İnsan hakları savunucularına göre, yasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına yönelik fiili bir yasak söz konusu. Raporlar, barışçıl eylemlere yönelik polis şiddetinin her sene arttığını ortaya koyuyor.
Anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, engelleme, yasak ve polis şiddeti sonucunda sıklıkla ihlal ediliyor. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) verilerine göre, 2021 yılının ilk 11 ayında kolluk güçlerinin barışçıl eylem ve etkinliklere müdahalesi sonucu 28’i çocuk en az 3 bin 540 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. DW Türkçe, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına yönelik ihlalleri mercek altına aldı.
Anayasa’nın “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı”nı düzenleyen 34’üncü maddesinde, “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir” deniyor. Ancak insan hakları savunucularına göre, anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına yönelik fiili yasak var.
“İfade ve örgütlenme özgürlüğü ihlal ediliyor”
Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Berke Gök ve Pelit Özen, 4 Ekim’de rektör Prof. Naci İnci ve özel güvenlik görevlilerin şikâyeti üzerine gözaltına alındı. İki öğrenci, “kamu görevlisine görevini yaptırmamak için direnme”, “2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet” ve “kamu malına zarar verme” suçlamalarıyla tutuklandı. Avukatları Burçin Şahan, “Kendi okullarında atanmış bir rektörle görüşmeye gittikleri zaman bu bir toplantı ya da gösteri yürüyüşü değil, görüşme çabasıdır. Yani toplantı ve gösteri yürüyüşünün şartı dahi oluşmamış durumda” diyor. Tutuklu olan iki öğrencinin duruşmaya çıkacağı gün belli değil.
TİHV raporlarında, toplantı ve gösteri hakkına yönelik yasakların çoğu kez “milli güvenlik” gerekçesine dayandırıldığı, yasakların kimi zaman belirli bir eylem, grup ya da talebe yönelik olduğu, dolayısıyla ayrımcı bir nitelik kazandığı belirtiliyor. Ayrıca, toplantı ve gösteri özgürlüğünün kamu güvenliğini tehlikeye atan bir olgu gibi resmedildiğine de dikkat çekiliyor. Avukat Şahan da, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin engellenmesi için “düşman hukuku” uygulandığına işaret ediyor. Eylem yapan Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin gözaltına alındığı gün, Anadolu Gençlik Derneği eyleminin engelleme ile karşılaşmadığını hatırlatıyor. Avukat Şahan, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının engellenmesi konusunda, “Canlarının istediklerini 2911 Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü’ne aykırılık diye alabiliyorlar” diyor. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanunu’na muhalefet ettikleri gerekçesiyle tutuklanan vatandaşların, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğini belirterek, “Anayasa’nın kişi hürriyeti ve güvenliğini düzenleyen 19. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinde güvence altına alınan özgürlük ve güvenlik hakkının ihlali anlamına geliyor” diyor.
“Polisin zor kullanımı, denetimsiz bir şiddet eylemine dönüştü”
Adalet Bakanlığı verilerine göre, 2020 yılında Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten 6 bin 770 kişi hakkında soruşturma başlatıldı ve 3 bin 171 kişi hakkında kamu davası açılmasına karar verildi. TİHV tarafından 2021 yılının ilk 11 ayında tespit edilen verilere göre, valilik ve kaymakamlıklar tarafından 24 ilde ve 6 ilçede 101 kez tüm eylem ve etkinlikler yasaklandı. En az 291 barışçıl toplantı ve gösteriye kolluk güçleri tarafından müdahale edildi, 88 etkinlik ise engellendi. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri sırasında gözaltına alınanların 40’ı tutuklanırken, 242 kişi adli kontrol şartıyla, 45 kişi ise ev hapsi şartıyla serbest bırakıldı.
