Sert politikalarından sonuç alamayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AB, ABD ve bölge ülkeleriyle ilişkilerini düzeltmek için çabaladı. Beklediği karşılığı elde edemeyen Erdoğan’ın politikaları Türkiye’yi uluslararası alanda da itibar kaybını uğrattı.
DW Türkçe’den Değer Akal, son bir yılın siyasi panaromasını çıkardı. Akal’ın haberinde öne çıkanlar şöyle:
DIŞ POLİTİKADA DİKKAT ÇEKEN GELİŞMELER
Türkiye’nin Yunanistan ile 5 yıl aradan sonra istikşafi görüşmeler için yeniden masaya oturması, Libya’da daha yapıcı bir tutum takınması, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi bölge ülkeleriyle normalleşme görüşmelerini başlatması, son olarak da Ermenistan ile normalleşmeye dönük adımların atılacağını duyurması, dış politikada yılın dikkat çeken gelişmeleri oldu.
Hükümet, geçmişte 15 Temmuz darbe girişimine destek vermekle suçladığı Birleşik Arap Emirlikleri’nin liderlerini Ankara’da ağırladı. Erdoğan, kendisine “diktatör” demiş olan İtalya Başbakanı Mario Draghi’nin ev sahipliğindeki G20 zirvesine katıldı. Doğu Akdeniz’de gerilimi tırmandırabilecek adımlardan kaçınıldı, sondaj gemileri limanlara çekildi. Afganistan ve daha sonra Belarus kaynaklı yeni sığınmacı krizleri konusunda Avrupa ülkeleriyle işbirliği yapıldı.
GERİLİM SÜRÜYOR
Atılan adımlar, dış politikada artık gerilimli dönemlerin geride bırakılmakta olduğu izlenimi verse de, ABD yönetimi ve AB ülkelerinin Türkiye’ye yönelik ihtiyatlı ve mesafeli yaklaşımı sürüyor.
Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yakın ilişkileri, dış politikada öngörülemeyen hamleleri, içerideki anti-demokratik uygulamaları, iktisadi istikrarsızlığa yol açan ekonomi politikaları, birçok başkentte endişeyle izleniyor ve güvensizlik kaynağı olmayı sürdürüyor.
Yargı bağımsızlığı, demokrasi ve insan hakları alanındaki gerileme, ekonomiden savunmaya, vize serbestisinden enerjiye, birçok alanda Batılı ülkeler ile Türkiye arasında işbirliğinin geliştirilmesi önünde engel olmaya devam ediyor. Hem ABD hem AB, ancak çıkarları gerektiği ölçüde, Erdoğan ile işbirliğine gidiyor.
BİDEN ERDOĞAN’A MESAFELİ
ABD’de Biden yönetiminin iş başına gelmesinin hemen ardından Erdoğan, Washington’a “ilişkilerimizde yeni bir sayfa açmak istiyoruz” mesajını verdi. Çeşitli diplomatik hamlelerle Washington ile ilişkileri düzeltmeye çalışan Ankara, beklediği karşılığı bugüne kadar elde edemedi.
Erdoğan’ın Afganistan’da rol üstlenme, Ukrayna’ya askeri destek, Ermenistan ile ilişkileri normalleştirme gibi hamleleri, ABD yönetiminde memnuniyet yaratsa da, Ankara’ya yönelik mesafeli ve ihtiyatlı tutumunda bir değişiklik getirmedi. S-400’ler nedeniyle CAATSA yaptırımları, diğer yandan Halkbank davası, Türk-Amerikan ilişkilerinde gerilime yol açmaya devam etmiyor.
Türkiye’nin F-35’ler anlaşmazlığını çözmek için yaptığı öneriler, F-16’ların modernizasyonu tekliflerinde de henüz bir ilerleme sağlanamadı.
Amerikan Başkanı Joe Biden’ın 100’den fazla ülkenin katılımıyla bu ay düzenlediği Demokrasi Zirvesi’ne Erdoğan’ı davet etmemesi de sembolik açıdan büyüm önem taşıyan bir tavır olarak görülüyor.
ABD’nin bölgede Türkiye ile sorunlar yaşarken, Yunanistan ile stratejik işbirliğini derinleştirmeyi sürdürmesi de dikkatlerden kaçmıyor.
AB’DEN UZAKLAŞILIYOR
Son aylarda ekonomide büyük sıkıntılar yaşayan Türkiye’nin, Avrupa ülkeleriyle ilişkileri düzeltme, ekonomik ve ticari ilişkileri geliştirme çabalarında da büyük ilerleme sağlanamadı.
Söylemlerin yumuşaması, siyasi diyaloğun, karşılıklı ziyaretlerin canlandırılması olumlu gelişmeler olarak kayda geçerken, Ankara’nın AB ile Gümrük Birliği’nin modernleştirilmesi, Mülteci Mutabakatı’nın yenilenmesi yönündeki beklentileri sonuçsuz kaldı.
Ayrıca Türkiye’ye Doğu Akdeniz’deki petrol arama faaliyetleri nedeniyle uygulanan yaptırımların da süresi bir yıl uzatıldı. AB’de Türkiye’nin Kıbrıs politikaları nedeniyle yeni yaptırımların uygulanması da tartışılmaya devam ediliyor.
AB üyelik müzakereleri tümüyle gündemden düşen Türkiye artık Avrupa başkentlerinde bir aday ülke olarak değil, AB’ye komşu ülke statüsünde değerlendiriliyor.
Türkiye ile derin görüş ayrılıklarına rağmen diyaloğu koparmamayı savunan Angela Merkel’in başbakanlığının sona ermesi, Almanya’nın yeni koalisyon hükümetinin demokrasi ve insan hakları konularına daha fazla ağırlık vermesi, şimdiden Ankara üzerinde baskıyı artırdı.
‘PERSONA NON GRATA’ KRİZİ VE DEMOKRASİDE GERİLEME
2021 yılında günlerce konuşulan ve Batılı ülkelerle gerilime yol açan bir diğer kriz, Erdoğan’ın, iş insanı Osman Kavala’nın tutukluluk haline son verilmesini isteyen 10 yabancı büyükelçinin, istenmeyen kişi, yani “persona non grata” ilan edilmesi talimatını vermesi oldu.
Aralarında ABD ve Almanya’nın da bulunduğu 10 ülkenin Türkiye büyükelçileri, ortak açıklamayla, Türkiye’ye uluslararası yükümlüklerini hatırlatmış, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarının uygulanması, Kavala’nın serbest bırakılması çağrısını yapmışlardı.
Erdoğan’ın, “Söyledim Dışişleri Bakanımıza, bizim bunları ülkemizde ağırlamak gibi bir lüksümüz olamaz” açıklaması, büyük gerilime yol açmış, Türkiye’nin 10 ülkeyle diplomatik ilişkileri kopma noktasına gelmiş, bulunan bir diplomatik formülle gerilim aşılmıştı. ABD başta olmak üzere ilgili ülkeler, Viyana Sözleşmesinin “içişlerine karışmama” ilkesini içeren 41. Maddesine uyacakları yönünde açıklama yaparak, tansiyonun bu yolla düşürülmesini sağlamışlardı.
Bununla birlikte ilgili büyükelçiler, Erdoğan’ın sert tepkisine rağmen, Kavala’nın serbest bırakılması yönündeki çağrılarını, internet sitelerinden kaldırmadılar.
Uluslararası arenada yaşanan itibar kaybına değinen haberin devamı için tıklayınız.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***