Türkiye kitap kağıdının yanı sıra, matbaa materyalleri de ithal ediliyor. Bu nedenle de ithalatta yaşanabilecek tedarik sorunları ve fiyat artışları dışında döviz kurundaki yükselişler de Türkiye’de yayıncılık sektörünü olumsuz etkiliyor.
BBC’nin haberine göre, Covid-19 pandemisinden bu yana küresel tedarik sorunları nedeniyle Türkiye’de de kitap kağıdı fiyatları artıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun Nisan 2021 verilerine göre, yüzde 45 zamlanan kağıt ve kağıt ürünleri yıllık bazda en çok zamlanan üç üründen biri oldu.
TL’nin Euro karşısındaki hızlı değer kaybı da, Euro ile yapılan kağıt ve matbaa ticaretini de derinden etkiledi.
Heretik Yayıncılık kur artışı, kağıt maliyetlerindeki olağanüstü artış, üretim sürecindeki bütün aşamaların peşin olarak işlemeye başlaması, kapak kağıdının olmaması nedenleriyle baskısı biten kitaplarını yeniden basmayacağını duyurdu.
Agora Kitaplığı da elzem kitaplar haricinde baskılarını durdurduğunu ilan ederken daha pek çok yayınevi ise kitaplarındaki satış fiyatlarına uygulayacakları zamları gündemlerine aldı.
Finansman krizi
Dergah Yayınları sahibi Asım Onur Erverdi, sektörde bir finansman krizi ile karşı karşıya kaldıklarnı söylüyor.
Bastıkları kitapların 4-6 aylık vadelerle sattıklarını belirten Erverdi, maliyet artışlarına bağlı olarak durumu açıklamak üzere şöyle bir örnek veriyor:
“Diyelim ki 10 TL’ye bir kitap sattık. Maliyetleriniz 6 TL idi. Maliyetlerimiz 10 TL oldu. Ama ürettiğiniz 10 TL’lik kitabın gelirini de siz 6 ay sonra tahsil edeceksiniz. Bu büyük bir finansman krizidir yayınevleri için. Bu sürdürülemezdir. Sattığı ürünü yerine koyamama ihtimalini doğurur.”
Okurun alım gücü ve zamlar
40 yayınevinin ortağı ve üyesi olduğu Yayıncılar Kooperatifi’nin (YAYKOOP) Yönetim Kurulu Başkanı ve Tekin Yayınevi Genel Yayın Yönetmeni Elif Akkaya, yayıncıların yeni kitap basabilmek ve maliyetlerini de karşılamaları için fiyat artışına gitmesinin kaçınılmaz olduğunu söylüyor.
Ancak okurun da alım gücünün düştüğünü belirten Akkaya, bu yüzden yeni üretimlere rağmen zamlı fiyatlarla satışların düşeceğini; bunun da daralmayı ve iflasları beraberinde getireceğini savunuyor. Akkaya’ya göre bu sıkıntı en çok küçük ve orta ölçekli yayıncıları vuracak.
Albayrak Medya Grubu’na bağlı Ketebe Yayınları’nın yayın yönetmeni Furkan Çalışkan, yayıncılığın bir diğer unsuru olan yabancı dilde yazılmış kitaplara ödenen telifleri işaret ederek artan döviz kuruyla birlikte ödenecek ücretlerin de artacağına dikkat çekiyor.
Furkan Çalışkan, kendileri gibi büyük yayıncıların tavizler vererek bu dönemde bir miktar ayakta kalabileceğini ancak yılda 10-12 kitap basan yayıncıların işlerini sürdürebilmesinin çok zor olduğunu söylüyor.
Çalışkan, bu nedenle böylesi bir süreçte devletin özellikle butik yayıncılara koruma kalkanı sağlaması gerektiğini düşünüyor.
YAYKOOP’tan Akkaya da finansal olarak etkilenen 7-8 yayınevinin tükenen kitaplarını yeniden üretemeyeceğini duyduğunu aktarıyor.
Stok maliyeti ve kurumlar vergisi
Agora Kitaplığı’ndan Osman Akınhay’a göre kitap yayımlamanın aritmetiği bozuldu.
Eskiden 2 bin adet basılan bir kitabın, 1400-1500 adet satmasından sonra yayınevine kar ettirdiğini ancak bugün durumların fazlasıyla değiştiğini belirten Akınhay, artık 2 binden fazla satan kitabın dahi kâr ettiremeyeceğini ifade ediyor.
