YORUM | ADEM YAVUZ ARSLAN
Yazıya şöyle bir soruyla başlayayım: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan seçimden bir gün önce başta CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve DEVA Partisi lideri Ali Babacan olmak üzere muhalefet temsilcilerini tutuklatsa ne olur?
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) seçimi iptal mi eder yoksa -daha önce yaptığı gibi- oyunun kuralını iktidar lehine değiştirip hiçbir şey olmamış gibi mi yapar?
Böyle bir soru karşısında “Yok artık, o kadar da değil” diyecek olanlara son beş altı yılda yaşadıklarımızı düşünerek kararlarını tekrar gözden geçirmeleri gerektiğini hatırlatırım.
Peki ne demek istiyorum?
Yerli ve yabancı herkesin üzerinde hemfikir olduğu bir konu var: Türkiye seçim sürecinde. İktidar bileşenleri -kanlı yada kansız fark etmez- eylem planlarını uyguluyor.
Erdoğan ve Bahçeli’nin stratejisi az çok belli.
Bir yandan ekonomide yalancı bahar havası oluşturacak adımlar atıp öbür yandan sokakları gerecek, seçmeni korkutarak yanına çekecek ortamı hazırlama hazırlığındalar.
Erdoğan ve müttefikleri için iktidarı bırakmamak ölüm kalım meselesi. Dolayısıyla risk oranı ne kadar yüksek olursa olsun, ihtiyaç hissettiği adımları gözünü kırpmadan atacak.
Bunun içinde suni bir çatışma ya da iç karışıklık bile var.
Erdoğan’ın son günlerde HDP tabanını tahrik eden açıklamaları yapmasını bu açıdan hayli manidar denebilir.
Bu yazıda asıl gelmek istediğim yer muhalefet boyutu olduğu için “Erdoğan’ın önündeki seçenekler” meselesini “ihtiyaç hissettiğinde çakma darbe bile kurgulatabileceği” gerçeğini hatırlatarak bir kenara koyalım.
Dediğim gibi asıl gelmek istediğim yer muhalefet.
Çünkü muhalefet tarihi bir fırsatı heba edebilir.
Uzayan ekmek kuyrukları, tutulamayan dolar, artan işsizlik ve her kesimden yükselen homurtular muhalefette “Bu iş tamam” rahatlığına neden oluyor ki en tehlikelisi de bu.
Bu noktada meşhur fıkrayı hatırlatayım.
Bektaşi’nin birine iki şişe şarap verip “Bak bakalım hangisi daha iyi” derler. Bektaşi ilk şişeyi açar, içer ve kapalı şişeyi göstererek “Bu daha iyi” der.
Doğal olarak herkes “Daha öbürünü açmadın bile” diye itiraz etse de Bektaşi siyasete de ışık tutacak cevabı yapıştırır: “Hiçbiri bu kadar kötü olamaz!”
Gerçekte böyle bir şey yaşandı mı bilmiyoruz ama fıkranın mesajı gerçek.
Erdoğan rejimi o kadar kötü, o kadar tehlikeli ki, karşısında kim olursa olsun otomatikman “daha iyi” olabilir.
Ama mesele burada bitmiyor. Hatta en tehlikeli aşama şimdi başlıyor.
Çünkü muhalefet partileri bu siyasi gerçeği yanlış okuyor. Sanıyorlar ki Erdoğan’dan kaçan herkes otomatikman kendilerine gelecek.
Sanıyorlar ki seçimin kaderini Erdoğan’ın hataları belirleyecek.
Ekmek kuyrukları uzadıkça AKP’den kopan kitleler Millet İttifakı sırasına geçecek.
Oysa ki seçim kazanmak kolektif ve uzun soluklu bir iş. Üstelik saha-zemin-seyirci-hakem avantajı da iktidarın elinde.
Henüz vakit varken muhalefetin yapması gereken hayati işler var. Mesela seçim güvenliği. Hatta en önemli iş bu.
Düşünün YSK iktidarın güdümünde. Anadolu Ajansı ve diğer medya kurumları da öyle. Polis ve yargı mensupları da Saray’ın kapı kulu.
Hele ki Süleyman Soylu gibi bir İçişleri Bakanı var ve neler yapabileceği herkesin malumu.
