Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB), 348 delegenin oy kullandığı 36’ncı Olağan Genel Kurul’unda 182 oy alarak Başkan seçilen Erinç Sağkan Sözcü’den Ruhat Mengi’ye konuştu. Sağkan, yeni dönemde yapacaklarını anlattı. “Hiçbir avukatı hak ihlallerinde yalnız bırakmayacağız” dedi ve önceliklerini açıkladı: Yargı bağımlılığını her gün mahkemelerde yaşıyoruz. Güçlü avukatı yaratmak zorundayız ki bağımsız yargı için mücadele edebilsin” dedi.
AYM bence şu anda Türkiye Cumhuriyeti hukuk tarihinin en önemli sınavını veriyor diyen Sağkan, MHP lideri Bahçeli’nin AYM kapatılsın söylemlerini “ Anayasa Mahkemesi’ni kapatamazsınız. Bu artık Anayasa’yı tanımayan uygulamaların tamamen vücut bulmuş hali noktasına gelir, çok net şeklide rejimin değiştiğinin ilanı olur” ifadelerini kullandı. Sağkan, “AİHM’nin kararlarına uyulmaması ve AYM kararlarını da ilk derece mahkemelerinin uygulamaması hak ihlallerinin en üst seviyeye ulaşmış halidir” diyerek Kavala davasının takipçisi olacağını söyledi.
‘TEK KELİME SES ÇIKARMADI’
“Metin Feyzioğlu kaybetmedi, iktidar kaybetti” gibi yorumlar değerlendiren Sağkan şunları söyledi:
“O konudaki algının ortaya çıkmasına önceki dönem başkanımız yaptıkları ve yapmadıkları ile sebebiyet verdi. Özellikle son 5 yıldır artan baskıya rağmen, temel hak ve özgürlüklerimiz bizzat yargı eli kullanılarak kısıtlanırken, gözaltılar gözdağına, tutuklamalar cezalandırma yöntemine dönüşmüşken, basın özgürlüğü tamamen ortadan kaldırılmış, gazeteciler Türkiye’de tutuklanıp diğer gazetecilere de bu işlemler üzerinden gözdağı verilirken, adil yargılanma ilkesi çöpe atılmışken Barolar Birliği’nin önceki dönem yönetim anlayışının tek kelime ses çıkarmaması bahsettiğiniz algıya en fazla sebebiyet veren unsurdur.
‘HAK SAVUNUCUSU ‘ FELSEFESİ
TBB, Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütüdür diyen Sağkan, “ Sesi ve sözü ama aynı zamanda eylemsel tavrı Türkiye’de birçok unsuru belirleyecek kadar değerli bir kurumdur. Türkiye’de son yıllarda “vatandaşın savunma hakkının etkin şekilde kullanılması” konusunda avukatların çok ağır bir saldırı altında olduğunu görüyoruz. Avukatlar müvekkilleriyle özdeşleştirilerek tutuklanıyorlar, hayatın her alanında şiddete uğruyorlar, ekonomik kaosun içerisinde o “hak savunucusu” felsefesinden hızla uzaklaştırılıyorlar” ifadelerini kullandı.
‘YARGI BAĞIMLILIĞINI HER GÜN MAHKEMELERDE YAŞIYORUZ’
Sağkan, “TBB’nin öncelikle mesleğine ve meslektaşına sahip çıkması gerekirdi, bundan sonraki süreç için net olarak ortaya koyduğumuz şey ‘Güçlü bir savunma makamı için öncelikle TBB yeni yönetim anlayışıyla Türkiye’de hiçbir avukatı ve hiçbir baroyu hak ihlallerinde yalnız bırakmayacak.’ Güçlü bir avukat olmadığı sürece güçlü bir savunma makamından söz edemezsiniz. Biz yargı bağımlılığını her gün mahkemelerde yaşıyoruz ve o yargı bağımlılığını hissettiren kararlara karşı hukuki bilgi birikimi ve donanımı ile karşı çıkacak bir avukat olmadığı müddetçe yargı bağımsızlığına ilişkin somut adımlar bu ülkede mümkün değildir.
‘İNSAN HAKLARINA İLİŞKİN SALDIRILARA SESSİZ KALMAYACAK’
Biz o güçlü avukatı yaratmak zorunda olduklarını söyleyen Sağkan, “Türkiye Barolar Birliği öncelikle meslektaşını yalnız bırakmayacak ki avukatlar bağımsız bir yargı için mücadele edebilsinler, bu birinci önceliğimiz. Sorunuzun “kurumsal anlamda yapılacak mücadele” kısmına gelirsek; TBB artık yargı bağımsızlığına, insan haklarına ilişkin saldırılara sessiz kalmayacak, en üst perdeden -başta evrensel hukuk prensipleri olmak üzere- bu değerleri savunacak ve yeri geldiğinde Anayasa’dan kaynaklanan demokratik haklarını kullanmaktan çekinmeyecektir.
‘BİRLİKTE HAREKET EDECEK ŞEKİLDE ÖRGÜTLEMEK’
Ruhat Mengi, Sağkan’a yönelttiği “Hiçbir kapı avukatlara kapalı olamaz” diyorsunuz. Türkiye’deki baroların “çoklu baro yasasına tepki” yürüyüşünde baro başkanları ve avukatların önce Ankara’ya girişleri Bakanlık tarafından engellendi, sonra Meclis’e alınmadılar. Aynı olayın benzeri yaşansa, ana muhalefet partisi lideri Kılıçdaroğlu’nun TÜİK’e alınmadığı bir dönemde TBB nasıl bir çözüm bulabilir?” soru sonrası şunları söyledi:
“TBB’nin yapması gereken baro başkanlarını ve avukatları yalnız bırakmak, ayrıştırmak ve bölmek değil, aksine bu tür bir saldırıda öncelikle meslek grubunu “buna karşı birlikte hareket edecek şekilde” örgütlemekti. TBB, bu mücadeleyi yürütseydi bu yasa çıkarılamazdı. Baro başkanlarını Meclis’e sokmadıklarında TBB Başkanı orada olsaydı o kapılar bize açılırdı.”
