YORUM | BÜLENT KORUCU
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi ikbali ülkenin ve halkın geleceğine endekslenmiş durumda. Aylarca hükümet kurulamayan Avrupa ülkelerini kötü örnek göstermelerine gülüyorum. Sistem öylesine güçlü ve kişilerden bağımsız ki hiç sorun çıkmadan, her şey tıkırında yürüyor.
Türkiye’de ise en basit ve rutin iş için Cumhurbaşkanı’ndan talimat bekleyen ve ona bağlılık bildirmeden neredeyse tuvalete gidemeyen bir yasama, yürütme ve yargı inşa ettiler. O yüzden normalleşme ve yeniden devlet haline gelmenin gerek şartı Erdoğan’ın gitmesi. Gerekli ama yeterli değil elbet; sonrası için enkazı kaldırma ve inşa süreçleri şimdiden planlanmalı.
BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Muhalefet cephesinde bir akım var. Ben onlara “Erdoğan gitmez lobisi” diyorum. Onlara kalsa, “Erdoğan kaybedeceği seçime girmez, seçim yapmaz, kaybetse de gitmez”. Hızlarını alamayanlar ‘gitse de bir şey değişmez’e kadar vardırıyor karamsar tabloyu. Neredeyse tanrısal güç ve yenilmezlik atfedecekler. İtiraf etmek lazım ki bazen bu karamsarlık beni de etkiliyor. O durumda kendime “Tamam o halde önerin ne?” diye soruyorum. Söz konusu lobinin kimi unsurları Truva Atı niteliğinde. Yenilgi kabul edilip mücadele terk edilsin diye düzenli mesai yapıyorlar.
İktidar bir kişinin tek başına ele geçirip ilanihaye elinde tutabileceği bir şey değil. İnsan gücüne, kurumsallaşmış yapıların desteğine ve devlet dediğimiz erklerin o kişinin arkasında durmasına bağlı. Parlatıp vitrine koyduğu kişiler arkalarından iş çevirdi. Tansu Çiller’in seçildiği kongreyi Demirel, sırtından hiç çıkaramadığı hançer olarak tanımladı ömrünün sonuna kadar. Oysa “DYP parti değil tarikat, şeyhi de Demirel; kimse onun sözünden çıkmaz” derlerdi. Abdullah Gül en büyük kazığı siyasete soktuğu Ahmet Davutoğlu’ndan yedi.
Dere geçerken at değişmez ama at yaşlandı, performansı düştü ve derenin ortasında kalacaksa herkes başının çaresine bakar. Erdoğan’ın halk desteği düşüyor, sağlığı da bir döneme daha izin verecek gibi görünmüyor. Dereyi onun sırtında geçenlerin, kendi oyun planlarını kurmamaları düşünülemez. Sedat Peker’in dönüş hesaplarını dayandırdığı Süleyman Soylu projesi onlardan sadece biri. Hakan Fidan’ın da Erdoğan’sız günlere dair kafa yorduğuna eminim. Hepsinin B planları var ve muhalefetle pazarlık da içeriyor. Muhalefetin kazanma ihtimali arttıkça piyasa kızışacak ve “Saray’da tek başına” günleri başlayacak.
2019 yerel seçimleri ister doğal isterse danışıklı karamsarları tekzip eden örnekler. Onlara kalsa Erdoğan o seçimleri de zinhar kaybetmezdi. Hele İstanbul’u hayat memat meselesi yapar bırakmazdı. Evet elinden geleni ardına koymadı; seçimi tekrarlattı fakat hayatının en büyük hatasıydı. Tekrarlanan seçimde farkın 15 binden 800 bine çıkmasından öte ‘çaldılar’ söylemini eliyle gömmüş oldu. Ekrem İmamoğlu’nun başında Demokles’in Kılıcı gibi sallayacaklardı oysa.
23 Haziran 2019’da İstanbul seçimindeki kararlılık, sandık güvenliği ve koordine muhalefet iyi örnek. Aynı şekilde tam bir yıl önce 24 Haziran 2018 genel seçimlerinde ise muhtemel bütün hatalar zincirleme gerçekleşti. Adam kazanmadı da sanki muhalefet bile isteye kaybetti. Aynı tuzağa düşmemek için 23 ve 24 Haziran’ı kıyaslamalı okumaya tabi tutmak lazım.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***