Georgetown Üniversitesi’nden Prof. Dr. Anne Speckhard, Türkiye’nin terör örgütü IŞİD’le ilişkilerini öğrendiğinde şok olduğunu söyledi. Bugüne kadar 800’den fazla terör örgütü mensubuyla görüştüğünü, röportajlar yaptığını anlatan Speckhard, IŞİD’in Türkiye emiri Abu Mansour al-Maghribi ile yaptığı görüşmede öğrendiklerini politurco.com’un Genel Yayın Müdürü Aydoğan Vatandaşa anlattı.
Abu Mansour al-Maghribi’nin Türkiye’den tıbbi yardım aldıklarını, Ankara’ya geldiklerinde MİT’in ya da ordunun güvenli evlerinde kaldıklarını anlattığını söyleyen Spcekhard, “Petrolün birazını Türkiye’ye satıyorlardı. Erdoğan’ın oğlunun bunun sonucunda bir gemi filosu var. Görüşme yaptıklarında, Türk diplomatların, askerlerin ve sivillerin salınması için görüştüklerini anlattı. Aslına bakarsanız tüm bunları duymak ve bu röportaj gerçekten şok ediciydi.” diyor.
Prof. Dr. Anne Speckhard, şiddet içeren aşırılık ve radikal terör örgütleri hakkında en çok güvenilen uzmanlardan biri. DAEŞ ve El-Kaide gibi terör örgütleri hakkında birçok kitap yazmış bir isim. Speckhard’ın gazeteci Aydoğan Vatandaş’a verdiği röportajdan bazı bölümler şöyle:
MÜSLÜMANLARIN ÇOĞU, IŞİD’İN YAPTIKLARINI İSLAM OLARAK GÖRMÜYOR
SORU: DAEŞ örgütüyle ilgili çok uzun zamandır herhangi bir haber duymuyoruz. Dün ABD Dışişleri Bakanlığı DAEŞ ve onlara son vermeye ne kadar kararlı oldukları hakkında bir duyuru yaptı. Siz bu duyuru hakkında ne düşünüyorsunuz? Çünkü biz şu anda zaten DAEŞ’in yenilgiye uğradığını düşünüyoruz. DAEŞ ile ilgili en son gelişmeler nedir?
CEVAP: DAEŞ’in, Boko Haram’ın, Eş-Şabab’ın ve El Kaide’nin kullandığı militan cihatçı ideoloji tamamen bir manipülasyondan ibaret. Gerçek İslam’ı bulduklarına dair bir iddia mevcut ve bu gerçek İslam’da kendi vücudunuzu bir intihar aracı olarak kullanabiliyorsunuz ve kendinizi öldürme yoluyla diğer insanları da katledebiliyorsunuz ve bunu yapınca cennete gidiyorsunuz. Diğer bir iddia da cihat yolunda savaşmanız gerektiği. Bunların hiçbiri benim görüşüme uymuyor ve ben bir İslam alimi değilim ama kadromuzda İslam’ı düzgün bir şekilde yorumlayabilen bir insan var. Müslümanların çoğu bunu kendi İslam dini olarak görmüyor. Fakat bu çarpıklıklar var olduğu, belirli gruplar kincilik kavramını manipüle ettiği ve insanlar bu ideolojiyi takip ettiği sürece DAEŞ veya benzeri örgütleri çok uzun süre görmeye devam edeceğiz. DAEŞ’in Irak’ta ve Suriye’de aktif olduğunu biliyoruz. Şu anda DAEŞ kurulduğu günkü popülasyona sahip.
RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN LÜTFEN LİNKE TIKLAYIN
SORU: Şu ana kadar kaç terörist ile röportaj yaptınız?
CEVAP: Sayısını unuttum ama sanırım 800 civarında.
