Yağmur KAYA
+GERÇEK- Almanya’da yaşayan grafik tasarımcı A. Aslı Filiz’in “Mezopotamya Renkleri” adlı ilk kişisel sergisi Hamburg, Kulturhof Itzehoe’de 15 Ocak’ta sanatseverlerle buluşacak.
Filiz’in Mezopotamya Renkleri başlıklı sergisi, Eli Belinde Kadın Motifi, Gılgamış, Zerdüştlük, Şamanizm, 4 Kadın 4 Toprak, Musa Anter, Dersim’in Kayıp Kızları, Şahmeran ve Garibe Gezer’in Direnişi gibi alt başlıklardan oluşuyor. Yaşadığı toprakların acısına tanıklık ettiğinden dolayı bu acılara çizimlerinde yer verdiğini söyleyen Filiz, “Çalışmalarıma bakanlar Kürtlerin yaşadıkları acıları hissedip ortaklaşsınlar istiyorum. Ben renklere sarıldıkça acılarımızı, kültürümüzü, dilimizi daha iyi yansıttığımı düşünüyorum. Zulümler, acılar, katliamlar paylaştıkça azalır” diyor.
‘IRK, DİN, DİL TOPRAK AYRIMI YAPMASIN DİYE YOL GÖSTERİYORUM’
Filiz’le ilk kişisel sergisi vesilesiyle sanatı, renklerle ifade ettiği çizimlerinin içeriğini konuştuk. Filiz, 1990’lı yıllarda Kürt illerinde yürütülen çatışmalı süreç nedeniyle Bingöl Karlıova’dan İstanbul’a gelmek zorunda kaldığını söylüyor.
Oğlu Roni ile birlikte 2014 Eylül ayında Almanya’ya yerleştiğini söylenen Filiz, Roni’nin de sanata ilgisinin olduğunu ve yaratıcı, harika çizimler yaptığını vurguluyor. Aynı zamanda anne olan Filiz, oğlu Roni ile ilgili deneyimlerini anlatıyor.
“Roni ile sergiler, müzeler dolaşıyoruz. Irk, din, dil, toprak ayırmaksızın adil bakabilmesi için yol gösteriyorum. Ama yaşananları, kendi yaşanmışlıklarımı ayrıca anlatıyorum. Yaptığım çalışmaları sorguluyor… ‘Çizdiğin her çalışmanın bir hikayesi var’ diyor ve bunu örnek aldığını söylüyor. Anadili olan Kürtçeyi de akademik olarak konuşsun ve yazsın diye Mardin’den online ders alıyor. Avrupa’da büyüttüğümüz çocuklarımız, kültürlerinden, hikayelerinden ve dillerinden uzak kalmasın bunun için ciddi emek harcamaya gerek yok. Konuşmak ve paylaşmak yeterli. Büyüdüğünde benim gittiğim üniversiteyi bitirip (Hamburg Güzel Sanatlar Üniversitesi) ve sonra animasyonun ana ülkesinde yani Amerika’da eğitimine devam etmek istiyor. Kendi halkının hikayelerinden oluşan ve zulüm görmüş tüm halkların hikayelerini anlatan animasyonlar, çizgi romanlar yapacakmış. Ben de elimden geldiğince ona yol gösteriyorum ve şimdiden illüstrasyonlar ve animasyonlar yapabileceği programların eğitimini veriyorum.”
‘MEZOPOTAMYA’NIN RENKLERİNİ SEÇMEYE ÖZEN GÖSTERİYORUM’
– Çizimlerinizde ne gibi durumları yansıtıyorsunuz?
Grafikte ve tuval çalışmalarımda, daha çok yaşadığım toprakları yani Mezopotamya kültürünü ve renklerini konu olarak seçmeye özen gösteriyorum. Çünkü kendi topraklarımın acısını, düşlerini, sevinç ve hüzünlerini başta Avrupa olmak üzere bütün dünyaya yansıtmak istiyorum. Böylece, Mezopotamya halkının geçmişte ve günümüzde tabi özelde Kürtlerin başta kültürü ve dili olmak üzere, maruz kaldığımız zulme de tercüman olmak istiyorum. Bu bağlamda, yoğun bir şekilde tarih ve mitoloji çalışıyor ve araştırıyorum. Çalışmalarımda başta arkeolog Mesut Alp hocam olmak üzere birçok bilim insanına da danışmadan salt kitap bilgilerine bağlı kalmamaya çalışıyorum.
