İngiltere’de Lordlar kamarasında tartışılan yeni ‘Vatandaşlık ve Sınırlar’ başlıklı yasal düzenleme onaylanırsa hükümet bir kişiyi vatandaşlıktan çıkarmaya karar verince, bunu kendisine bildirmeden yapabilecek. İçişleri Bakanı Priti Patel yeni düzenlemenin Birleşik Krallık için büyük tehlike oluşturan kişilere karşı sadece “çok sıra dışı koşullarda” uygulanacağını söylüyor.
Fakat yasa tasarısı birçok gösteriyle protesto ediliyor. Aynı şeyle suçlansalar dahi, etnik ve göçmen toplumlardan vatandaşlara beyaz Britanya vatandaşlarından farklı muamele edileceği kaygısı dile getiriliyor.
BBC muhabiri Nalini Sivathasan’ın haberine göre, hükümet ‘Vatandaşlık ve Sınırlar yasa tasarısı’ ile ilgili olarak ‘yaratılan korku atmosferinin’ tamamıyla yanlış fikirlere dayandığını ve gerçeklerle uyuşmadığını söyledi.
VATANDAŞLIK NASIL KAYBEDİLİYOR?
Vatandaşlık her şeyden önce bir ülkede yaşama hakkına sahip olmak demek. Vatandaş olmayan kişiler oy kullanamıyor ve iş bulmakta, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimde güçlük çekiyorlar.
Fakat vatandaşlıktan çıkarma yeni bir kavram değil. İngiltere hükümetleri aslında yüz yılı aşkın bir süredir vatandaşlıktan çıkarma yetkisine sahip ve bu her bir kişi için içişleri bakanlarının bizzat vereceği karara bağlı.
GÖÇMENLERE VE GÖÇMEN ÇOCUKLARINA FARKLI MUAMELE
Uluslararası hukuka göre, özellikle de 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre, herkesin bir ülkenin vatandaşı olma hakkı var ve bu nedenle hiç kimse keyfi bir şekilde devletsiz bırakılamaz. Fakat İngiltere hükümeti, bir kişi eğer başka bir ülkenin daha vatandaşı ise yani çifte vatandaşlığı varsa, ya da başka bir ülkenin, örneğin anne ve babasının ülkesinin vatandaşı olma hakkına sahipse, o zaman bu kişinin Britanya vatandaşlığından çıkarılabileceğini söylüyor.
Ulusal güvenlik dışında uyarısız olarak vatandaşlıktan çıkarılmayı gerektiren başka durumlar arasında başka ülkelerle ilişkilerin devamı ve “kamu yararı” gibi daha muğlak gerekçeler de belirtiliyor.
YASA TASARISINI ELEŞTİRENLER NE DİYOR?
Yasanın eskisinden farklı olan bölümü hükümeti vatandaşlıktan çıkarmaya karar verdiği kişiyi bilgilendirme yükümlülüğünden kurtarıyor. Fakat ülkedeki azınlık toplumları yasa kabul edilirse “ikinci sınıf vatandaş” haline gelebileceklerini söylüyorlar.
Bu görüşü dile getiren ve Aralık ve Ocak aylarında Başbakanlık önünde gösteriler yapanlar arasında Britanya Müslümanlar Birliği, Birleşik Krallık Sih Konseyi ve Wisdrush Hayatları (Karayip Adaları’ndan göçenler) dahil 20’den fazla azınlık toplumu örgütlenmesi var. Aralık ayında yapılan gösterilerden birinde soyadının kullanılmasını istenmeyen Fatima adlı gösterici önlemlerin çok ileri gittiğini, kendisi gibi beyaz olmayan Britanyalı Müslümanlar açısından bir “korku ortamı” yarattığını söylüyor.
Fatima “Ben vergilerimi veriyorum, bu ülkeyi seviyorum. Ama bu hükümet bana buraya ait olmadığını hissettiriyor, beni kimliğimi sorgulamaya zorluyor” diyor. Fatima ayrıca yasada kullanılan “kamu yararı” gibi kavramların da muğlak olduğunu, istenirse örneğin hükümete karşı ya da çevre konularında gösteri yapmanın bile bu kapsama sokulabileceğini söylüyor. “Yasaların ne yapılırsa ihlal edilmiş olacağını hükümet belirlemiş oluyor, dolayısıyla bu kapsama ne isterlerse katarak genişletebilirler” diyor.
Avukat Samir Pasha, göçmen hukuku uzmanı. Yeni yasanın hükümetin yetkilerini genişlettiğini ve hükümete istediği gibi hareket edebileceği bir gri alan yarattığını söylüyor ve “Kamu yararı çok genel bir kavram ve hükümete birini vatandaşlıktan çıkarmak işine geldiği zaman içini istediği gibi doldurma imkanı veriyor” diyor.
HÜKÜMET NE DİYOR?
İçişleri Bakanlığının göçten sorumlu bakan yardımcısı Tom Pursglove önerilenin kişi düzeyinde bundan etkilenecek kişilerin kapsamını genişletmeyen “ihtiyaçla orantılı ve makul” bir düzenleme olduğunu söylüyor.
“Burada her yıl çok, çok küçük sayıda çok zararlı, bu ülkenin insanlarına zarar vermek isteyen bireyler söz konusu” dedi.
Bakan yardımcısı Pursglove BBC’nin, düzenlemede kullanılan “kamu yararı” gerekçesinin ne anlama geldiği yolundaki sorusunu yanıtlamadı ama yasanın ülke halkını korumak için doğru yönde bir yaklaşım olduğunu tekrarladı.
BBC, bakan yardımcısına Windrush olayının yarattığı kaygıları da sordu.
Pursglove bu soruyu “Windrush ile paralellik kurulabileceğini düşünmüyorum. Ama ana nokta şu ki insanlar itiraz edebilir ve normal yollardan kararı değiştirmeyi deneyebilir” diye yanıtladı.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Yasa tasarısı İngiltere Parlamentosu’nun Avam Kamarası’ndan Aralık ayında onay aldı.
Şimdi Lordlar Kamarası’nın gündeminde. Buradaki tartışmayı takiben 27 Ocak tarihinde karma komisyona gidecek ve orada milletvekilleri değişiklikler önerebilecek.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***