İnsan hakları savunucusu, avukat Tahir Elçi, altı sene önce 28 Kasım 2015 günü, sokağa çıkma yasağı ilan edilen Diyarbakır’ın Sur ilçesinde Dört Ayaklı Minare önünde kurşunlanarak öldürüldü. Çatışmaların son bulması için çağrı yaptığı sırada öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Elçi cinayetine dair davanın ilk duruşması, geçtiğimiz yıl 21 Ekim’de başladı. Peki Tahir Elçi kimdir, öldürülmesine giden süreçte ve sonrasında neler yaşandı?
Cinayetle ilgili 3’ü polis 4 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşması cinayetten 5 yıl sonra görüldü. 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde saat 10.00’da görülmeye başlanan duruşmada, sanık polislerden S.T. ve M.S. SEGBİS ile katılarak yer aldı, diğer sanık polis F.T. ve dosyada ‘tanık’ olarak yer alan polisler dinlendi.
FAİLİ MEÇHULLERİN AVUKATIYDI
Elçi, Diyarbakır Barosu Başkanıydı ve uzun yıllardır faili meçhul cinayet davalarına bakıyordu.
Cizreli’ydi. Yakınlarını ‘faili meçhul’ cinayetlerde kaybeden ailelerin avukatlığını yapıyor, çatışmalı dönemlerde hukukun üstünlüğü için mücadele ediyordu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) üyesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) kurucularındandı. 90’lı yıllarda Kürtlere yönelik yargısız infaz, faili meçhul cinayetler, köy yakma ve hak ihlali davalarında mağdurların avukatlığını yaptı.
Aynı zamanda Diyarbakır Lice’de kalekol inşaatına direnirken askerlerin açtığı kurşunla öldürülen Medeni Yıldırım’ın ve Cizre’de 12 yaşındayken sokakta öldürülen Nihat Kazanhan’ın ailesinin avukatlığını yapıyor, Diyarbakır KCK davasına bakıyordu.
AİHM’İN TÜRKİYE’Yİ “KÖY BOMBALAMAK”TAN MAHKUM ETTİĞİ DAVAYA BAKTI
Elçi’nin avukatı olduğu davalar şunlardı:
-Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993’te 16 kişinin öldürülmesine ilişkin 21 yıl sonra açılan Lice davası,
-Şırnak’ın Cizre ilçesinde 1993-1995 arasında 21 insanın öldürülmesine ilişkin 22 yıl sonra açılan Cizre-Temizöz davası,
-Şırnak’ın Kuşkonar ve Koçağılı köylerinin 26 Mart 1994’te Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait F-16’lar ile bombalanması ve 38 kişinin öldürülmesiyle ilgili AİHM’i 12 Kasım 2013’teki Türkiye’yi “köy bombalamak” suçundan mahkum eden dava,
-Şırnak’ın Uludere ilçesindeki Ortasu/Roboski ve Gülyazı/Bujeh köylerinden, çoğu çocuk 34 kişi savaş uçaklarının bombardımanıyla 28 Aralık 2011’de öldürülmesiyle ilgili Roboski davası.
ÇÖZÜM SÜRECİ “BUZDOLABINA KALDIRILDI”
Elçi, 5 Kasım 2012 tarihinde Diyarbakır Barosu 43. Olağan Genel Kurulunda başkan seçildi, yeni görevi için, “Onurlu ve meşakkatli bir görev” dedi.
Elçi’nin öldürüldüğü tarih, sokağa çıkma yasaklarının da başladığı tarihlere denk geliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “çözüm sürecini buzdolabına kaldırdıklarını” söylediği açıklamasından beş gün sonra, 16 Ağustos 2015 tarihinde sokağa çıkma yasakları başlatılmış oldu.
DÜNYANIN EN UZUN SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI SUR’DA
Diyarbakır’ın Sur ilçesinde ilk sokağa çıkma yasağı, 6 Eylül 2015’te ilan edildi. 15 mahalle ve 1 caddeyi kapsayan ilk yasaklar, 30 Kasım’a kadar 5 kez ilan edildi.
İlk olarak 6 Eylül-30 Kasım 2015 tarihinde uygulanan, ardından 2 Aralık 2015 tarihinden Mart 2016 sonuna kadar 103 gün süren Sur’daki sokağa çıkma yasakları, en uzun süreli yasak olarak tarihe geçti.
Bu süreçte Sur’da her gün çatışma yaşanıyor, bombardımanla tarihi bölgenin birçok noktası yıkılıyordu.
