Tr724’ten Yusuf Dereli’nin haberine göre Naksan Holding’in hikayesi Türkiye’deki yağma düzeninin tipik bir örneği. Hiçbir somut delil olmaksızın ‘terör’ bahanesiyle holding bünyesindeki bütün şirketlere el konuluyor, ortak ve hissedarlarının mal varlıkları müsadere ediliyor, içi boşaltılarak değeri düşürülen şirket yandaş iş adamlarına haraç mezat peşkeş çekiliyor. Tıpkı Boydak, Dumankaya, Akfel Holding, Kaynak ya da Koza İpek’te olduğu gibi… Naksan’ın da 4 Ocak’ta Saray’a yakınlığıyla bilinen Yapı & Yapı’ya değerinin sekizde 1 fiyatına satıldığı ortaya çıkmış ve tepkiler üzerine ‘pazarlık’ tarihi ertelenmişti.Naksan’ın satışı tamamen hukuksuz. Hissedarları hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı bile yok. Bazı ortaklarının savunması bile alınmış değil. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tebliğnamesine göre ‘müsadere şartları bile oluşmamış.’ Ancak buna rağmen Anayasa ve hukuk ayaklar altına alınarak satılıyor. Hatırlatmakta fayda var; hukuksuzca gasp edilen ve bugün haraç mezat yandaşlara peşkeş çekilen bu şirketler nedeniyle Türkiye’yi milyarlarca dolarlık cezalar ödeyecek. Rejimin gasp ederek peşkeş çektiği şirketlerin parası yine milletten çıkacak!
AKP rejiminin 15 Temmuz sonrası gasp ettiği şirketlerden biri de Naksan Holding olmuştu. Tıpkı Boydak Holding, Koza İpek Grubu, Akfel Holding, Dumankaya gibi onlarca şirket gibi Naksan da somut hiçbir delil olmaksızın ‘terör örgütü’ne destek vermekle suçlandı.
15 Temmuz öncesi, evrensel normlara uygun olan, sivil toplum örgütlerindeki faaliyetleri ‘suç’ olarak kabul edildi. Zirve Üniversitesi ve bir kısım sivil toplum örgütlerinin desteklenmesi, TUSKON üyeliği, bankacılık faaliyetleri, ticari girişimler, gazete ve dergi abonelikleri ‘silahlı terör örgütü’ suçlamasına delil olarak sunuldu. Holding yöneticileri ve hissedarların malvarlıklarının tamamına, ceza yargılaması sonucu müsadere edebilmek amacıyla el konuldu. Hatta eski tarihli vergi kayıtları incelenerek bir kısım suçlar uyduruldu, ceza davaları açıldı.
MÜLKİYET HAKKI YOK SAYILIYOR
15 Temmuz’dan 1 hafta sonra şirkete kayyım atandı, TMSF’ye devredildi. Şirketin TMSF’ye devredilmesinin amacı hiçbir zaman iyi bir yönetimle şirketin karını artırmak olmadı. Temel amaç şirketi çalışamaz hale getirip, ‘sudan’ ucuz bir fiyatla yandaş bir firmaya peşkeş çekmekti. Öyle de oldu. Grup bünyesinde bulunan bir kısım şirketlerin bir bütün olarak ya da kısmen satışına karar verildi.
Şirket yönetici ve hissedarlarının meşru ve kanunlara göre suç olmayan eylemleri el koyma ve satışta gerekçe olarak gösterildi. Malvarlığına el koyma, satış ve tasfiye işlemleri ile kişilerin mülkiyet hakları açıkça ihlal edildi.
KESİNLEŞMİŞ BİR MAHKUMİYET KARARI YOK
Henüz şirket yöneticileri ve ortakları hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bile yoktu. Yüzde 52 hisse sahibi olan ortaklar hakkında da henüz verilmiş olan bir mahkumiyet kararı da bulunmuyor. Malvarlıklarının müsaderesi konusunda da verilmiş olan bir karar yok. Sorun şu ki, bu konuda yapılan itirazlar da sözde mahkemeler ve idareler tarafından herhangi bir gerekçe gösterilmeden reddediliyor. Adalete ve mahkemelere erişim hakkı, adil yargılanma hakkı, ayrımcılık yasağı, suçta ve cezada kanunilik ilkesi, eşit muameleye tabi tutulma hakkı, din ve vicdan hürriyeti, kamu gücü de kötüye kullanılmak suretiyle ihlal ediliyor.
