını veren adamı getirip bakan yaptı. Bakanın ‘bana iftira atıyorlar’ demesi lazım. Dava bile açamıyor.
‘ZATEN HEPİMİZ SOKAKTAYIZ’
Zaten hepimiz sokaktayız. Kimimiz parkta, kimimiz parkta. Sokağa çıkmaktan kast ettiğim şu; bunlar şunu istiyor; biz sokağa çıkacağız, camı pencereyi kıracağız, Erdoğan bunlardan hoşlanacak, OHAL ilan edecek. Oh ne güzel istediğim kararnameyi çıkaracağım. Sokağa çıkmaktan kastımız buydu. İzin alarak miting yapıyoruz zaten. Mitingin korumasını polisler yapıyor. Sonuçta bu ülkenin güvenlik güçleri. Bizim ülkede demokrasi yok ki! İnsanlar çıkıp, bildiri okuyacaklar. Baskı, cop her şey var. Nasıl yapacaklar? Demokrasi olsa zaten sorun olmaz. İnsanlar düşüncelerini söylerler, yürüyüş yapabilirler. Anayasa diyor zaten, silahsız ve saldırısız önceden izin almaksızın yürüyüş yapabilirsiniz. Anayasa da askıya alınmış. CHP ve kendi tabanımız adına konuşuyorum. Mersin’de şu meydanda değil burada dediler, yaptık. Meydan belediyeye ait. Bir gerginlik olmasın diye.
‘DOLAR GERİYE GİTMEZ, GİTTİĞİ YERİ UNUTMAZ’
Başarı fiyatta istikrarı sağlamaktır. Doların şimdi, 6 ay, 1 yıl sonra kaç lira olacağını herkes bilir. Dolardaki bu oynaklık nedeniyle kimse 1 saat sonra ne olacağını bilmiyor. Sanayici ve esnafla konuştum. Dolar geriye gitmez, gittiği yeri unutmaz. Erdoğan da öyle yaptı. 18’e göre petrole zam yaptılar. Dolar düştü, benzinin fiyatı düşmedi, tam tersine arttı. Bu millete kazık atmak demektir.
‘ÜLKEYE DEMOKRASİ GELMEDEN FİYATLARDA İSTİKRAR SAĞLAYAMAZSINIZ’
Olayı sadece Dolar endeksli alırsanız yanlış yaparsanız. Kesinlikle ülkeye demokrasi gelmeden fiyatlarda istikrar sağlayamazsınız. İlk işimiz demokrasiyi getirmek, üretimi, sanayiciyi destekleyeceksiniz. Teşvik politikasını katma değeri yüksek ürün üreten firmalara vereceksiniz. Güçlü bir sosyal devlet oluşturmanız lazım. Biri aç, bir toksa huzuru bulamazsınız. Devlette liyakat sistem, sürdürülebilirlik, bunların hepsi olacak. Önümüzdeki seçimlerde Cumhurbaşkanı, Millet İtitfakı’nın Cumhurbaşkanı olacak. İlk 1 hafta içinde stratejik planlama teşkilatı kuracağız. Her alanda birikimli 15-20 kişi atayacaksınız. ‘Bana 15 gün içinde Türkiye’nin bütün rakamları getireceksiniz’ diyeceksiniz. Bu rakamları beklerken Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplayacaksınız. Anlatın sorunlarınızı diyeceksiniz. Hangileri nasıl çözülecek, nasıl çözülmeyecek? Sorunu yaşayanı dinleyeceksiniz ki, çözebileceksiniz.
‘İKTİDAR MUHALEFETE HESAP VERECEK’
Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmek için belli bir zaman dilimine ihtiyaç var. 6 partinin genel başkan yardımcıları güçlendirilmiş parlamenter sistemden ne anladığımızı, neyi nasıl yapacağımızı bir rapora bağladılar. 23 sayfalık bir rapor. Genel başkanlar yetkili organlarıyla konuştuktan sonra kamuoyuyla paylaşacaklar. Ekonomiyi sağlıklı işleyen hukuk normu içinde değerlendiremezsiniz sağlıklı sonuç alamazsınız. Kesin Hesap Komisyonu’nun kurulmasını istiyoruz. Başkanı muhalefet olacak. Biz muhalefet partisine geçen yılın bütçesinin hesabını vereceğiz. Bakın özgüvenimize. Yolsuzluk, hırsızlık yok. Gidip muhalefet partisinin başkanına hesap vereceğiz. Bu yolsuzlukların önünü büyük ölçüde alacağız anlamına geliyor. İktidar muhalefete hesap verecek.
Hâkim ve savcıların görev yapmasını istiyorsanız anayasal güvenceler, HSK’da siyasiler ağırlık taşıyorsa, bu olmaz. AYM’ye üyeler seçildi. Dikkat edilmesi gereken şu; aldığı kararların kaçı Yargıtay tarafından onandı? Yabancı dil biliyor mu? Kaç tane makalesi var? Bunların içinden seçersiniz. Şimdi biz ‘bizim partili mi, öbür partili mi’ diye bakıp seçiyoruz. Meclis tüzüğünü değiştirerek hâkimler bu kriterlere göre seçilmelidir. Bu olduğu takdirde sağı solu değil, bilgi sahibi olup, olmadığına bakacaksınız. Sınavlarda benim adamım, onun adamı olmayacak.