12 Ekim 2015 tarihinde, 12 yaşındaki Helin Şen, yasağın olmadığı mahallede evinin bulunduğu sokaktaki fırına ekmek almak için çıktığında başına polis kurşunu isabet etmesi sonucu öldürüldü.
AHMET HAKAN ISRARLA O SORUYU SORDU
Diyarbakır Barosu aynı dönem hak ihlallerini raporluyor, çatışmasızlık çağrısı yapıyordu.
Baro Başkanı Tahir Elçi, 14 Ekim 2015 akşamı gazeteci Ahmet Hakan Coşkun’un CNN Türk’teki Tarafsız Bölge programına katılarak Sur’da yaşanan hukuk dışı uygulamaları anlatmıştı.
Bu haber de ilginizi çekebilir:
d
Tahir Elçi’yi ölüme götüren soruyu bu kez Özdemir ısrarla sordu
d
Tahir Elçi’yi ölüme götüren soruyu bu kez Özdemir ısrarla sordu
Ahmet Hakan’ın, “PKK terör örgütü müdür?” sorusunu ısrarla yöneltmesi üzerine Elçi, “PKK, terör örgütü değildir. PKK’nın bazı eylemleri terör niteliğinde olsa bile PKK silahlı siyasal bir harekettir. Siyasal talepleri olan toplum çok ciddi bir desteği olan bir siyasal harekettir” diye cevap vermişti.
GÜNLERCE HEDEF GÖSTERİLDİ, ÖLÜMLE TEHDİT EDİLDİ
İşte o cevaptan sonra Elçi’ye sosyal medya üzerinden linç girişimi başlatıldı, iktidar medyası tarafından günlerce hedef gösterildi.
Ölüm tehditleri alan Elçi, 20 Ekim 2015 günü sabah saatlerinde makamında gözaltına alındı.
Bakırköy Sulh Ceza Hakimliğince hakkında çıkarılan yakalama kararında “tüm aramalara rağmen bulunamadığı, saklandığı” iddia edildi ancak Elçi makamındaydı.
Avukatı, bir önceki Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar ile İstanbul’a giden Elçi, Bakırköy Adliyesinde ifade verdi.
“SÖZLERİMİN ARKASINDAYIM”
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, Elçi hakkında başlatılan soruşturmaya, CNN Türk’teki programın moderatörü Ahmet Hakan Coşkun ile sorumlu yayın müdürünü de ifade vermek için dahil etti.
Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edildi. Elçi ifadesinde, “Ben sözlerimin arkasındayım ve doğru olduğuna inanıyorum” dedi.
Bu haber de ilginizi çekebilir:
d
Tahir Elçi’yi öldüren kurşun 6 polisten hangisinin silahından çıktı?
d
Tahir Elçi’yi öldüren kurşun 6 polisten hangisinin silahından çıktı?
d
Tanık: Tahir Elçi cinayetinde en kritik deliller yok edildi
d
Tanık: Tahir Elçi cinayetinde en kritik deliller yok edildi
İfadesinin ardından serbest bırakılan Elçi, Anayasa’da ve uluslararası sözleşmelerce de garanti altına alınan ifade özgürlüğünü kullandığını belirterek, “Bu hakkımı kullanırken resmi görüşün veya ultra milliyetçi bir siyasi partinin mesele ve olguları ifade ve tanımlama biçimine uymak zorunda değilim. Bu ifade ve tanımlama biçimim iktidarı ve toplumun bazı kesimlerini rahatsız edebilir. Hatta sarsabilir. Zaten ifade özgürlüğü bunun için vardır” dedi.
AYNI GÜN DAVUTOĞLU’NDAN KÜRTLERE BEYAZ TOROS’LA TEHDİDİ
Elçi ifadesinin ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken, aynı gün dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, katıldığı Van Mitingi’ndeki konuşmasını yapıyordu.
Davutoğlu, sokağa çıkma yasaklarıyla savaş koşullarına itilen Kürt halkını, 90’lı yıllarda JİTEM’in işlediği faili meçhul cinayetleri hatırlatırcasına, “AK Parti iktidardan indirilirse buralarda terör çeteleri dolaşacak, beyaz Toroslar dolaşacak” diyerek tehdit etti.
