Meclis Genel Kurulu’nda görüşülen Sağlık Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetleri Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçelerinin görüşmeleri devam ediyor. CHP Grubu adına Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesine ilişkin Candan Yüceer söz aldı.
Pandemi koşullarında yapılan ikinci bütçeyle karşı karşıya olduklarının altını çizen Yüceer, “Yaptığınız ekonomik kriz ve iki yıldır süregiden salgının sonuçları nedeniyle beklerdik ki işsiz, aşsız kalanların derdi; şiddete uğrayan, salgının yükü omuzlarına yüklenen kadınların derdi; ihmal ve istismara uğrayan, çalışmak zorunda bırakılan ve iş cinayetlerine kurban giden çocukların derdi; pandemi koşullarında hayatları daha da zorlaşan engellilerin, emeklilerin, yaşlıların derdi ve 3600 ek göstergeyle umutlandırdığınız yüz binlerce kamu personelinin, EYT’lilerin derdi bu bütçenin derdi, sizlerin derdi olsun ama görüyoruz ki sizlerin derdi bu değil” dedi.
‘FAİZE KARŞI OLMASANIZ NE OLACAK?’
İktidarın derdinin şatafat, yandaş müteahhitler ve vakıflar olduğunu dile getiren Yüceer, “Hâlâ vatandaştan aldığınız vergileri yandaşlara dağıtmaya, şatafat içinde yaşamaya devam ediyorsunuz. 2022 bütçesinden yandaş müteahhitlere 42 milyar lira ödenecek, garanti ödemesi yapılacak, bu bütçenin en az 240 milyarı faizcilere gidecek. İyi ki faize karşısınız, faize karşı olmasanız ne olacak acaba?” diye sordu.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçesinin 66 milyar 131 milyon TL olduğunu aktaran Yüceer, “Yani bu bütçenin yaklaşık 4 katı kadınlara, çocuklara, engellilere, sosyal hizmetlere değil, bir avuç tefeciye ayrılmış durumda. Biz ‘Bu bütçe; yandaşın, faizcinin, sarayın bütçesi’ derken boşuna demiyoruz. Hâl böyle iken, yapılan bu iken bütçe sunumunda, dalga geçer gibi, refahın toplumun tüm kesimlerine yaygınlaştırılmasına devam edeceği söyleniyor. Şimdi, sarayın elektrik faturasına, yalnızca elektrik faturasına harcanan para, kadın politikalarının geliştirilmesine ilişkin tek ulusal mekanizma olan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne ayrılan 22 milyon liraya eşdeğer. Şimdi, sarayın sadece aydınlatmasına, şatafatına, 42 milyon kadından daha fazla kaynak aktararak bu refahı nasıl yayacaksınız Allah aşkına?” ifadelerini kullandı.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçesinin dahi dezavantajlı grupları, kadınları haklarını gözetmesi gerekmesine karşın cinsiyete duyarsız ve vicdanı yoksun bir bütçe olduğunu vurgulayan Yüceer, şunları söyledi: “Her gün binlerce kadın şiddete uğrarken, bir bir katledilirken, 3 bin 624 kapasiteli 149 kadın konukevimiz var ve her yıl için sadece 1 tane arttırmayı hedefliyoruz. 81 ŞÖNİM var, arttırmayı düşünmüyoruz. Bin 195 tane çocuk konukevimiz var, onu da arttırmayı düşünmüyoruz. Çocuklarımıza kreş, bakımevi yapmıyoruz; onları cemaatlerin, tarikatların kucağına terk ediyoruz. Aslında bu bütçede kadınlara, çocuklara, dezavantajlı bireylere verilen mesaj çok açık, diyorlar ki: ‘Biz sizi umursamıyoruz. Sizi korumaya da niyetimiz yok. Başınızın çaresine bakın.’
TECAVÜZCÜLERİ CESARETLENDİRİYOR
Şimdi, ‘bal’ deyince ağız tatlanmadığı gibi, ‘şiddete sıfır tolerans’ deyince de şiddet son bulmuyor. Yatırım yapmadan, yasaları uygulamadan, ulusal mekanizmaları arttırmadan ayrımcılığı, kadına yönelik şiddeti nasıl önleyeceğiz? Koruma ve yargı kararlarına rağmen kadınlar katledilirken, el kadar çocuklar evlendirilirken bizler toplumsal cinsiyet eşitliğini kalkınma planlarından çıkararak, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeyi yok sayarak ve kazanılmış hakları geriye götürüp bir gecede “Şiddet ve ayrımcılık olmasın.” diyen İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarak mı sağlayacağız bunu? Bakın, İstanbul Sözleşmesi tüm milletvekilleri tarafından övünülerek gurur duyularak imzalandı, Sayın Bakan dâhil tüm iktidarın kadın milletvekilleri tarafından düne kadar en güçlü şekilde savunuldu ama bir gecede bir kişinin imzasıyla bu sözleşmeden çıkılırken herkes suspus oldu. Ne oldu, ne değişti, ülkemizde şiddet mi bitti Allah aşkına? İdarecilerin idaresizliği, sessizliği ve uygulanmayan yasalar maalesef bu kara zihniyetleri, katilleri, tecavüzcüleri cesaretlendiriyor.
YARGI TECAVÜZCÜNÜN GELECEĞİ İÇİN ENDİŞE DUYDU
Bunun örneğini geçtiğimiz hafta görülen İpek Er’in davasında bir kez daha gördük. İpek Er ölmeden önce yazdığı mektupta şöyle diyordu: Musa Orhan tarafından tecavüze uğradım. Beni saçımdan çekti, yerde sürüdü ama bana dedi ki: ‘Kimse sana inanmaz, bana bir şey olmaz, sen sahipsizsin.’ Ve 3 Aralık günü mahkeme tecavüzcüyü haklı çıkardı, bu ülkenin kadınlarının yargı tarafından umursanmadığını gösterdi ve Orhan’a geleceği üzerinde olumsuz etki olacağı düşüncesiyle indirim yapıldı, iyi hâl indirimi yapıldı ve tutuklanmadı yani yargı, hayatı sona eren İpek Er için değil, tecavüzcünün geleceği için endişe duydu.
BİR KERE DE KADINLAR İÇİN GETİRİN
Değerli milletvekilleri, bu kararlar uygulanmadığı sürece, maalesef bu cezasızlık arttığı sürece kadınlara yönelik şiddet, tecavüz son bulmuyor. Aslında torba kanun diye bir icadınız var -hani çokça rant için, yandaşlarınız için kullandığınız- bir kez bir torbayı da bu kadınlar, bu kanunlar için kullansanıza. Neden kullanmıyorsunuz? İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak öyle kolay olmayacak çünkü milyonlarca kadının eşitlik mücadelesi var, hak mücadelesi var, eşitlik ve adalet mücadelesi var. Bu sözleşme yaşayacak ve yaşatacak. Ve bu bütçe AKP iktidarının bu ülke vatandaşlarına eşitsizliği, yoksulluğu, adaletsizliği burada yaptığı son bütçe olarak kalacak.” (MA)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***