Öyleyse daha da gecikmeden muhalefetin bir araya gelip seçim güvenliğini sağlayacak adımları atması gerekiyor.
Daha önce tecrübe edildiği gibi çökmeyecek bir oy sayım sistemi kurulmalı ve bu tüm Türkiye deki seçim kurullarında hazır hale getirilmeli.
Eskiden Cihan Haber Ajansı bu işi herkes için ücretsiz yapıyordu. Zaten bu yüzden Erdoğan rejiminin hedefi oldu.
Eğer muhalefet etkili-güvenilir bir sistem kurmaz ve işletemezse seçim akşamı her türlü sürprize hazır olunmalı.
Diğer bir nokta şu: Muhalefetin aday sorunu yaşadığı net. CHP lideri son dönemde iyi bir performans sergiliyor ve birçok kesim Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusunda tabiri caizse gaz verme yarışında.
Kılıçdaroğlu iyi bir siyasetçi olabilir ama Cumhurbaşkanlığı yarışında Erdoğan’ı geçebilecek bir aday olup olmadığı tartışılır. Şahsen Kılıçdaroğlu’na oy veririm ama toplumun ekserisi -en azından seçim kazanmak için yeter kısmı- vermeyebilir.
Erdoğan ve saz ekibinin Kılıçdaroğlu’nun etnik kimliği üzerinden yapacağı seviyesiz kampanyayı şimdiden hesaba katmak gerekiyor.
Kaldı ki İYİ Parti’nin adaylık meselesinde Kılıçdaroğlu ismine sıcak bakmadığı herkesin bildiği bir sır.
Kılıçdaroğlu’nun adaylıkta diretmesi ya da ikinci bir Ekmeleddin İhsanoğlu faciasının yaşanması halinde seçim yarışı başlamadan Erdoğan lehine bitmiş olur.
Diğer bir kritik noktada İYİ Parti’nin Kürt meselesine dair söylemleri. İyi Parti’nin Kürt seçmeni uzaklaştıracak söylemlerde bulunması sonuca doğrudan etki edecek kadar önemli.
Sandığa gitmeyecek her Kürt seçmen Erdoğan ve müttefikleri hanesine yazılacak.
CHP lideri Kılıçdaroğlu ‘helalleşme’ çıkışı ile çok doğru bir hamle yaptı ama bunun altını da doldurmak zorunda. En önemli mesele ise şu: Ülkenin önündeki yakıcı sorunlara nasıl çözüm bulacaklar?
Ekonomide, dış politikada, siyasette, hukukta yol haritası neler? Bunu net olarak ortaya koyamıyorlar.
Mesela CHP lideri Kılıçdaroğlu İletişim Başkanlığı binasını gözüne kestirdiğini açıkladı.
Orayı bakanlık yapacakmış.
İyi de Erdoğan rejimi gasp etmişti zaten. İktidar adayı bir muhalefetten beklenen iktidara gelince gasp edilen vatandaşın kurumlarını sahiplerine vermesi olur.
Bakanlık tabelasını değiştirmekle yetinecekseniz seçmen neden size yönelsin?
Bir başka esaslı çelişki de şu: malum olduğu üzere Erdoğan sosyal medyadan çok rahatsız. Konvansiyonel medyayı tamamen kontrolüne aldı ama sosyal medyayı her şeye rağmen tamamen yönetemiyor.
Rejim özellikle sokak röportajlarından rahatsız. Sonunda gittiler sokak röportajları yapan Youtuberları gözaltına alıp ev hapsine koydular.
Çünkü Erdoğan’ın en büyük korkusu sokak ve kontrol edemediği haberler. Muhalefetin yapması gereken sessiz kalmak yerine gidip o Youtuberlara sahip çıkmaktı.
Hatta Kılıçdaroğlu ya da Akşener gibi evinde o gazetecilere röportaj verse çok güçlü bir mesaj vermiş olurlardı. Ama muhalefet böyle basit bir hamleyi bile yapmadı.
Örnekleri ve alternatifleri uzatmak, çok şey söylemek mümkün. Fakat temel bir kuralı hatırlatarak bitireyim: Ekmek kuyruklarının uzunluğuna bakıp ‘bu iş tamam’ demeyin.
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***