CHP lideri Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “sokaklara döküleceklermiş” sözlerine işaret ederek, sokağa çıkmayacaklarını, sabırla sandığı bekleyeceklerini ifade etti.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, muhalefete yönelik “Sokaklara döküleceklermiş, ya siz 15 Temmuz’u görmediniz mi?” sözlerine, “Beyefendi bizim sokağa çıkmamızı istiyor anlaşılan. Çıkmayacağız. Zorlayacak çıkmayacağız, baskı kuracak çıkmayacağız, ama gereğini sandıkta yapacağız” yanıtını verdi.
Sokak tartışması üzerinden özel bir çatışma alanı yaratılmak istendiğini ve Erdoğan’ın da bunu hayal ettiğini belirten Kııçdaroğlu, “‘Siz sokaklara çıkacaksınız şunu, bunu yapacaksınız. Biz sizi ezeceğiz.’ 15 Temmuz’u bunun için örnek veriyor” görüşünü dile getirdi.
Gazetecilerle bir araya gelen CHP lideri, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Erken seçim çağrısı için ilk mitingini Mersin’de yapan Kılıçdaroğlu, mitinglerin süreceğini ancak bundan sonraki süreçte daha çok kanaat önderleri, sivil toplum örgütleri, gençler, engelli ailelerle bir araya gelmeye öncelik vereceklerini, insanların sorunlarını dinleyeceklerini söyledi.
İki yıldır bu tür toplantıları sürdürdüğünü belirten Kılıçdaroğlu, “Bir anlamda helalleşme sürecinin başı gibi bir şey oluyor” dedi.
Kurultay ertelemesi: ‘Parti Meclisi’ne götüreceğiz’
Kılıçdaroğlu, en geç Temmuz 2022 sonunda yapılması gereken Olağan Kurultayı’nın ertelenip ertelenmeyeceği konusundaki soru üzerine, konuyu Parti Meclisi gündemine getirip karara bağlayacaklarını söyledi.
Kılıçdaroğlu, “Kurultay erteleme kararını MYK (Merkez Yürütme Kurulu) alabiliyor ama önemli bir karar olduğu için biz Parti Meclisi’mize getirecğiz” diye konuştu.
‘Sokağa çıkmayacağız, sandıkta gereğini yapacağız’
Kılıçdaroğlu, bir başka soru üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, muhalefete yönelik “Sokaklara döküleceklermiş, ya siz 15 Temmuz’u görmediniz mi?” açıklamasını “gülümseyerek karşıladığını” söyledi.
Kendisinin tam tersine partililere “taşkınlık yapmayacaksınız, sokağa çıkmayacaksınız, büyük bir sabırla bekleyeceksiniz” dediğini kaydeden Kılıçdaroğlu, sandığı işaret etti:
“Beyefendi hayal aleminde yaşadığı için, sanki biz sokağa çıkın, şunu yapın bunu yapın diye talimat vermişiz. Allah aşkına bunun basın danışmanları yok mu? Bizim neler konuştuğumuzu kendisini önüne koymuyorlar mı? Eğer bize cevap verecekse.
“Beni dinlemesini pek beklemem. Çünkü beni dinlediği zaman koltuğunda rahat oturamaz, eleştiremez eleştiriyi hazmedemiyor. Ama biz tam tersine sakin sabırla seçim sandığın bekleyeceksiniz sandık gelecek, gideceksiniz oyunuzu kullanacaksınız, bir otoriter yönetimi demokratik yollarla değiştireceksiniz diyoruz, nokta.
“Ama beyefendi bizim sokağa çıkmamızı istiyor anlaşılan, çıkmayacağız. Zorlayacak, çıkmayacağız, baskı kuracak çıkmayacağız, ama gereğini sandıkta yapacağız.”
‘Sokağa çıkmak kitabımızda yok’
Merkez Bankası, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve son olarak Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) yaptığı ziyaretin iktidar tarafından “sokak çağrısı” olarak yorumlandığının anımsatılması üzerine de CHP lideri, MEB önüne, haksızlığa uğrayan öğrencilerin haklarını savunmak için gittiğini vurguladı.
Bakanlıktan gitmeden yaklaşık 15 saat önce randevu istediğini ancak olumlu yanıt alamadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, kendisinin aynı zamanda bir milletvekili olduğunu anımsatarak, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’a tepki gösterdi:
“Aslında tepkiyi biz değil, TBMM başkanı göstermesi gerekir. Bir milletvekili herhangi bir kamu kurumuna nasıl giremez yahu. MEB’e nasıl giremez. Bu eleştiriyi hazmedememek demektir, adaletsizlieği sürdüreceğiz demektir.”
