YORUM | Prof. Dr. MEHMET EFE ÇAMAN
Korku
Bir korku atmosferi yaratması lazımdı. Otoriter rejimlerin olmazsa olmazıdır çünkü korku. Otoriter tek adamlar sadece herkes onlardan korksun istemekle kalmazlar. Korku, onların rejiminin en önemli yakıtıdır da. Bir başka ifadeyle, korkuyla beslenir rejim. Korku hâkim olmak zorundadır, sokakta, fabrikada, okulda, tarlada, her yerde, iktidarı kaybetmemek için. Yürümek korku, düşünmek korku, konuşmak korku, eleştirmek korku, farklı olmak korku, biat etmemek korku, şahsiyetli olmak korku, dürüstlük korku, dik durmak korku, ilkeli olmak korku! İnsan olmak korku! Vatandaş olmak korku! Kürt olmak, azınlık olmak korku! Alevi olmak korku! Onun istemediği, izin vermediği, menfaatine görmediği her şey korku! Korku onun en iyi dostudur. Korkudur, insanı insana ihanet ettiren. Korkudur, insanın haksızlığa gözlerini yummasına neden olan. Korkudur, susmamızın, dişimizi ve yumruğumuzu sıkmamızın, anamızın-babamızın “sus, konuşma” diye uyarmasının nedeni. Korku bir aşılsa, sel önünde bir çöp gibi süpürüleceğini bilir. Bilir ve öyle davranır. Bilir, bilerek, isteyerek, planlayarak korku salar.
Korkunç
Korkunç bir dönemden geçiyoruz. Umudumuzu kırmakla kalmadılar, umutlu olmamız gerektiğine dair rasyonel duruşumuzu da yok ettiler. Korkunç şeyler yaparak başardılar bunu. İnsanları helikopterden attılar. Kendi halklarının ve askerlerinin üzerine keskin nişancılarla kurşun sıktırdılar. Uydurma suçlarla anneleri, babaları, bebekleri, çocukları, dedeleri ve neneleri hapse tıktılar. Korkunç yalanlarla, korkunç kötülüklerini meşru gösterdiler. Korkunç karakterleri, korkunç iç dünyaları, insanlıktan çıkmış korkunç ruhları, korkunç kararlar almalarını kolaylaştırdı. İşkencelerde insanları öldürdüler. Hücrelerde plastik sandalye üzerinde masum mahkûmların cesetleriyle başladı günler. Doğurmak üzere olan hamile kadınlardan doktoru esirgediler. Ölüm döşeğindeki kanserli tutukluların ellerini arkadan kelepçeleyip ilkel mahkûm nakil araçlarıyla yüzlerce kilometre oradan oraya taşıyarak süründürdüler. Aile boyu takibatlarla sülalece insan tutukladılar, onlara zulmettiler, onları işlerinden attılar, onları damgaladılar ve dışladılar. Korkunçtur yaptıkları her şey. Devletlerinin tarihinin ana istikametinden fazla sapmamış, yani korkunçlukları çok sıradanmış gibi görünse de, öyle değildir. Bu adamlar müstesnadır, onların korkunçlukları Türkiye tarihi için bile istisnadır. Korkunç suçlar işlediler. Kâğıda dökülemeyecek kadar korkunç!
Korkak
Her şey aslında korkak olmalarındandır. Yakalanmaktan korkuyorlar. Yargılanmaktan korkuyorlar. Ganimetlerini kaybetmekten korkuyorlar. Foyalarının meydana çıkmasından korkuyorlar. Zaten ortaya çıkan foyalarından daha fazla foyalarının etrafa bir irin patlaması gibi fışkırmasından korkuyorlar. İktidarı kaybetmekten korkuyorlar. Seçimlerden korkuyorlar. Abra-kadabra işlerin son bulmasından, bu alengirli işleri herkesin öğrenmesinden korkuyorlar. Hapishaneden korkuyorlar. Hesap vermek zorunda kalmaktan korkuyorlar. İyilerden ve ışıktan korkuyorlar. Cesaretten korkuyorlar. Korkutamadıklarından korkuyorlar. Sindiremediklerinden korkuyorlar. Susturamadıklarından korkuyorlar. Korkaklar, çünkü kaybedecek çok şeyleri var. Korkaklar, çünkü kaybedecek hiçbir şeyleri kalmayan insanların sayısı bir çığ gibi büyüyor. Korkaklar, çünkü acizler ve ezikler. Bir farenin pi bir lağımın sıcaklığından dışarı çıkıp gerçek hayatla yüzleşmesi gibi olacak, gitmeleri. Sonun geldiğini biliyorlar. Ne zaman olur bilmeseler de, bunun ilelebet devam etmeyeceğini hissediyorlar. Geceleri yalnız başlarına kalıp başlarını yastıklarına götürdüklerinde gerçekte kim olduklarını biliyorlar: işte onlar! O yüksek perdeden konuşmalarına karşın, o mağrurluklarına ve kibirlerine karşın, o sert çehrelerine ve çirkin suratlarına karşın, o