SORU: Bildiğim kadarıyla Abu Mansour al-Maghribi ile de görüştünüz. Kendisi DAEŞ’in Türkiye elçisi olduğunu ve Türk hükümeti ve istihbaratıyla iletişimden sorumlu olduğunu iddia ediyordu. Bu görüşmede neler öğrenebildiniz? DAEŞ ve Türkiye arasındaki iletişim neydi?
CEVAP: Bu röportaj epey önceydi, sanırım 2019’daydı. Çok ilginç bir röportaj oldu ve Irak’ta gerçekleşti. Irak’taki terörle mücadele kuvvetleri “Breaking the ISIS Brand Counter Narrative” projemiz için bazı röportajlar yapmamıza izin verdi. Proje kapsamında DAEŞ’li militanlarla görüşüp, bu görüşmeyi DAEŞ ile mücadelede kullanıp kullanamayacağımıza bakıyorduk.
SORU: Ve Irak hükümetinin size röportaj için izin verdiğini düşünüyorsunuz?
CEVAP: Evet. Bir hapishanedeydim ve bu ziyaret sırasında sanırım 20-30 röportaj yaptık. O da onlardan biriydi.
SORU: Peki onu nasıl seçtiniz?
CEVAP: Ben seçmedim. Röportaj yapmam için bana DAEŞ’li erkek ve kadınları ve ayrıca 18 yaşının altındaki gençleri verdiler. Onu getirdiler ve hakkında herhangi bir özgeçmişe sahip değildim çünkü benimle istihbarat paylaşmadılar.(…) Kendisi gelip oturdu ve Fas’tan geldiğini anlattı. Çok uzun zamandır El Kaide’nin cihadını ve cihatçı ideolojisini ve gruplarını internetten takip ettiğini ve bu grupların birleşerek bir hilafet kurmasını hayal ettiğini anlattı. Yoldaşlarının artık zamanın geldiğini, doğru yerin Suriye olduğuna karar verdiklerini, onların Mısır’dan kendisinden önce oraya gittiğini anlattı. Nihayetinde o da gitmeye karar vermiş ve bir düşer ülkesi beklentisi içinde iyi ve güzel bir şey kurabileceklerine ve Suriyeliler’i Asad’dan koruyacaklarına inanmış. Anlattığına göre sınırda girişlerden sorumluymuş. (…) Örgüte katılmaya nasıl karar verdiğinden ve beklentisinden konuştuk. Orada öylece oturup hemen bir emir olduğunu ve Türkiye ile şu veya bu görüşmeleri yaptığını itiraf etmedi ama bunları beş saat içinde yavaş yavaş açıkladı. Emir olduğunu anladığımda da üzgün bir ifadeyle güldü ve emir olduğunu teyit etti. Hiç böbürlenmedi ve aslında bu benim için olayı daha da inandırıcı kılıyor.
TÜRKİYE IŞİD’E TIBBİ YARDIM VERMİŞ
SORU: Irak hükümetinin Türk hükümetinin bu bağlantılarından haberdar olduğunu mu söylüyorsunuz?
CEVAP: Muhtelemen. Bilmiyorum çünkü insanları kendileri sorguya çekiyorlar ve ben buna ortak değilim ve onlardan istihbarat talep etmiyorum. Ben kendi röportajımı yapıyorum.
SORU: Tamam, peki bu röportajdan ne öğrendiniz?
CEVAP: (…) Türk hükümeti ile ilgili söylediklerine gelirsek, sınırlar hakkında konuşmaya başladığında ona insanların tıbbi yardım almak için Türkiye’ye gidip gitmediğini sordum ve bana evet cevabını verdi. Türklerle bu işi ayarladıklarını, Türk istihbaratı ile bir tertibat düzenlediklerini ve sınırötesine birini göndermek istediklerinde iletişim kurduklarını, akabinde arkadaşları ile buluşması için bir ambulans ayarlandığını anlattı. Böylece sınırötesi ziyareti ayarladıklarını ve ambulansın da hastaneye gittiğini söyledi. Kendisi ya Suriye tarafında ya da Türkiye tarafında sıklıkla toplantılara katıldığını ve MİT ile görüştüklerini söyledi.
