Son dönemde artan hayat pahalılığı gençlerin ihtiyaçlarını karşılamasında ve sosyalleşmesinde de zorluklara neden oluyor. Kötüleşen ekonomide kendini sıkışmış hisseden gençler, gelecek kaygısı içinde.
Türk Lirası’ndaki (TL) değer kayıpları, hızla artan enflasyon ve peş peşe gelen zamlar. Bunların hepsi alım gücü sürekli zayıflayan vatandaşları oldukça rahatsız ediyor. Ekonomideki dalgalanmalar halkın her kesimini yakından ilgilendiriyor. Ama burada gençlere ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Zira öğrenci, yeni mezun ya da işsiz. Hangi tanımlamaya girerse girsin gençler ekonomideki son durum hakkında olumlu bir tablo çizemiyor.
“Ekonomiye dair bir umudum yok. İyi bir gelecek de görmüyorum. Olduğum yerde sayıyorum. Keşke babam gibi devlet memuru olabilseydim de aldığım, verdiğim belli olsaydı. En azından bir beklentim olmazdı. Varlık içinde yokluk çekiyoruz.”
İstanbul’dan 27 yaşındaki fotoğraf asistanı Enes Yurtbay, yaşadığı sıkıntıyı böyle dile getiriyor. Alım gücünün sürekli düştüğünü ve geleceğe dair plan yapamadığını belirten Yurtbay, “Üzerimdeki mont dört yıllık. Bir mont olmuş bin lira. Bin liraya mont alınır mı? Bin lira bir monta verdikten sonra onu hiç giyme, geç yanında çay kahve iç” diyor.
Mutsuzluk süreci başlıyor
Türkiye’de temel hak ve özgürlüklerin kullanımına ilişkin sorunlar yaşandığına değinen ekonomist Murat Kubilay’a göre bu duruma bir de ekonomik buhran eklenince iş güvencesi çoğunlukla düşük olan genç kitlede büyük bir memnuniyetsizlik birikiyor.
Gençlerin iş bulmakta çok zorlandığını anlatan Kubilay, “Dar tanımda her 5 üniversiteli gençten biri işsiz. Daha geniş tanıma baktığımız zaman da kabaca her üç üniversite mezunu gençten birinin işsiz olduğunu görüyoruz. Bunun daha ötesi var. Çok sayıda genç kendi alanında çalışmıyor. Daha çok geçici işlerde ve güvencesiz şekilde çalışıyor. Sigortasız çalıştığınız zaman asgari ücretin altında çalıştırılmak da mümkün hale geliyor. Haliyle kolay iş bulamıyorsunuz. Bulsanız yeterli ücret alamıyorsunuz. Yarına umutla bakamıyorsunuz. Sürekli bir endişe halindesiniz ve haliyle bir mutsuzluk süreci içinde kalıyorsunuz” değerlendirmesini yapıyor.
Gençlerde oluşan bu kötü tecrübelerin satın alma gücünün düşmesi ve bu durumun düzelmeyeceği düşüncesiyle birleşince farklı bir boyut kazandığını aktaran Kubilay’a göre gençler bu noktada gelecek ve kariyer planlamalarını Türkiye’de yapmaktan vazgeçiyor.
Gitmek için fırsat arıyorum
Yeni mezun 26 yaşındaki Mehmet Aksoy da gelecek planlarını bu doğrultuda yapanlardan biri. Ekonomik olarak yaşadığı darboğaz nedeni ile kötü günler geçirdiğini belirten Aksoy, yurt dışına gitmek istiyor. Bunun için fırsat aradığını anlatan Aksoy, “Geldiğim noktada Avrupa’da çöpçü olmayı, sokakta yatmayı bile düşünüyorum” diyor.
Aksoy, TL’deki değer kaybına da şöyle dikkat çekiyor:
“Kendi para birimimizi sadece izliyoruz. Yorum bile yapamıyoruz. Ev ve araba sahibi olmak artık bizim için hayal bile olamaz ama bilgisayar ve telefon gibi ürünleri almak da çok zor oldu. Bu anlamda zorlanıyoruz. Sosyal aktivitelere katılamıyorum. Benimle aynı yaşta gençler Avrupa’da çok güzel bir hayata sahip. Biz o anlamda çok şanssızız. Bizim gözümüz sürekli dolarda. Artık bir beklentim de kalmadı.”