Olay bugün yaşansaydı kesinlikle içeri alacaklardı diyen Sağkan, “Milletin Meclis’ine milleti almamak” gibi bir tavır sergileyemezlerdi. Bizler Meclis’in kapısında direnirken TBB Başkanı Meclis’te tribünlerde yapayalnız oturmuyor olsaydı o kapılar avukatlara açılırdı” dedi.
‘ÇOKLU BARO YASASI’ ÖLÜ DOĞDU
‘Çoklu Baro Yasası’na değinen Sağkan, “Çoklu baro sistemi, Ankara, İstanbul, İzmir ve Antalya illerini ilgilendiriyor. Bu illerde 2000 avukatın bir araya gelmesiyle yeni bir baro kurabileceklerini düzenleyen yasa. Özellikle Ankara ve İstanbul’da çok sayıda baronun kurulacağını ve bu iki baronun “hak ve özgürlükler” noktasındaki etkin duruşunun ortadan kaldırılması amaçlandı” ifadelerini kullandı.
Ama Başaramadılar diyen Sağkal, “ bu yasa ölü doğdu, çünkü 54 bin üyesiyle dünyanın en büyük barosu olan İstanbul Barosu’nda çok zorlamayla, bir baro kurulabildi, devamı gelmedi. Ankara’da ise bir buçuk yıl özellikle kamu avukatlarına psikolojik şiddet düzeyinde baskı yapılmasına, kamu ile sözleşmeli avukatların iş akitleri feshedilmesine rağmen, aynı avukatların “açlıkla terbiye edilmeye” çalışılmasına rağmen bu yasaya karşı çok ciddi bir karşı duruş sergilediler” dedi.
AYM TARİHİ BİR SINAV VERİYOR
Anayasa Mahkemesi’nin bağımsız karar verebildiğine inanıyor musunuz? Sorusuna ise Sağkal, “ AYM’nin özellikle son dönemde çok önemli hak ihlallerini kestiren kararları var. Barış Akademisyenleri kararı, Ayşe öğretmen kararı, yine OHAL dönemindeki Kanun Hükmünde Kararnamelerin bazılarını “OHAL kalktıktan sonra” inceleyerek verdiği hak ihlali kararları var. Bu anlamda AYM, yurttaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerinin teminatı olması noktasında en önemli kurum olarak öne çıkıyor. Ancak dönem dönem siyasetçilerin çok ağır bir baskı yaptığını görüyoruz, iktidar ortağı olan siyasi partinin genel başkanının bir süredir “Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır” şeklinde beyanları var. AYM bence şu anda Türkiye Cumhuriyeti hukuk tarihinin en önemli sınavını veriyor. Bu baskıya boyun eğmeyip hak ve özgürlüklerden yana bir tavır sergilerse Türkiye Cumhuriyeti “hukuk devleti çizgisine girme” konusunda en önemli adımı atacaktır” dedi.
REJİM DEĞİŞİKLİĞİ İLANI
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli sık sık “Anayasa Mahkemesi kapatılsın” sözlerine Sağkan, “Anayasa Mahkemesi’ni kapatamazsınız. Bu artık Anayasa’yı tanımayan uygulamaların tamamen vücut bulmuş hali noktasına gelir, çok net şeklide rejimin değiştiğinin ilanı olur. Böyle bir şey yapılamaz ama AYM’nin karar alma süreçlerine tesir etmeye çalışıldığı çok açık olarak görülüyor” değerlendirmesi yaptı.
KAVALA DAVASININ TAKİPÇİSİ OLACAĞIZ
Osman Kavala ve Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın tutuklulukları hâlâ devam etmesine Sağkan, “ AİHM’nin kararlarına uyulmaması ve AYM kararlarını da ilk derece mahkemelerinin uygulamaması hak ihlallerinin en üst seviyeye ulaşmış halidir. AYM’nin kararına bir ilk derece mahkememiz uymamakta direndi. Aynı şekilde Sayın Cumhurbaşkanı tarafından “AİHM kararlarının tanınmadığı” ifade edildi. Tabii bu tür söylemler; altında imzamızın olduğu, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen uluslararası bir sözleşmenin uygulanma mercii olan mahkeme kararlarının tanınmıyor olması aslında “Ben Anayasa’yı tanımıyorum” demektir, bu çok net” dedi.
‘BU DAVADA CİDDİ GÖZLEMCİYİZ’
Son olarak Sağkan şunları ifade etti: “Siz hiç son dönemde Türkiye Barolar Birliği’nden “Osman Kavala’nın tutukluluğunun hak ihlali olduğu yönünde” bir açıklama duydunuz mu, davanın takip edilerek kamuoyunun bilgilendirilmesi yönünde bir çabasını gördünüz mü? TBB’nin şapkadan tavşan çıkarmasını beklemiyorum ama yapabileceklerini yapması gerekiyor en azından. Bu aşamadan sonra TBB bu davanın ciddi bir gözlemcisi olacak.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***