SURİYELİ GİBİ GÖRÜNENLER SINIRI GEÇSİN!
Türkiye’nin endişe duyduğu bir nokta olduğunu ve bunun da toplamda 110 ülkeden 40 bin kişinin Türkiye toprakları vasıtasıyla Suriye’ye girmesi ve örgütlere katılması olduğunu söyledi. Bu kişilerin Belçika’dan gelen Faslılar, Türkler veya Almanya’dan gelen Türkler olması durumunda gün içinde sınırı geçebileceklerini çünkü bu kişilerin Suriyeli gibi göründüğünü ve droneların keşif uçuşlarına yakalanmayacaklarını söyledi fakat sınırı geçenler beyaz tenliyse ve Suriyeli gibi değillerse, sınırı gece ufak gruplar halinde geçmeleri gerektiğini anlattıklarını söyledi. Türkiye’nin yabancı savaşçılar örgüte girerken suç ortağı olmaması için böyle bir çare bulmuşlar.
MİT’İN EVLERİNDEN BİRİNDE KALDIM
Ayrıca Türkler’in Fırat Nehri’nden gelen suyu kestiğini de söyledi, tam hatırlamıyorum ama, Tabka Barajı olması lazım ve bu baraj elektrik sağlıyor. Bu nedenle suyu tekrar açmaları gerektiğini ve su seviyesiyle ilgili yine Türkler ile görüşmeler yaptığını söyledi. Bir noktada Ankara’ya gittiğini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşme yapmayı planladığını söyledi. Hangi otelde kaldığını sordum çünkü karşımdaki adam bir DAEŞ üyesiyken onunla aynı otelde kalmış olabilirdim. Bana MİT’in veya ordunun güvenli evlerinden birinde kaldığını, otelde kalmadığını söyledi. Erdoğan ile görüşmediğini fakat daha sonra görüşebileceğini söylediklerini de ekledi.
SİLAHLARI ÖSO’DAN ALIYORDUK
SORU: Silah, petrol ticaretiyle ilgili bir şeyler dedi mi?
CEVAP: Silaha ihtiyaçları olmadığını söyledi. Kendilerine birilerinin silah vermesine gerek olmadığını çünkü petrolden çok para kazandıklarını söyledi ve bu da DAEŞ içinde ne kadar yüksek bir rütbesi olduğunu açığa çıkarıyor çünkü bütçeyle ve bütçenin nasıl işlediğiyle ilgili bilgileri söyleyiveriyordu. Silahlarının çoğunu Özgür Suriye Ordusu’ndan satın aldıklarını söyledi ve bu çok utanç verici çünkü Özgür Suriye Ordusu tüm silahlarını Batı’dan aldı. Türkiye’nin bu konuda bir suç ortağı olmadığını söyledi. Petrolün büyük bir bölümünü sanırım Suriye’ye ve birazını da Türkiye’ye satıyorlardı. Ufak bir kısmının da Beşşar Esad rejimine. Sanırım DAEŞ’in Türkiye’ye petrol sattığını bazı gazeteciler kanıtladı ve sanırım şu anda Erdoğan’ın oğlunun bunun sonucunda bir gemi filosu var. Gazetecilere göre, benim araştırmalarıma göre değil fakat Ebu Mansur petrolle ilgili bu piyasayı doğruladı. Bakalım. Görüşme yaptıklarında, Türk diplomatların, askerlerin ve sivillerin salınması için görüştüklerini anlattı. Aslına bakarsanız tüm bunları duymak ve bu röportaj gerçekten şok ediciydi.