‘YARALARIMI KÜLTÜRÜMÜN RENKLERİYLE SARMAYA ÇALIŞIYORUM’
– Mezopotamya Renkleri adlı ilk kişisel serginizi açıyorsunuz. Sergide yer alan eserlerinizden bahseder misiniz?
Ben ülkesi bölünmüş, asimilasyona uğramış, göç etmiş bir halkın kadınıyım. Birçok Kürt kadını gibi benim de kanayan yaralarım var. Bu yaralarımı kültürümün renklerini kullanarak sarmaya çalışıyorum. Çoğu çalışmamda tarih ve mitolojiden besleniyor ve bu temalar ile çalışıyorum. Halka yapılan zulümlere tercüman olmak bunları renklerim ile yansıtmak istiyorum. Renklerin gücünü önemsiyor ve etkili olduğunu düşünüyorum.
-Sergi 6 başlıktan oluşuyor. Bu başlıklarla dikkat çekmek istediğiniz his, durum nedir?
Üniversite yıllarında hem grafik çalışmaları ile hem de akrilik boya çalışmalarım ile Mezopotamya başlığı altında birçok sunum yaptım. Mezopotamya kültürünü ve renklerini göstermek ve çalışmak istiyorum. Çünkü yaşadığım topraklarım acısına ve sevincine tanık oldum. Her ne kadar sevinçlerimiz az olsa da topraklarımı tanıyorum ve bunu renklerimle insanlara yansıtmaya çalışıyorum. Çalışmalarıma bakanlar Kürtlerin yaşadıkları acıları hissedip ortaklaşsınlar istiyorum. Ben renklere sarıldıkça acılarımızı, kültürümüzü, dilimizi daha iyi yansıttığımı düşünüyorum. Zulümler, acılar, katliamlar paylaştıkça azalır.
‘CAN DÜNDAR ‘HERKES KENDİNİ GARİBE’DE GÖRSÜN’ ÖNERİSİNDE BULUNDU’
-Garibe Gezer’in Direniş’i” başlıklı dikkat çeken bir eser yapmışsınız. Bu, nasıl gelişti.
Can Dündar ile “Mezopotamya’nın Renkleri” adlı kişisel sergim konusunda fikir alışverişi yaparken, “Garibe Gezer için bir çalışma yapmalısın bence” önerisinde bulundu. Gezer için yaptığım çalışmam bittikten sonra Dündar ile paylaştım ve fikrini almak istediğimde “Yüzünde ayna olabilir, herkes kendisini Garibe’de görsün” önerisini de çok yaratıcı buldum ve Garibe’nin yüzüne aynalar ekledim; çalışmama da çok yakıştı çok da anlamlı oldu. Çalışmamda Garibe Gezer bu şekilde ortaya çıktı.
‘KIVIRCIK GÜR SAÇLAR UMUT SAÇSIN’
-Garibe Gezer deyince aklınızda nasıl bir direniş tasviri oluşuyor?
Kara parmaklılar arasında yaşadığı korkunç muameleye karşı, haykırarak yükselen direnişini yansıtmak istedim. Garibe Gezer çalışmanın karşısına geçip baktığınızda yüzünde kullandığım aynada kendinizi Garibe’nin yüzünde göreceksiniz. Ben de ruhsal bir biçimlendirmeyi aynayla yansıtmak ve hissettirmek istedim. Yani Garibe Gezer’in yüzüne bakanlar kendilerini onda görsünler ve Garibe’nin direnişini, mücadelesini, gücünü hissetsinler istedim. Kıvırcık, gür saçlarını yeşil yaptım ki etrafa gürül gürül umut saçsın.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***