DÖRT AYAKLI MİNARE’NİN KURŞUNLARI ELÇİ’DE
Elçi, yaklaşık bir ay sonra 28 Kasım 2015’te, Sur’da 16’ıncı yüzyıldan kalma Şeyh Mutahhar Camii yanındaki, kurşunlanan tarihi Dört Ayaklı Minare önünde baro avukatlarıyla birlikte basın açıklaması yapıyordu.
Gazi caddesinde hala nedeni belirlenemeyen çatışmayla çıkan olaylar sırasında vuruldu.
Vurulmadan önce çatışmasızlık çağrısı yapan Elçi’nin son sözleri, şöyle oldu:
“Tarihi bölgede birçok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış kadim bölgede, insanlığın bu ortak mekânında silah çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz.”
DAVUTOĞLU, “HEDEF TÜRKİYE” DEDİ
Dönemin Başbakanı olan Ahmet Davutoğlu, Elçi’nin öldürülmesi üzerine, “Bu olay mutlak surette aydınlatılacaktır. Bizim dönemimizde faili meçhullere izin vermeyiz. Bu terör saldırısı sonrasında Sayın Tahir Elçi’ye dönük olarak bir suikast gerçekleşmiş olması, böyle bir durum varsa mutlaka araştırılarak kim bunu yaptıysa ortaya çıkarılacaktır. Ama kim yapmış olursa olsun hedef açıktır, hedef sadece Sayın Tahir Elçi değil, hedef Türkiye’dir” dedi.
UZAYAN İDDİANAME, SAKLANAN GERÇEKLER, 3’Ü POLİS 4 SANIK
Cinayet soruşturmasına dair bugüne kadar 3 başsavcı ile 5 savcı değişti ve iddianame ancak dört yıl sonra hazırlanabildi.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 3’ü polis 4 sanık hakkında hazırlanan iddianame, olayın üzerinden dört yılı aşkın bir süre geçtikten sonra 3 Nisan 2020 günü Diyarbakır 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
Bu haber de ilginizi çekebilir:
d
Tahir Elçi neyin sembolüydü?
d
Tahir Elçi neyin sembolüydü?
d
Elçi cinayeti: 3 polis 4 yıl sonra ‘şüpheli’ sıfatıyla ifade verdi
d
Elçi cinayeti: 3 polis 4 yıl sonra ‘şüpheli’ sıfatıyla ifade verdi
İddianamede, sanık polisler M.S., F.T. ile S.T.’nin “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermek”ten 2 yıldan 6 yıla kadar hapsi isteniyor.
Firari sanık Uğur Yakışır’ın ise “İki polisi öldürmek, ülke birliğini ve bütünlüğünü bozmak” suçundan 3 kez ağırlaştırılmış müebbet, Elçi’yi “olası kastla öldürmek”ten 20 yıl, polis memuru S.T’yi “öldürmeye teşebbüsten” 20 yıl ve “izinsiz silah bulundurmaktan” 5 yıl olmak üzere toplam 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 45 yıl hapsi isteniyor.
POLİSLERİN ÖLDÜĞÜ DOSYAYLA BİRLEŞTİ
Hazırlanan iddianame, Elçi’nin vurulduğu noktanın 100 metre ötesinde polislerce takip edildikleri taksiden inen Uğur Yakışır ve M.G.’nin açtıkları ateşle polis memurları Ahmet Çiftaslan ve Cengiz Erdur’un yaşamını yitirdiği olayla birleştirildi.
Elçi’nin açıklama yaptığı sokağa giren Uğur Yakışır ve M.G. ile polisler arasında çatışma çıkmış ve sıkılan kurşunlardan biri Elçi’yi öldürmüştü.
M.G. olay yerinde hayatını kaybetti, Uğur Yakışır ise firari sanık durumunda. Ancak Elçi’nin ensesine isabet eden kurşunun hangi silahtan çıktığı bile hala tespit edilemedi.
İddianamede, “İ61BR10KM55TM46Z” kod isimli gizli tanığın, “Bu örgüt mensubunu Haki Xızginas kod olarak biliyorum. Bu örgüt mensubu Tahir Elçi’yi öldüren, 2 polis memurunu şehit eden şahıstır” beyanlarıyla Yakışır’ın Elçi’yi vurduğu iddiası yer alıyor.
Elçi ailesinin avukatları şu karartmaların yaşandığını ve hala cevap alınamadığını söylüyor:
13 SANİYELİK KESİNTİ, ÇALIŞMAYAN KAMERALAR, BULUNAMAYAN MERMİ ÇEKİRDEĞİ
Cinayetin işlenmesinden ancak 4 ay sonra, 17 Mart 2016’da yapılan olay yeri incelemesinde 83 delilden sadece 43’ü toplandı. Bunlar arasında Elçi’yi öldüren mermi çekirdeği yoktu. Öldürüldüğü sokakta bulunan 30’u aşkın polisin silahlarına dair kriminal inceleme yapılmadı.