CEZAEVİNDE OLAN TÜRK BİR ‘EMİR’LE DE GÖRÜŞTÜM
Ayrıca hala Suriye’de bir hapishanede olan ve emir pozisyonunda olan bir Türk de varmış. Onunla da röportaj yaptım. Ebu Mansur ile seyahat edenler arasında. Onu Ebu Mansur ile görüşmeden önce görmüştüm. Geriye dönüp onunla tekrar görüşemedim ama o da benzer şeyler söylüyordu. Fakat Türkler ile olan bu görüşmeleri anlatmadı çünkü bilmediğim için bu konu hakkında soru sormadım. Biliyorsunuz kimi zaman sormazsanız bilgi saklıyorlar ve ben de suçlarla ilgili çok fazla soru soran biri değilim.
TÜRKİYE’YE SALDIRI EMRİ MİT’DEN GELDİ
SORU: DAEŞ ayrıca 2017 ile 2019 arası Türkiye’de yapılan bazı saldırıları üstlendi. Bunları da aslında MİT bağlantılarının ve DAEŞ’in yaptığını söylüyor. Doğru mu söylüyorum? Bu yıllarda meydana gelen saldırılarla ilgili size tam olarak ne söyledi?
CEVAP: Türkiye’ye yapılan bu saldırılar Rakka’dan yönetilmiş. Saldırıyı EMNİ, DAEŞ’in istihbarat bölümü emretmiş. Ve EMNİ’nin içinde MİT mensubu Türkler de olduğunu düşünüyor. Bu tam olarak onun sözleri: Havaalanını saldırısının DAEŞ’in yararına değil, Türkiye’ye saldırmak isteyen Türk DAEŞ gruplarının veya DAEŞ-Türkiye ilişkisi istemeyen diğer grupların yararına olacağını düşünüyordum. Diğer türlü pek mantıklı değil çünkü örgüte katılanların çoğu bu havaalanından geliyordu. Bu Türkiye’ye saldırı emri DAEŞ içindeki MİT mensuplarından geldi. Ama siyasi taraftan değil çünkü Erdoğan’ı devirmek gibi bir gayeleri yoktu. Onun sadece Suriye’yle ilgili yönünü değiştirip ordusuyla Suriye’ye ve DAWA’ya saldırmasını istiyorlardı. Kısacası amaç Erdoğan’ı Suriye’ye sokmak ve onun hayali olan Osmanlı İmparatorluğu’na yeniden sahip olmasıydı. Bu komplo teorisiyle ilgili ona sordum ve bunun bir teori olmadığını ve Türk hükümetinin Rakka’dan Türk güvenlik kuvvetlerine ait 40 kişiyi çıkardıklarını söyledi.
TÜRKİYE HÂLÂ IŞİD’LE İLİŞKİ İÇİNDE Mİ?
SORU: Peki Anne, ABD istihbarat servisleri bunları bilmiyor muydu? Bu konu hakkında ne düşünüyorsun? Yani sormak istediğim bunları senden öğrenip olmasına izin mi verdiler yoksa Türk hükümetinin DAEŞ ile olan ilişkisiyle ilgili bir itirazları oldu mu?
CEVAP: Ebu Mansur Suriye’de yakalandı ve bizimkiler onu Irak’a götürdü.
SORU: Son sorum, Anne. Anladığım kadarıyla geçmişte Türk hükümeti ve Türk istihbarat servisleri DAEŞ ile yakın ilişkiler kurmuş fakat şu anda bu yakınlık hala var mı veya DAEŞ’ten uzaklaşıldı mı? Bunu nasıl görüyorsun?
CEVAP: (…) Türkiye DAEŞ’e karşı olan savaşa katıldı ve bu nedenle iyi bir iş çıkardılar. Menbic’i aldılar ve süper bir işi başardılar fakat illegal bir koridor açtıklarına dair gelen karışık mesajlar, eski DAEŞ üyesi Türk asileri desteklemeleri, ve cihatçı militan ideolojisini benimsemeleri kafaları karıştırıyor. Türkiye halen DAEŞ ile ilişki içinde mi? Muhtemelen hayır. Fakat her şeyi temizlediler mi? Buna daha zaman var ve umarım yolun tümünü bitirirler. Fakat tüm ülkelerimiz hatalar yaptı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***