Gençlerin hakkını savunmak ve hakkızlıkla mücadele etmek için hem hukuki destek vereceklerini hem de bir internet sitesi kuracaklarını belirten Kılıçdaroğlu, KPSS’de yüksek puan alan gençlerin nasıl elendiğini kamuoyuna duyuracaklarını söyledi.
Bu gençlere sahip çıktıkları için eleştirildiklerini belirten Kılıçdaroğlu, “Peki biz kime sahip çıkacağız, haksızlığı yapan Erdoğan’a mı sahip çıkacağız, iyi etti gençleri ezdi mi diyeceğiz? Özetle sokağa çıkma diye bizim kitabımızda bir şey yok. Ama haksızlığa uğrayan herkesin hakkını demokratik yoldan arayacağız” ifadelerini kullandı.
‘Özel çatışma alanı yaratılmak isteniyor’
Kılıçdaroğlu bir başka soru üzerine de demokratik yollardan hak aramaya, karşı olmadıklarını belirterek, “Bizim sokaktan kastettiğimiz, kontrolsüz şekilde sokağa çıkıp camın çerçevenin kırılması, şiddetin olması” dedi.
Kendilerinin de Mersin’de miting yaptıklarını, istediği alana valinin izin vermemesi üzerine, gösterilen alanda mitingi yaptıklarını anımsatan Kılıçdaroğlu, “özel çatışma alanı yaratılmak istendiğini” savundu:
“Önemli olan neydi, orada miting yapmak ve yaptık. Özel bir çatışma alanı yaratmak istiyorlar kast ettiğimiz bu. Erdoğan’ın hayal ettiği bu. ‘Siz sokaklara çıkacaksınız şunu, bunu yapacaksınız. Biz sizi ezeceğiz.’ 15 Temmuz’u bunun için örnek veriyor” dedi.
‘Freni patlamış kamyonda hep birlikte yokuş aşağı gidiyoruz’
CHP lideri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Dövizin köpüğünü aldık, şimdi de enflasyonun köpüğünü alacağız” sözlerine ilişkin ise “Zamları da geri alacak mı? Enflasyonun köpüğünü alması için zamları da geri alması lazım, hiç sanmıyorum” yorumu yaptı.
Erdoğan’ın söyleminin kendi parti tabanını rahatlatmaya yönelik bir açıklama olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “Erdoğan ekonomiyi de Türkiye’yi de yönetemiyor, yönetme gücü kapasitesi birikimi yok. O yüzden 84 milyon insanı bindirmiş freni patlamış kamyona hep birlikte yokuş aşağı gidiyoruz” görüşünü dile getirdi.
Kılıçdaroğlu erken seçim çağrısının iktidarda karşılığı olup olmadığı sorusuna da şu yanıtı verdi:
“Erdoğan erken seçime gitmek zorunda. Ülke yönetilemez noktaya geldi. Hazine’nin durumu malum, piyasanın durumu malum, vatandaşın durumu malum nereye kadar götürecek. Geçen her gün 84 milyon vatandaşın sırtına yeni yükler ilave ediyor nereye kadar götürecek bunu. Artı Hazine pek parlak değil, borçlar ödenecek… Dolayısıyla elde edilecek gelirlerle bunun karşılanması mümkün Dolayısıyla Erdoğan’ın yapacağı en güzel şey, süratle erken seçime gitmektir.”
‘İmamoğlu’nu suçlamalarının nedeni ekonomideki kaos’
İçişleri Bakanlığı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında teftişbaşlatılmasına ilişkin bir soru üzerine de Kılıçdaroğlu, “İmamoğlu’nu suçlamalarının nedeni, ekonomide yaşanan kaosun unutturulması” dedi.
‘İsterse Erdoğan teftiş etsin’
Belediye teftiş için görevlendirilen isimlerden birisinin de AKP’li milletvekili adayı olduğunun anımsatılması üzerine de Kılçdaroğlu, önyargısız ve tarafsız bir teftiş olmasını önemsediklerini vurguladı:
‘Teftiş dolayısıyla AK Partili bir adayı görevlendirebilirler. Erdoğan, İçişleri Bakanı’nın kendisi de gidebilir, çekinmiyoruz. Bütün mesele şu, denetimi önyargılı yapmasınlar. Denetleme hakları var, ‘Denetleyemezsiniz’ diyemezsiniz. Bütün mesele önyargısız, gerçek, doğru olmasıdır. Ama biz bunlara güvenmediğimiz için kendi müfettişlerine de güvenmediğimiz için hangi önlemleri alması gerektiğini belediye başkanlarımıza bildirdik.”
