Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu bugünkü yazısında, eski Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın yerine atanan Nureddin Nebati’nin sadece lüks semtlerde açılan zincir mağazasında yaşananları aktardı.
Yeni Bakan Nebati’nin zincir mağazalarında fahiş fiyat uyguladığını söyleyen Terkoğlu, “Çalışanlarından çok sayıda mesaj aldım. İnsanlık dışı koşullardan şikâyet ediyorlardı. Ancak gördüm ki pek de bilinmeyen bir mevzu değilmiş” dedi ve yaşananları anlattı.
Terkoğlu’nun yazısının bir bölümü şöyle:
Yeni Ekonomi Bakanı’nın dedesi ağa, babası ağa, kendisi doğal olarak ağa. Yetmedi, ‘Ağa oğlusunuz ama ağalık yapmayın’ diyen babasının sermayesi sayesinde patron. Nebati’nin iplikle başlayan tekstil patronluğu bile, arazilerinde pamuk ekmesiyle ilgili. Gelgelelim, millete yüzyıllardır ‘efendilik’ yapan Nebati’ye göre bu düzeni sorgulayan baldırı çıplaklar ‘elitis’.
….Nebati’nin çalışanlarından çok sayıda mesaj aldım. İnsanlık dışı koşullardan şikâyet ediyorlardı. Ancak gördüm ki pek de bilinmeyen bir mevzu değilmiş.Türkiye’nin iş sitelerinden birini açtım. Nebati’nin emekçileri deneyimlerini anlatıyordu.
Bir tanesi şöyle söylüyor:
“Eşek gibi çalışıp karşılığını alamazsınız. (…) Ertesi gün resmi tatildir, bayramdır vs… Akşam çıkışta bir mail gelir ve yarın giriş-çıkış saatleri değişmiştir. Çoğu evli ve çocuklu bayanın çalıştığı bir ortamda, aile hayatına bu kadar saygısızca bir çalışma ortamı hiç görmedim.”
2019 yılında Nebati’nin yanında başlayan bir başka emekçi o günleri unutmaya çalışıyor:
“Yaklaşık iki yıl çalıştım. Allah benden çaldıkları 2 yılı onlardan alsın diyorum sadece. Yıllık izin istiyoruz, patron beyler kimsenin izin kullanmasını istemiyormuş. Yazın denize giden personel olmazmış, işten uzaklaşırmış. Yıllık iznin bir hak olduğundan habersizler.”
Hani türban sömürüsü yapıyorlar, hani akıllarına gelince kadınlara verilen haklardan bahsediyorlar ya… Bir de kadın emekçinin ağzından dinleyin:
“Dakika dakika kameradan izleniyorsunuz. Çoğunluğunu kadınların oluşturduğu firmada, ‘regl olduğum için lavabo ihtiyacım normale göre daha fazla’ açıklaması yapmak zorunda kalıyorsunuz. Yoksa yazılı uyarıyı yersiniz.”
Bir kadın ‘müdür yardımcısı’, çocuğu hastayken yaşadıklarını şöyle hatırlıyor:
“Çocuğum var ateşler içinde yandı. Ama bana eleman fazlası olmasına rağmen izin vermediler. İşe ihtiyacım var diye işimin başına gittim.”
“Maaşlar asla gününde ve tam yatmaz. Prim almamanız için ayın ortasında satış hedeflerini artırırlar. Maaşım eksik diye minimum 2 hafta İnsan Kaynakları peşinden koşarsınız. (…) Mesai ücreti diye bir şey yok, aklınız varsa mesaiye kalmayın.”
“Şirket sahibi Seyit (Nebati) Bey sahaya çıktığı an tuvaleti bile unutun. Eğer onun gelme ihtimali varsa yemek, su, tuvalet yasak. Sizi tuvalette yakalarsa uyarı yersiniz. Mobbingin dibine vururlar. 9 saat yemeksiz, susuz ve tuvalet molasız beklemiştim kapının önünde.”
“Müdür yardımcısı görevim ama cifle dolap-reyon sil… (…) 15 gün mağaza müdürü izinli diye full çalıştım, yemek paramı tek mesai olarak yatırdılar. Parayı nereden keselim derdindeler. Aylarca kırık merdivenle koca reyonları tırmandık, (merdiven) göndermediler. Utanmadan bölge müdürü ‘mağaza tavanındaki yüksek spot ışıklarını niye silmiyorsunuz’ diye fırça atıyor, ‘duvarlar niye silinmemiş’ diyor… (…) Sabah uyandığımda yorgunluktan ayaklarımı hissetmiyordum. Allah aynı hissi sahibine (Nebati) de yaşatsın. Yaşadığım en kötü 2 aydı.”
Bir başka “müdür yardımcısı”, işini şöyle tanımlıyor:
“Müdür yardımcısı diye bir şey yok arkadaşlar asgari ücretten 100 lira fazla alıp herkes tarafından aşağılanma hakkına sahip oluyorsunuz.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***