YEREL MAHKEMEDEN KEYFİ ‘MÜSADERE’ KARARI
Savcılık, Naksan’ın mal varlığının ‘suçtan’ elde edildiğini savunuyor. El koyma, müsadere ve satış kararlarının da temel gerekçesi bu. Ancak hangi mal varlığının hangi suçtan ve nasıl elde edildiğine dair tek bir delil bile yok. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 31.10.2019 tarih ve 2019/68840 Nolu Tebliğnamesi’nde de bu gerçeğe vurgu yapılıyor.
Naksan Holding’in diğer ortakları hakkında ‘terör’ suçu isnadı ile yapılan yargılamalar neticesinde Gaziantep 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararı ile haklarında mahkumiyet kararları veriliyor. Aynı zamanda Naksan Holding bünyesinde faaliyet gösteren şirketlerdeki hisseleri hakkında müsadere kararı alınıyor. Bu karar hakkındaki istinaf talebi Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi’nin kararı ile reddediliyor.
YARGITAY CUMHURİYET BAŞSACILIĞI: MÜSADERE ŞARTLARI OLUŞMAMIŞTIR
Dosya halen Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde temyiz incelemesi aşamasında. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 31.10.2019 tarihli tebliğnamesinde, ‘suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur’ deniliyor. Altıncı fıkrasında ise ‘birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak sadece suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine hükmolunur’ denildiği hatırlatılıyor. Ardından, gerekçeleri de sıralanarak, ‘… yasaya aykırı bulunduğundan hükmün CMK’nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASI talep olunur’ deniliyor. Tebliğnemde özetle, müsadere şartlarının oluşmadığından kararın bozulması isteniyor.
Osman Nakıboğlu ve Mehmet Hilmi Nakıboğlu, Naksan Holding’e bağlı şirketlerin büyük ortakları ve Holding bünyesinde faaliyet gösteren şirketlerde yüzde 52 oranında hisseleri var. Bu hisselerle ilgili olarak verilmiş olan bir müsadere kararı yok.
SAVUNMALARI BİLE ALINMADI
Türkiye’nin en büyük şirketlerinden biri hakkında ‘kayyım, müsadere’ kararı veriliyor ancak hissedarlarının savunması bile alınmıyor! AKP yargısı, savunmasını bile almadığı insanların mal varlıklarına el koyup, haraç mezat satabiliyor.
Şirket ortaklarından Cahit ve Taner Nakıboğlu hakkında mahkumiyet kararı verildi. Ancak henüz bu karar Yargıtay’da temyiz incelemesinde. Kesinleşmedi. Diğer şirket çoğunluk hisse sahipleri olan Osman Nakıboğlu ve Mehmet Hilmi Nakıboğlu hakkında verilmiş olan bir mahkumiyet kararı bile yok. Osman Nakıboğlu ve Mehmet Hilmi Nakıboğlu haklarındaki iddialarla ilgili henüz bir savunma bile yapamadılar. Uluslararası adli istinabe yöntemi ile savunmalarının alınması ya da tutuklanmayacaklarına dair güvence verilmesi hususunda mahkemeye yapılan talepler ise gerekçe gösterilmeden reddediliyor. Bu da yetmiyor, Türkiye’ye gelmesinler diye (!) haklarında yakalama kararı çıkartılıyor.
SORUŞTURMA ÖZENSİZ YÜRÜTÜLÜYOR, SAVCILAR ART NİYETLİ
Naksan Holding’e ait 25 şirket var. Bunlardan 20’si aktif, 5’i ise tasfiye halindeç Ancak yargılanma dosyasında şirketle alakası olmayan 71 şirketle ilintilendiriliyor. İlk derece mahkemesi aşamasında 71 şirketten 20’si hakkındaki tedbir talebi kaldırıldı. Mahkeme gerekçeli kararında ise sadece Naksan Holding bünyesinde faaliyet gösteren 26 şirket hakkında müsadere kararı verildi. Geriye kalan şirketlerin ise yargılanan kişilerle bir bağının olmadığı anlaşılıyor. Bu bile soruşturmanın ne kadar özensiz ve kötü niyetli yapıldığının göstergesi. Naksan’la ilgisi dahi olmayan şirketler ‘ilişkili’ göstermek için aynı torbaya dolduruluyor.