‘Bahçeli Erdoğan’ın sözcüsü, cevaba gerek yok’
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin İmamoğlu’nun görevden alınması yönündeki sözlerine yanıtının ne olacağının sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, “Bahçeli’nin yeni fonksiyonu biliyorsunuz, Erdoğan’ın sözcülüğünü yapmaktır. Dolayısıyla Erdoğan’a cevap verince, sözcüye cevap vermeye gerek kalmıyor” yanıtını verdi.
‘Cumhurbaşkanı devletin sigortası olmalı’
Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adayında aradığı nitelikler eleştirilere saygılı, kimseyi etnik kimliği, dinsel inanışı yaşam tarzı nedeniyle ayrıştırmaması gerektiğini vurguladı:
“Kendi yaşayışı ile mütevazılığıyla örnek olması lazım. Toplumun her kesimini kucaklaması lazım. Artı siyasal partiler arasında çıkacak sert tartışmaları, uyumsuzlukları giderecek kişi olması lazım. Bir anlamda cumhurbaşkanının devletin sigortası olması lazım.”
‘Roboskili ailelerle devletin helalleşmesi lazım’
Kılıçdaroğlu, “helalleşme” çağrısının “1938 Dersim olayları, Roboski katliamında yaşamını yitirenlerin aileleri ve Ermeni soykırım iddiaları”nı da kapsayıp kapsamadığına ilişkin soru üzerine ise şu yanıtı verdi:
“Helalleşmeyle ilgili, suç işleyenlerin helalleşmesi gibi bir tartışma çıktı. Eğer bir kişi suçu kabahati varsa onun yeri zaten yargıdır. Helalleşme bir anlamda geçmişte iki tarafın kendini haklı olarak algıladığı, ama zaman içinde ‘galiba birbirimize haksızlık yapmışız, bir araya gelip konuşsaydık, olumsuzlukları giderebilirdik’ atmosferini yaratmaktır. Roboski’ de ciddi bir olay oldu, gencecik çocuklar hayatlarını kaybetti, aileler acı yaşıyor. Burada devletin helalleşmesi lazım. Bir şekilde devlet katında o ailelere, belli bir saygının gösterilmesi lazım.
“38 olayları; zaten Cumhurbaşkanı özür diledi, artı bu döneme ait bütün belgelerin tarihçilerin önüne konulması lazım. Gerçekleri görelim, görmeden bir şey söyleyemezsiniz. Ermeni olayları ile ilgili de tarihçilerin araştırması ve önümüze koyması lazım. Çünkü tarihi olayların sıcak siyasetin konusu yapılmasını doğru bulmam.”
Kuran kursları tartışması
Kılıçdaroğlu, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in kuran kursları ile ilgili açıklamalarına iktidardan gelen tepkilerin sorulması ve Bahçeli’nin “Kılıçdaroğlu özür dilemeli” sözleri üzerine de Diyanet İşleri Başkanlığı kuran kurslarında isteyen ailelerin çocuklarına Kuran’ı öğretmek istemelerinde yanlış bir şey olmadığını söyledi.
Siyasetçilerin, din, inanç, etnik kimlik, yaşam tarzı alanlarına asla girmemesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kuran kurslarının anne babalarının güvenle gönderecekleri mekanlar olması, hatta bu konuda kuran kurslarının boya badana işlerinin CHP’li belediyeler tarafından yapıldığını belirtmek isterim. Kocaeali’nde bunu yaptığımızda, ‘vay efendim bir değişim mi oldu’ dediler. Hayır, aileler çocuklarının dini değerlerini öğrenmesini isteyebilirler. Bunun AK Parti ve MHP tarafından bir şey bulunmuş gibi siyasete mal edilmesini doğru bulmuyorum. Partimizin görüşü budur.”
‘Tanju Özcan, 100 bin imza toplarsa aday olabilir’
CHP Disiplin Kurulu’nun “uyarma cezası” verdiği Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın, “Ben de partimi uyarıyorum, Ekmeleddin İhsanoğlu, Abdullah Gül gibi milletin sevgisini kazanamamış, milletin gönlünde taht kuramamış yanlış adaylarla seçime girmeyin. Girerseniz de ‘Bu Tanju Özcan nereden çıktı kardeşim?’ demeyin” sözlerine de Kılıçdaroğlu şu yanıtı verdi:
“Herkesin adaylığı olabilir. Tanju Bey de 100 bin imzayı toplarsa o da aday olabilir. Sen aday olursun, olmazsın diye bir baskımız özel bir düşüncemiz yok. Dolayısıyla Tanju Bey de kendi yönettiği il çerçevesinde belediye başkanlığı yaptığı ilin yaptığı hassasiyetlerini dikkate alarak politika yapıyor, ona da saygı duymak gerekiyor.”