Elçi’nin vurulma anının da olduğu polis kamerası görüntülerinde 13 saniyelik kesinti olduğu ortaya çıktı. Avukatların savcılığa yaptığı başvurulara rağmen bu polis kamerasına ait hafıza kartı bulunmadı.
17 DAKİKALIK GÖRÜNTÜ DE KESİNTİLİ
Benzer biçimde aynı sokakta bulunan PTT Şubesi’ne ait 5 no’lu güvenlik kamerası kayıtlarında 17 dakikalık görüntü kesintisi olduğu, bir başka işyerine ait dört kameradan üçü çalışırken, cinayet mahallini gören dördüncü kameranın ise çalışmadığı kaydedildi.
Elçi’ye doğru ateş ettikleri kamera görüntülerine yansıyan dört kolluk görevlisi soruşturma sürecinin başında dosyaya ‘şüpheli’ olarak değil, ‘tanık’ olarak dinlendi.”
RAPOR, POLİSLERDEN BİRİNİ FAİL GÖSTERİYOR
Diyarbakır Barosu, soruşturma sürecinde karşılaştıkları bu durumlar üzerine gazetecilerin çektiği olay yerine ait görüntüleri Londra Üniversitesi Adli Mimarlık Bölümü Forensic Architecture’a gönderdi.
Mezopomya Haber Ajansı’ndan (MA) Ömer Çelik’in haberine göre, kurum hazırladığında raporunda, Elçi’nin öldürüldüğü esnada ateş açan polislerin atış yönü ve sayısı ile yere düştüğü ana dair yapılan incelemeler sonucunda fail olarak tespit ettiği 3 polisten birini ‘kesin fail’ olarak işaret etti.
SAVCILIK DİKKATE ALMADI
Raporun sunulduğu Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, dikkate almadı. Raporu 8 Şubat 2019’da kamuoyu ile paylaşan Diyarbakır Barosu, savcılığın raporun işaret ettiği şüpheli polislerin kimliklerini dahi belirlenmediğini duyurdu.
Başsavcılık ise Londra Üniversitesi Adli Mimarlık Bölümü Forensic Architecture raporu sonrası Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) yeni bir rapor hazırlanmasını istedi. Ancak ATK bu talebi reddetti.
“DNA ÖRNEĞİ ADLİ TIP DOSYASINDAN ÇIKARILDI”
Adli Tıp Kurumu’nun tavrını, suikastı aydınlatabilecek en önemli delilin dosyadan çıkartıldığı iddiasıyla desteklediler. Adli tıp kurumunda çalışan Mehtap Altuğ’un 3 Ağustos 2016’da verdiği ifadede Tahir Elçi cinayetiyle ilgili bir delilin UYAP’tan silindiğini söylediği ortaya çıktı.
Tanık Mehtap Altuğ, “Kurum Başkanı Yalçın Büyük, Başkan Yardımcısı Ömer Müslümanoğlu ve bölüm başkanı Bestami Çolak’ın talimatı ile bulunan DNA örneği dosyadan çıkartıldı. Yukarıda da izah ettiğim gibi dosyanın sahibi Arif Bingöl DNA örneğini dosyadan çıkartarak yeni bir dosya hazırlandı ve bu yeni dosya imzalanarak Diyarbakır’a gitti” dedi.
ATK hakkında suç duyurusunda bulunuldu.
BAKANLIK POLİSLER İÇİN RAPOR İSTEDİ, DOSYAYA EKLENMEDİ
İçişleri Bakanlığı Mülkiye Başmüfettişlerince hazırlanan tevdi (ön inceleme) raporu, 26 Haziran 2016 tarihinde hazırlandı ve ancak 21 Ağustos 2017 tarihinde Adalet Bakanlığı’na gönderildi.
Bakanlık, yazısında hazırlanan iddianamede “bilinçli taksirle ölümüme sebebiyet vermek” susucundan yargılanacak 3 polis arasında geçen konuşmanın çözümü ve ortada bulunan polisin ileri-geri hareketlerinin davranış psikolojisi uzmanı kişilerce değerlendirmesini istedi.
Rapor dosyaya eklenmedi.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***