Ersan Hoca’nın dediği doğru. İşçiyi oraya alan belediyeyle ilgili soruşturma o bağlamda. Normalde soruşturma bakandan onay alınır, sonra teftiş kurulu başkanından alınır. Müfettişler de görevlerini yapmak için giderler. Belediyenin o işle ilgili işlemine bakacak ve ona göre rapor yazacak. Bir adam oraya önyargılı gitmişse tüzük böyle yazmış, kanun öyle yazmış hiç bunlara bakmaz.
‘SİYASİ PARTİLER YASASI DEĞİŞMELİ’
Siyasi Partiler Yasası’nın değişmesi gerektiğini söylüyoruz. Darbe sonrası çıkmış bir yasadır. Bu haliyle parlamentoda lider vesayetini egemen kılmaktadır. Milletin vekilini millet seçmelidir. Biz mecburen seçiyoruz. Varolan sistem var. Siyasi Partiler Yasası baştan sona değişmesi lazım. Cinsiyet potasının getirilmesini de savunuyoruz biz. Son kanun teklifi 50 + 50’ydi. Onu da reddettiler. Türk demokrasisinin darbe hukukundan arındırılması lazım. Liderlere belli oranda kontenjan verilmesi lazım; çünkü akademik, bilim dünyadan insanların da davet edilmesi lazım.
‘KUL HAKKI NEYMİŞ, ERDEMLİ OLMAK NEYMİŞ BÜTÜN HERKES GÖRECEK’
Cumhurbaşkanlığı’na 7 araç, 15 Temmuz Derneği’ne 7 araç, AK Parti Grup Başkanvekilliği, AK Parti Silivri İlçe Başkanlığı, Başbakanlık 100 araç, Cumhurbaşkanlığı, Erok Spor Kulübü, Irak Devlet Başkanı, Meclis 1. Başkanvekili, Okçular Vakfı, Sekbanlar Spor Kulübü, Sıcak Yuva’ya İBB’den araç, ne yapılıyor bunlar? Ne iddiası? Bunlar kul hakkı yiyorlar. İstanbul’un alın terini nasıl birilerine peşkeş çekersiniz. 27,5 yılımı devlete verdim böyle rezalet görmedim. Desinler ki 1 aracı CHP Genel Merkezi’ne tahsis etik. Desinler bakalım. Siz aracı tahsis ediyorsunuz. Sürekli tahsis ediyorsunuz. Olur, bir kez acil bir şey olmuştur. Bunu anlayışla karşılarım. Başkanvekiline aracı veriyorsunuz. Uzun süreli. Bir de devletin kasasından kuruş para çıkmıyor diyorlar ya. Büyük aldatmaca. Garantileri kim verdi? Bu sözleşmeler gizli. Madem bu kadar şeffaf niye açıklamıyorsunuz? Şehir hastanelerini açıklayın? Şehir hastanelerinin kaça mal olduğunu bunlara danışmanlık yapan İngiliz firmasının internet sitesinden öğreniyoruz. Temel atıyorsunuz, arkasından ihale yapıp, aynı adama veriyorsunuz. Biz yapsak kıyamet kopar. Savcı burada bir şey yok diyor. Şu devletteki çürümüşlüğe bakar mısınız? Devletin yeniden inşa edilmesi lazım. Bunu da Allah’ın izniyle biz yapacağız. Kul hakkı neymiş, erdemli olmak neymiş bütün herkes görecek.
‘KİM OLURSA KAZANIR’
Benim ittifak anlayışımda büyüklük küçüklük yoktur, eşitler arasındaki ilişki vardır. Adayı oturur konuşuruz. Bu konu orada duruyor. Bir Cumhurbaşkanının nitelikleri ne olmalı. Devleti iyi bilmesi lazım, devlet aklının ne olduğunu bilmesi lazım. Verdiği sözün arkasında durması lazım. Ne güzel bütün imzaları atıyorum, nereden çıktı bu parlamenter sistem dememesi lazım. Devletin işleri karmaşıktır, orada sizin önceliklerinizin ne olduğunu çok iyi bilmesi lazım. Biz bugünden ne yapacağımızın temel normlarını belirlememiz lazım. Olay Cumhurbaşkanı değil sistem olayı. Devam edecek miyiz, etmeyecek miyiz? Sisteme devam edeceksiniz Erdoğan var, etmeyeceksiniz karşısında oturan var. Cumhurbaşkanı 24 saat konuşmayacak, kimseye hakaret etmeyecek.
Kısa süre içinde göreceksiniz, geçeceğiz. Olayı isme indirgerseniz en büyük hatayı yapmış olursunuz. Bizi isim mi, sistem mi kurtaracak? Kim olursa kazanır. Sisteme karşı birisi oturacak. Sen bu sistemi istiyorsan ona, değişmesini istiyorsan buna oy ver. Söyleyeceğiz, bunun nitelikleri bu, bunun nitelikleri bu.
‘HDP BİR SİYASİ PARTİDİR’
HDP bir siyasi parti. TBMM’de oturum yönetiyor. Peki, siz nasıl HDP’ye terör örgütü diyorsunuz. Devlette oturumu terör örgütü mü yönetiyor? En kolay şey suçlamaktır ama önce bir kendinize bakmanız lazım.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***