YORUM | M. NEDİM HAZAR
Rusların en bilinen ama en çok tedirgin eden yazarlarından biridir Yevgeni İvanoviç Zamyatin. Aslında bilinen tek romanı vardır: MIY… Türkçesi BİZ demektir. 1920 yılında kaleme alınan eser yazarın ülkesinde ancak 1988 yılında yayımlanabilmiştir. Romanın kurgusu, bir devrimin ardından 26. yüzyılda geçer ve distopik romanların divası sayılır.
Romanda insan doğadan ve kendi benliğinden koparılmış, “Biz” haline getirilerek toplumun sıradan bir parçası halini almıştır. Öyle ki artık isimler kullanılmamakta, en üstün bilim olan matematikten yararlanılarak her yurttaş bir sayı ile anılmaktadır.
İktidar kendini tamamen gizleyip, tüm işlerini gizli saklı yaparken, halk için durum tam tersidir. Saydam cam duvarlar arasında yaşayan yurttaşların her anı sistem tarafından denetlenmekte, erkek ve dişi sayılar sadece sistemin izin verdiği çiftleşme saatlerinde perdelerini indirip dış dünyadan ve gözlerden uzak kalabilmektedirler. Toplum gelişmiş, bilim ilerlemiş, dünya dışına yolculuk yapmak bile mümkün olmuştur. Ancak, tanımlanan dünya bir ütopya değil, kara, karanlık bir distopyadır.
Erdoğan’ın önceki gün yaptığı konuşmada ikide bir ‘Biz’ kelimesini kullanması Zamyatin’in bu ismi nasıl büyük bir öngörü ile kullandığının da kanıtıdır.
Erdoğan’a göre “Bizde yokluk yoktur. Oysa Amerika ve Avrupa yokluk içinde kıvranmaktadır. Bizde enflasyon da yoktur esasen. Bizim basın özgürlüğümüz de eşsizdir. Keza demokrasimiz de, adalet sistemimiz de…”
Çünkü şahsımın ülkesi ‘Biz’dir.
Erdoğan’ın ‘Biz’den kastı belli ki, saray ve çevresindeki mutlu azınlıktır.
Bu perspektiften bakıldığında şahsı haklıdır da…
Onlar için ülke refah içindedir.
Enflasyon onlara işlemez.
Onlara yokluk da yoktur.
Herkes üç beş maaş alarak krallar gibi yaşamaktadır.
Basınları alabildiğince özgür, kendilerinden olmayanlar için işlettikleri düşman hukuku sistemi muhteşemdir.
Aslında Türk halkının güle oynaya geldiği bu durum, yani ‘Biz’ olmak yeni bir sistem değildir.
Kuzey Kore yarım asırdan fazladır ‘Biz’ ile yönetilmektedir ve bunun adını Songbun olarak koymuştur.
Devletin, vatandaşın ne kadar yiyeceğinden saçını nasıl tıraş edeceğine karar vermesine kadar bulaşmadığı, karışmadığı alan kalmayan bir sistemdir Songbun.
Bu sebeple Kuzey Kore’nin devlet başkanı da her konuşmasında ülkesinin refah ve bolluk içinde yaşarken tüm dünyanın sefalet çektiğini söyler.
Ama dış dünya ile Kuzey Kore arasına da kocaman bir duvar örülmüştür.
Cep telefonu yasaktır ‘Biz’ler için. Evlerde tek kanallı TV vardır ve her an devlet başkanı çıkabilir.
Yabancı da giremez.
Girdiği anda yanına bir güvenlik görevlisi verilir.
Her yeri gezemez yabancılar. Hele hele medya…
Tüm dünyaya Müslüman demokrasi hakkında şahane bir örnek oluşturma imkanını tepen Erdoğan ve siyasal İslam’ın ülkeyi getirdiği nokta distopik, kapkaranlık bir devlet oldu.
Aslında niyetim bugün size RTÜK başkanı denilen zavallı kuklanın son açıklamasından yola çıkarak, tarafsızlık kavramını anlatmaktı ama mevzu oraya gelemedi.
Bir sonraki yazıya inşallah.
Ne yaparsın, ‘Biz’ böyleyiz!
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız?
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***