TİHV’e göre, kolluk güçlerinin barışçıl toplantı ve gösterilere yönelik müdahaleleri sırasında başvurdukları zor kullanımı, kural dışı ve denetimsiz bir şiddet eylemine dönüştü. Anayasa’da güvence altına alınan barışçıl toplantı ve gösteri yapma özgürlüğüne yönelik keyfi ve hukuk dışı müdahaleler ise her geçen sene artıyor. TİHV raporlarında, Covid-19 salgını da vesile edilerek toplantı ve gösterilerde güvenlik güçlerinin uyguladığı şiddetin işkence düzeyine ulaştığı belirtiliyor. TİHV Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezleri 2020 Raporu’nda, “Toplantı ve gösterilerde kolluk güçlerinin ‘işkence ve diğer kötü muamele uygulaması’ düzeyine ulaşan ‘aşırı ve orantısız güç kullanarak müdahalesinin’ yaygınlaşması, dahası ‘sıradan bir uygulama’ haline dönüştürülmeye çalışılması, son dönemin karakteristik bir özelliğine dönüşmüştür” deniyor.
“Hukukçu polis şiddetine maruz bırakılıyorsa vatandaşı düşünün”
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şube Eş Başkanı Şevin Kaya, barolarla ilgili yasal düzenlemeye karşı gerçekleştirilen “Savunma Yürüyor” eylemi sırasında polis şiddetine maruz kalmış bir avukat. Kaya, baro başkanlarının Ankara’ya girişine izin verilmemesi üzerine başlatılan oturma eylemi sırasında polis tarafından yere düşürüldüğünü ve tekmelendiğini anlatıyor. DW Türkçe’ye konuşan Kaya, “Çember içine alınmış baro başkanlarının yanına gitmeye çalışıyorduk. ‘Hangi sıfatla anayasal hakkımızı engellersiniz’ diye sorduk. Polis kalkanlarla itti, yere düştüm. Üzerime üç kişi düştü ve bizi tekmelediler. Arkadaşların çığlıkları sayesinde çıktık” diyor. Şevin Kaya, hukukun savunuculuğunu yapan kişilerin bile engellendiği bir noktada hukuktan söz etmenin mümkün olmadığını dile getirerek, “Bir hukukçu bile polis şiddetine böyle maruz bırakılıyorsa vatandaşları düşünün” diye ekliyor.
“Hak temelli rejim fikrinin ortadan kalktığı bir süreç”
TİHV adına Aslı Davas ve Serdar Tekin tarafından hazırlanan “Sokağı Kapatmak: Toplanma ve Gösteri Özgürlüğüne Yönelik İhlaller (2015-2019)” raporuna göre, 2015-2019 yılları arasında toplanma ve gösteri özgürlüğünün ihlal edildiği 4 bin 771 olay tespit edildi. 2015-2019 yılları arasında 20 bin 781 kişi barışçıl toplantı ve gösterilere katıldıkları için gözaltına alındı, 662 kişi tutuklandı ve 4 bin 450 kişi kolluk güçlerinin fiziksel şiddetine maruz kaldı. Rapora göre, toplanma ve gösteri özgürlüğünün ihlal edildiği olay sayısında düzenli bir artış var.
DW Türkçe’ye konuşan Serdar Tekin, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanımını düzenleyen 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun, anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yapma hakkını ortadan kaldırmak için kullanıldığını dile getiriyor. “Örneğin, toplantı ve gösterinin mekanını belirleme konusunda kamu otoritelerine imkân sağlıyor. Halbuki toplantı ve gösteri yapacak kişilerin bunu hangi mekânda yapacaklarını seçmeleri gerekir” diyor. Tekin’e göre, Türkiye’de toplantı ve gösteri hakkının kullanımını fiilen ortadan kaldıran bir durum söz konusu. Türkiye’nin hak temelli bir rejim fikrinin ortadan kalktığı bir süreçle karşı karşıya olduğunu belirten Tekin, barışçıl gösterilerin şiddet yoluyla hedef alındığını, polis şiddetinin işkenceye varan boyutlara ulaştığını dile getiriyor.
“Sokağa çıkan, kamusal alanda toplantı ya da gösteri düzenlemek isteyen herhangi birinin somut olarak karşılaştığı şey polis şiddeti. Gözaltına alınmış öğrenciler kelepçeli şekilde elektrikli copla dayak yiyor. Bunun işkenceden başka adı yok.”
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – BURCU KARAKAŞ
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***