HABER YORUM | HASAN CÜCÜK
Gazeteciler için “İstanbul’a kar yağmadan, Türkiye’ye kış gelmez,” cümlesi her zaman geçerlidir. Ne zaman İstanbul’a kar yağar, kışın geldiğinin farkına varırlar. Fenerbahçe için de farklı bir cümle kullanılır: “Türkiye düzelmeden, Fenerbahçe düzelmez.” Her tespit gibi bir miktar genelleme barındırıyor ama gerçekten de Türkiye’nin gidişatı Fenerbahçe’yi doğrudan etkiliyor. Bu yazı biraz duygusal gelebilir size, dileyenler buradan çıkış yapabilir!
Fenerbahçe son şampiyonluğunu 2013-14 sezonunda yaşadı. Ersun Yanal yönetiminde lig tarihinin en erken şampiyonluğunu ilan eden Fenerbahçe, ezeli rakibi Galatasaray’a nazire yaparcasına “Mayıslar sizin olsun, bize Nisanlar yeter,” sloganını kullandı.
1999’dan beri başkanlık koltuğunda oturan Aziz Yıldırım, mutlak gücünü gösterip 2014-15 sezonunun başlamasına sayılı günler kala Ersun Yanal’la yollarını ayırdı. Ardından gelen teknik adamlardan hiçbiri şampiyonluk rüyasını gerçeğe dönüştüremedi. Kimler yoktu ki aralarında? İsmail Kartal, Vitor Pereira, Aykut Kocaman, Phillip Cocu, Erwin Koeman, (tekrar) Ersun Yanal, Erol Bulut, Emre Belözoğlu ve (tekrar) Vitor Pereira, 2014 sonrası teknik patronluk koltuğuna oturan isimler oldu. Şampiyonluğa en çok geçen sezon yaklaşan sarı-lacivertliler sahasında Sivasspor’u yense belki de ligi zirvede bitirecekti. Yenilince üçüncülüğe razı oldu.
Fenerbahçe gömlek değiştirir gibi teknik adam değiştirmekle yetinmedi, sayısı belki yüzü geçecek kadar oyuncu transferi de yaptı. “Az transfer var” denilen bu sezon bile kadroya tam 10 oyuncu katıldı. Geçen sezon bunun iki katıydı. Bu transferler, doldur boşalt veya deneme yanılma yöntemiyle gerçekleştirildi. Sistem diye bir derdi olmayan bir kulüpten bahsediyoruz. Öyle uzun soluklu plan, proje ve strateji derdi bulunmuyor. Bu yüzden etikete bakarak oyuncu alındı.
Türkiye’nin durumunu görmek isteyenler Fenerbahçe’ye bakmalı. Aziz Yıldırım ile Recep Tayyip Erdoğan arasında birçok ortak nokta bulunuyor. Aziz Yıldırım ilk kez 1999’da başkan seçilirken, rakibi Vefa Küçük’ten sadece bir oy fazla almıştı. Recep Tayyip Erdoğan adının Türkiye’de duyulduğu 1994 yerel seçimlerini hatırlayın. Zülfü Livaneli, İlhan Kesici ve Bedrettin Dalan gibi güçlü isimlerin birbirine yakın oy almasıyla, Recep Tayyip Erdoğan aradan sıyrılıp, İstanbul Belediye Başkanı olmuştu. Tayyip Erdoğan, burada kendi kadrosunu kurup başbakanlığa ve cumhurbaşkanlığına yürüdü. Yola çıktıkları arasında kendine rakip olacakları birer birer harcadı.
Aziz Yıldırım da benzer taktiği izledi. Mutlak biat etmeyen ve başkanlık potansiyeli olan isimleri ustaca yönetimden gönderdi. Başarıyı kimseyle paylaşmadı. Hakan Bilal Kutlualp ve Sadettin Saran gibi başarılı yöneticileri taraftarın sevgilisi haline gelince, bir çırpıda harcadı. Zira her iki isim de Aziz Yıldırım’ın koltuğunu sarsacak potansiyele sahipti. Kader Aziz Yıldırım’ı bir zamanlar en yakınında bulunan isimle koltuğundan etti.
Tayyip Erdoğan gibi Aziz Yıldırım da taraftarın gözünün önünde duracak projelere imza attı. Galatasaray ve Beşiktaş’tan önce stadını modern hale getirdi. Dereağzı tesislerinde barakadan yönetilen Fenerbahçe’yi modern tesislere taşıdı. Ümraniye ve Topuk Yaylası tesisleri Aziz Yıldırım’ın kulübe kazandırdıkları oldu. Sadece futbola değil basketbola da ciddi yatırım yaptı. Modern bir salon inşa etti. Dünyaca ünlü antrenör ve basketbolcuları transfer etti. Futbolda aradığını bir anlamda basketbolda buldu. Final Four’u kazanan, ligde hegemonya kuran bir basket takımı meydana getirdi.
Türkiye’nin çarklarıyla Fenerbahçe’nin işleyişi aynı dönemde bozuldu. Türkiye, 17/25 Aralık yolsuzluk operasyonuyla rayından çıkmaya başladı. Avrupa Birliği’ne (AB) üye olmak için müzakere süreci yürüten bir ülkeden, Ortadoğu coğrafyasına demir atan ülke statüsüne düştü. Tek adam rejimi kuruldu. Dünya gerçekliğinden uzaklaşan, günü kurtaran politikalarla idare edilen bir ülke hâline geldik.
Fenerbahçe, değişim ve başarı adına Haziran 2018’de başkan değiştirdi. Aziz Yıldırım gitti yerine Ali Koç geldi. Türkiye’nin cumhurbaşkanlığı başkanlık sistemiyle uçuşa geçeceği(!) günlerde oldu bu değişim. 3 Haziran’da Ali Koç seçildi, 24 Haziran’da da Türkiye’de sistem değişti. Ne Türkiye ucube cumhurbaşkanlığı başkanlık sistemiyle uçuşa geçti ne de Fenerbahçe Ali Koç’la daha iyi bir duruma gelebildi. Hem Türkiye hem de Fenerbahçe eski günlerini arar oldu. Umutlarla ve büyük kredilerle başlayan Ali Koç dönemi hüsranla devam ediyor. Tıpkı ülkenin hali gibi.
Fenerbahçe, bu yıl sezona yine ümit ve heyecanla başladı. Son üç haftada sahadan mağlup ayrılınca 11. haftada liderin 8 puan gerisine düştü. Daha geride uzun bir maraton var ama kimse ümidini koruyamıyor, üstelik eldeki kaliteli oyunculara rağmen. Türkiye’nin potansiyelini kullanamayıp heder etmesi gibi Fenerbahçe de elindeki kaliteli oyunculardan performans alamıyor.
Son 7 yıldır rakiplerinin şampiyonluk kutlamasını iç geçirerek seyreden Fenerbahçe taraftarı çileye devam edecek gibi. Bir Fenerbahçeli olarak, şampiyon olmasını elbette istiyorum. Ama hani derler ya, kendim için istiyorsam namerdim! Fenerbahçe düzelirse, Türkiye de düzelir umuduyla bir istek benimki… Şu an manzara ikisinin de umutsuz vaka olduğu şeklinde. Umarım ben yanılırım. Gerçi Türkiye kısa zamanda düzelsin de Fenerbahçe şampiyon olmasa da olur…
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***