feri feriştahı sönmüş karanlık ruhlarına karşın, işte o karanlıkta uyku için debelenen onlar. Nefes nefese bir yudum huzura hasret, yanlarında onları seven, onlara inanan, onlardan bir menfaati olmamasına karşın onlarla aynı masada oturan hiç kimseleri kalmamasından dolayı terk edilmişlik içinde, firavun gibi dursalar da, evet o korkak odur, onlardır. Saldırganlıkları korkak olmalarından! Vicdansızken daha da vicdansızlaşmaları ondan! Nefretlerinin nedeni korkaklık! Öfkelerinin altında korkak olmaları yatar. Cesaret karşısında korkaklar. İyilik karşısında korkaklar. Şahsiyet karşısında korkaklar. Dik durmak ve asalet karşısında korkaklar. Dik duran bedenlerine karşın ruhlarının iki büklüm oluşu o korkaklıktır. Ezilmeye, sinmeye, pusmaya, saklanmaya alışkınlıkları, suçlu bu iki büklüm ruhtan kaynaklanıyor. O ruh moral üstünlük karşısında korkaktır. Güçlü olmak korkaklığı almaz. Güçsüzün ahlaki üstünlüğünden gelen cesaretine içten içe hayran, korkak! Ona buna zulmeden korkak! Megaloman, benmerkezci, ilkel, ezik korkak! Güç peşinde koşarken kim olduğunu unutan korkak! Anasından emdiği sütü hak edemeyen, insan olmanın hakkını veremeyen, hayatının tüm fiillerini kul hakkı yemek üzerine kurmuş olan, yaptığı takıyyeye karşın korkaklığı apaçık sırıtan korkak! Zulüm yaptıkça daha fazla korkan korkak!
Korkun
Aslında öyle haklı ki korkmakta! Bu gazetede ilk makalemde bir şey yazmıştım, üç dört sene oldu herhalde. Demiştim ki “başlangıcı olan her şeyin bir sonu vardır!”. Bitecek elbet, sabret! Bitmesinden kork, korkun! Çaldıklarını elinden alacaklar, dur sen! Dünyalık çaldıklarını kaybetmek senin için kâbus, biliyorum. İşte onları kaybetmek var ya, ondan kork, korkun! Canını, cananını, özgürlüğünü, işini ve malını aldığın masumlar vardır! Onların ahından kork, korkun! Bu devran değişmez, bu güç bitmez, bu saltanat sona ermez sandın, sandınız, bilirim! İşte o devran değişir, o güç biter, o saltanat sona erer, yazıyorum buraya. Ondan kork sen, korkun siz! Bak karanlık kalmaz baki. Suç, sömürü, batak, hile, hurda biter bir gün. O gün gelecek, sabret, sabredin! Ve o günden kork, korkun! Her konuşandan korkuyorsun. Neden mi? Sakladığın çok sır var da ondan. Kötüsün ve kötülüklerin ortaya çıkar diye korkuyorsun. Haklısın, ne diyeyim! O hissin var ya senin? Ona güven, güvenin hepiniz! Çünkü Midas’ın kulakları gibi, bir değil bin kuyu bağırıyor, haykırıyor doğruları yüzünüze. Güçlüsün, güçlüsünüz ama o kadar değil! Ve insanlar anladıkça sizin de gücünüzün sınırı olduğunu, hipnoz biraz daha bozuluyor, bozulacak! Dedim ya, sabret, sabredin! Bekle biraz, bekleyin! Ve dediğim gibi, kork, korkun! Adaletten kork, korkun! Anayasadan kork, korkun! Kurumamış her vicdandan kork, korkun! İnsanlara yaşattıklarınızdan kork, korkun! Suç işlediniz, suçlusunuz ya, işte ondan kork, korkun! İşkence yaptınız, işkence yaptırdınız, kork, korkun! Devran dönüyor, arkanızda halk desteği eridi, bitti, ondan kork, korkun! Fişlemelerinizden, kitlesel takibatlarınızdan kork, korkun! Tüm suçlarınızı işlerken kullandığınız her aşağılık emir kulundan kork, korkun! Onların gücünüz bitince size sadık olmayacaklarından kork, korkun! Suçlarınızın ve ihanetlerinizin hesabını bağımsız ve tarafsız yargıya bir gün öyle ya da böyle vereceğinizden kork, korkun! O gün var ya o gün, o gün geliyor! O günün gelişinden kork sen, korkun sizler! Hakkını yediğiniz, kanına girdiğiniz, mağdur ettiğiniz, ezdiğiniz her masumun hak ve hukukundan kork, korkun!
Haksız olmak ne kötü bir şeydir. Hele de haklı karşısında! Ahlaki üstünlüğü olmadığını bilmek, konumunu ve marjını sadece kaba kuvvetle, ceberutlukla, eziyetle ayakta tutmak ne acınası bir şey! Sizden kurtulmak Türkiye’nin gerçek kurtuluş mücadelesidir. O kurtuluşun gelişinden kork, korkun!
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***