Akınhay ayrıca stok maliyeti ve vergilerin altını çiziyor:
“Stok maliyeti ve yüzde 25’lik kurumlar vergisi önemli bir şey. Diyelim ki bin adet kitap basıyorsunuz ve 500 adetini de dağıtıyorsunuz. Maliye bunun kurumlar vergisini, bastığınız tüm kitabı nasıl olsa satacaksınız diyerek sizden geçici peşin vergi olarak alıyor. Satmadığınız kitabın vergisini ödüyorsunuz. Ayrıca dağıtmadığınız kitabı da stokluyorsunuz.”
‘Kültürle kurulan münasebet zarar görecek’
Yayıncılıkta böyle bir tablo ortaya çıkarken Kırmızı Kedi’den Hepkon, kitap fiyatlarının artmasıyla okuma alışkanlığı zaten kötü olan toplumun gündeminden iyice kitapları çıkarabileceğini düşünüyor.
Ketebe Yayınları’ndan Furkan Çalışkan, “Kriz dönemlerinde insanlar kültürel harcamalarını kısar. Bu anlaşılabilir bir durumdur. Ama insanların kitap alımı ve kültürle kurduğu münasebet zarar görecek” diyor.
Asım Onur Erverdi ise çeviri kitapların daha seyrekleşebileceğine işaret ediyor: “Yeni başlıkların Türkçeye kazandırılmasıyla ilgili sıkıntılar artacak.”
Peki yayıncılar nasıl bir çözüm öngörüyor?
Furkan Çalışkan artan dövizin tek sorun olmadığını, global fiyat artışlarının pandemiden bu yana yayıncılığı olumsuz etkilediğini ifade ediyor.
Ancak Hepkon ise Türkiye’nin bu sorunun üstesinden gelebilmek adına hammadde yani kitap kağıdı üretimine başlaması gerektiğini düşünüyor.
En büyük sıkıntılardan birisinin bu olduğunu söyleyen Hepkon, “Yurt dışına gidince fark ediyorum. Yabancı yayıncılara Türkiye’nin kitap kağıdı üretmediğini anlatıyorum ama anlamıyorlar” diyor.
Dergah Yayınları’ndan Erverdi de bu soruna dikkat çekiyor. Dünyadaki kağıt üreticilerinin birbirinden haberdar olduğunu, bir üreticinin fiyatını artırdığında başka bir ülkedeki diğer üreticinin de fiyatlarını artırdığını söylüyor.
Ancak Türkiye’nin kağıt üretmek kadar kağıdın hammaddesi selüloza da ulaşması gerektiğini vurgulayan Erverdi şöyle devam ediyor:
“Fabrika kursak da hammademiz selüloz. Örneğin kağıt 800 euro ise, selüloz da 650 euro. Selüloz problemini çözemediğiniz sürece bu problem sürer.”
Döviz kurundaki artışa karşılık kurun sabitlenmesi diğer önerilerden biri olarak öne çıkıyor. YAYKOOP’tan Akkaya bunun olmazsa olmazlardan birisi olduğunu dile getiriyor.
‘Üniversite kütüphaneleri daha fazla kitap almalı’
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bazı desteklerinin geçtiğimiz yıllara göre oldukça olumlu bulan Çalışkan, yine de kamunun küçük yayıncıların birkaç baskısını garanti etmesinin çok önemli bir destek olacağını belirtiyor.
Erverdi’ye göre il ve ilçe kütüphaneleri gibi büyük yatırımlarla açılan özel ve kamu üniversitelerinin de kütüphanelerine düzenli kitap alışı yapması, yayınevlerini ayakta tutması kadar gençlerin kitaba ulaşma konusunda oldukça önemli:
“Üniversite öğrencileri çok büyük sıkıntı çekiyor. Üniversite kütüphanesine gittiğinde istediği kitabını bulabilmeli. Üniversite ona bu imkanı verebilmeli. Bir binaya milyar TL harcanıyor. Bunun cüzi bir oranı kitaba ulaşmak için de verebilmeli. Bilgiye ulaşımın imkanını artırılmalı. Bu otomatik bir sübvansiyon oluşturacaktır.”
Sektör temsilcilerinin yeterince bir araya gelemediğini dile getiren Furkan Çalışkan başka bir soruna daha dikkat çekiyor:
“Kitapla ilgili okurun lehine olacak bir piyasa düzenlemesi olsa çok güzel olur. Kafa kafaya verip kitapçılar, kitapçı zincirler, yayıncılar, bakanlık bir masaya oturmalı. Ama aktörler bir araya gelemiyor. İki aktör varsa, üçüncüsü yok. Sabit fiyat yasasından bahsediliyor ama biz bilgi almadık, detaylarını bilmiyoruz. İndirimler nasıl düzenlenecek bilmiyoruz. Kitapta KDV yok ama bunun bile başarılı olup olmadıgını değerlendiremedik. Bu sektörel de bir sorun.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***