600 MİLYON DOLARLIK ŞİRKET, 90 MİLYON DOLARA SATILIYOR!
Naksan Holdinge bağlı 6 ayrı şirket TMSF tarafından farklı tarihlerde satışa çıkartıldı. Ancak alıcı çıkmadığından ya da bir kısım satışlar iptal edildiğinden satış işlemleri gerçekleştirilemedi. TMSF’nin satış ve tasfiye işlemlerine karşı idari yargıda 19 dava açıldı. Anayasa mahkemesi mülkiyet hakkı ihlali iddiası ile bireysel başvuru yapıldı. Satış işlemleri iptal edilen şirketlerle ilgili davalar konusuz kaldığından bahisle reddedildi. Bu kararlar karşı Danıştay’a temyiz başvurusu yapıldı. Halen devam eden davalar var. En son güncel dava ise Naksan Plastik A.Ş. ile ilgili dava olup, dava halen derdest olarak devam ediyor.
Naksan Plastik A.Ş., geçtiğimiz günlerde güncel kurla 90 milyon dolar civarında bir bedelle Saray’a yakınlığıyla bilinen Zafer Yıldırım’ın sahibi olduğu Yapıen Elektrik Üretim Sanayi ve Ticaret A.Ş. adlı firmaya satıldı. Peki şirketin güncel değeri ise 600 milyon dolar civarında. Bu arada, skandal satışın ortaya çıkması sonrası ‘pazarlık’ tarihi ertelendi.
ŞİRKETLERİ YANDAŞLAR ALACAK, FATURASINI MİLLET ÖDEYECEK
TMSF’nin satış kararlarıyla ilgili itirazlar yapıldı. Zira malvarlığına el koyma şartlarının oluşmadığı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tebliğnamesinde bile belirtiliyor. İşlemler açıkça mülkiyet hakkını ihlal ediyor. Anayasa ve evrensel normlar yok sayılıyor. İtiraz dilekçelerinde satışların gerçekleşmesi durumunda, şirket ortakları ve kamunun büyük zararlara uğrayacağı, devletin bu zararı tazmin sorumluluğu olacağı, öncelikle anayasaya aykırılık iddialarının mahkemeler tarafından incelenmesi gerektiği, yapılan idari işlemlerin hukuka uyarlı olmadığı, görünüşte kanuna uygun işlem olsa da açıkça hukuka aykırı olduğu, kamu gücü kötüye kullanılmak suretiyle bu işlemlerin gerçekleştirilmekte olduğu hususları ön plana çıkartılıyor.
DELİL YOK, GASP VE YAĞMA VAR
Şirketlere el konulduğunda Naksan Holding, Türkiye’nin en büyük şirketlerinden biriydi. TMSF yönetiminde bile kar etti. Ancak şirket buna rağmen satılıyor. Neden?
Bir şirket yöneticisi konuyla ilgili soruya şöyle cevap veriyor:
“Şirketlere el konulması, satış ve tasfiye işlemleri hiçbir zaman mevcut iç hukuka ve evrensel normlara uygun olarak yürütülmemiştir. Süreçlerin tamamı şirket maliklerinin muhalif olma ihtimalleridir. Mevcut durumda şirketleri, iddia konusu suçlarla bağlayacak nitelikte makul ve mantıklı deliller bulunmamaktadır. Satış ve tasfiye süreçleri şeffaf bir şekilde yürütülmediğinden, TMSF’nin gizli bir ajanda ile hareket ettiği, amaç şirketin mevcut durumunu sürdürebilir olmadığı iddia edilse de, saklı bir amaçlar hareket edildiği anlaşılmaktadır. Yapılan itirazlar, açılan davalarda özellikle evrensel normlara ve hak ihlallerine atıf yapılarak müracaatlar yapılmakta olup, bu sorunların iç hukukta çözüme kavuşturulmasının, olağanüstü bir gelişme olmadığı müddetçe, mümkün olmayacağı, dava sürecinin uluslararası boyuta taşınarak çözüme kavuşturulması gerektiği bilince ile bütün süreç yürütülmeye çalışılmaktadır. 19 İdari yargı, 2 Anayasa yargısında devam eden davalar mevcuttur. İleri de diğer dava süreçleri de takip edilecektir. Devletin hizmet kusurunda kaynaklı olarak ileride açılacak tazminat davaları ile her türlü maddi kaybın telafisi hedeflenmektedir.”4’ten Yusuf Dereli’nin
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***