CHP lideri, bir başka soru üzerine de iktidara geldiklerinde Kamu Özel İşbirliği ile yapılan projeleri kamulaştırma konusunda kararlı olduklarını vurguladı:
“Sadece otoyollar, kamu özel işbirliği projeleri gibi, yani soygun düzeninin temel kurumlarını kamulaştıracağız. Önce maliyetleri çıkaracağız, şişirilmiş maliyetler var, gayet iyi biliyoruz. Makul kar vereceğiz ve bunları kamulaştıracağız. Sadece bizleri değil bizlerin torunlarını dahi soygun düzeninin parçası haline getirilmesine son vereceğiz. Tahkim varmış da vs. Bunların tamamını hukuk içinde çözeceğiz, dünya örnekleri de var. Bu kadar ileri gittik bunları araştırırken.”
‘Erdoğan, ben ne yaparsam onu yapıyor’
Kılıçdaroğlu, CHP’nin yurttaşların yüzde 100’ü ile “el sıkar hale gelip gelmediği”ne ilişkin soru üzerine de “Yüzde 100 diyemem ama yüzde 99 değişti. Vatandaş bize güveniyor, ‘Doğru söylüyor’ diyor. Bize oy vermeyen, mesafesi olan pek çok çevre de kendi sorunlarını bizim üzerimizden seslendirilmesini istiyor. ‘Allah aşkına sorunlarımızı söyleyin, iktidar sizin söylediğinizi yapıyor’ diyorlar” dedi.
İktidarın yaptığı uyarılara “kayıtsız kalamadığını” savunan Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın kendisini “izlediğini” ileri sürdü:
“Erdoğan dedi ki, 2 bin muhtarı toplacağım göreceksin. Ben yıllardır muhtarlarla toplantı yaparım, apartman görevlileri ile de yapıyordum, dünyadan habersiz beni izliyor. Ben ne yapmaya çalışıyorsam, onu yapamaya çalışıyor. Ben halka güveniyorum, çok samimiyim. Ama Erdoğan, güven vermiyor çünkü her şeyi yapmacık.”
Kılıçdaroğlu “FETÖ ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle görevden el çektirilen” kamu görevlilerinin iktidara geldiklerinde göreve iade edilip edilmeyeceği sorusu üzerine de kriterlerini, “soruşturmaya uğramamış, ya da yargıda beraat etmiş olmaları” koşuluyla görevlerine iade edilebileceklerini söyledi.
Devlet içindeki paralel yapılanmalara eskiden beri karşı olduklarını ve bunların Türkiye’yi felakete sürükleyeceğini defalarca vurguladıklarını belirten Kılıçdaroğlu, şu andaki “paralel yapının ise Cumhurbaşkanlığı Sarayı” olduğunu söyledi:
“Şu anda devletin içinde paralel yapı var mı, var. Bir saray, bir de saray dışındaki devlet. Bir Dışişleri Bakanı var, bir de Saray’da var. Bir Hazine Bakanı var, bir de Saray’da var. Saray’daki kişi devletteki kişiyi nasıl denetliyor, parti komiseri atayarak. Her bakanın yanında partili bir bakan yardımcısı var. Böyle bir devlet yapılanması çürümeyi getiriyor, devlette liyakatı yok ediyor.”
Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı adaylığına ilişkin bir soru üzerine “İttifak diyorsa ki sen aday olacaksın, hayır olmaz deme şansının olmadığını”, bu nedenle de “aday gösterilirse onur duyacağını” söylediğini vurguladı. Asıl tartışılması gerekenin adayın niteliği olduğunun altını çizdi.
Kavala davası: ‘Dış müdahaleyi doğru bulmuyorum’
Kılıçdaroğlu, Avrupa Konseyi’nin Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş kararlarının uygulanmaması nedeniyle Türkiye’ye yaptırım uygulamasının gündemde olduğunun anımsatılması üzerine de “dışarıdan müdaheleyi doğru bulmadığını” söyledi:
“Osman Kavala’nın, Selahattin Bey’in, Erdoğan’ın talimatı üzerine içeride tutulduğunu hepimiz biliyoruz. Bizim bildiğimizi herhalde bu iletişim ortamında dünyadaki herkes de görüyor, biliyor. Ne olur Avrupa Konseyi bir yaptırım uygular mı? Avrupa Konseyi’nin yaptırım uygulamasını istemem. Türkiye’nin sıcak siyasetine dış müdahale hep AK Parti’nin işine yarıyor. Türkiye kendi sorunlarını kendi iradesiyle demokratik standartlarda çözebilir. Biz çözeceğiz ve bunu herkese göstereceğiz.”
KAYNAK: BBC TÜRKÇE – AYŞE SAYIN
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***