Kaygılar lise yıllarında başlıyor
Genç işsizlerin sayısının yıldan yıla arttığını ve alt yaş gruplarının da bunu çok iyi gözlemlediğini belirten ekonomist Murat Kubilay, gençlerin henüz lise çağlarında geleceğe dair kaygılar duymaya başladığını söylüyor.
Gençlerin internetle tüm dünyada olup bitene de hakim olduğunu ifade eden Kubilay, “Haliyle gençlerin büyük bölümü ekonomide yaşananların Türkiye’ye özgü olduğunu görüyor. Ve diğer ülkelerdeki fırsatların çok daha farklı olduğunu biliyorlar. 1961 sonrasında Almanya’ya gidenler belki bu durumu bilmiyorlardı, yönlendirme ile tercih etmişlerdi, ama artık çok sayıda genç tüm dünyada ne olduğunu biliyor ve bu yönde bir istek gösteriyor. Yani erken yaşta gelen umutsuzluk bir şekilde yurtdışına çıkmak için arayış içine itiyor. Bu hem düşük vasıflılar da hem de yüksek vasıflılarda aynı şekilde gerçekleşiyor. Sadece işçi göçü ile sınırlandırmak yetmez burada yoğun bir beyin göçünü de görüyoruz” şeklinde konuşuyor.
Bir test kitabı 60-70 lira
Ekonomide yaşanan gelişmeleri yakından takip ettiğini söyleyen İstanbul Kasımpaşa’dan lise öğrencisi 17 yaşındaki Azra Yazıcı da kendi gündemlerinin önemli bir bölümünü TL’deki hareketlerin oluşturduğunu dile getiriyor. Yazıcı, “Dolar geçtiğimiz günlerde dört saatte bir lira yükseldi. Alım gücüm çok hızlı düşmüş oldu. Zaten öğrenciyim ve belirli bir harçlık alıyorum. Çalışmıyorum, okuluma devam ediyorum. Bu ortamda da gençler yurt dışına çıkabilmek için okuyor” diyor.
Kıyafet almanın bile kendisi için çok zor hale geldiğini belirten Azra Yazıcı, “Bir parça sweatshirt 300 lira oldu. Bu benim için çok fazla. Teknolojik aletler zaten çok başka bir durumda. Eskiden 50 lira ile rahat şekilde dışarı çıkarken şimdi bu pek mümkün değil. Şu an yanımda 50 lira olunca kendimi hiç güvende hissedemiyorum. Hiçbir yere param yetecekmiş gibi gelmiyor” diyor.
Yine lise öğrencisi 16 yaşındaki Sude Avcı da yaşadığı ekonomik sıkıntıları şöyle anlatıyor:
“Bizim kendi gelirimiz yok ama bu durum ailemizi de etkiliyor. Kantinde bir çikolata 4 lira oldu. 60-70 liradan ucuza test kitabı yok. Bunlar bizi çok zorluyor.”
Türkiye’ye özgü olduğunu görüyorlar
Murat Kubilay’ın vurguladığı diğer bir nokta ise gençlerin sosyal aktivitelere katılımı oluyor. Kubilay, “Yenilenemeyen ayakkabılar, paltolar ve kıyafetler zamanla onlar için bir statü kaybına neden oluyor. Ve kişinin kendi psikolojik sorunlarına yeni bir tanesinin daha eklenmesi ile sonuçlanıyor” diyor.
Gerek sosyal medya gerekse yabancı dizi ve programlar aracılığı ile gençlerin başka ülkelerdeki yaşam koşullarının farkında olduğunun altına çizen Kubilay, gençlerin kendilerini ne kadar geliştirirlerse geliştirsinler iyi bir kariyere sahip olamayacağı düşüncesine yöneldiğine dikkat çekiyor.
Ekonomist Murat Kubilay sözlerini “Bu hem kendilerine yönelik umutsuzluğu arttırıyor hem de tek çare olarak yurt dışına çıkış isteğini güçlendiriyor. Burada kaldıklarında sıkışıp kalacaklarını düşünüyorlar” şeklinde sürdürüyor.
Emre Eser
© Deutsche Welle Türkçe
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***