Türkiye, dünyada otomobil vergisinin en yüksek olduğu ülke konumunda. Yüksek ÖTV oranları nedeniyle birçok modelde fiyatın yarıdan fazlasını vergi oluşturuyor.
Bazı modellerde ise bu oran aracın çıplak fiyatının üç katına ulaşıyor. Otomobilin Türkiye’de ulaşılabilir olmasını zorlaştıran bir diğer neden de döviz kurundaki yükseliş.
Özellikle dolar kurun tarihin en yüksek seviyelere çıkması sonrası ise ilgi büyük oranda ikinci ele kaymış durumda.
Yüzde 600’lük fiyat artışı
Türkiye’nin önde gelen otomotiv data şirketi Cardata’nın genel müdürü Hüsamettin Yalçın ikinci el otomobil sektörünün son 10 yılda nerden nereye geldiğini Diken’e anlattı.
Yalçın verilere bakıldığında son 10 yılda ikinci el araçlardaki fiyat değişiminin yaklaşık yüzde 600 olduğunu söyledi.
Sıfır araçlarda ise bu oran yaklaşık yüzde 450.
Yalçın, son dönemde araçların kısa aralıklarla ‘üçlü zam‘ yediğini dile getirdi: “Türkiye’de bu ÖTV sistemiyle araç satışı çok zor. ÖTV çok yüksek. Döviz kuru yükseliyor. Bir de markalar zam yapıyor. Neredeyse her ay üçlü zam yiyor sıfır arabalar. Fiyatlardaki aşırı yükselmeyi gören tüketici bu durumda haliyle ikinci ele yöneliyor. Tabi talep artışıyla birlikte ikinci elde de fiyat yukarı gidiyor.”
‘Yeni oyuncular dengeyi bozdu’
Sektöre giren yeni oyuncuların özellikle ikinci el piyasasında bazı dengeleri ciddi şekilde bozduğunu aktaran Yalçın şöyle devam etti: “10 yıl önce halkada üç bacak vardı: distribütör, bayi ve galerici. Ancak daha sonra bu işe birçok yabancı alım-satım şirketleri ve e-ticaret siteleri girdi. Bunlar tüketiciden aracı ucuz yolla alıp karla satmanın peşindeler. e-ticaret siteleri de zorda kalan kişilere çok düşük fiyat verip kar sağlamaya çalışıyor. Yani böyle bir yapı oluştu. Türkiye’de 1000 kişiye düşen araç sayısı 200’lerde. Avrupa ortalaması ise 600-700’leri buluyor. O yüzden Türkiye’de iştah bu kadar kabarık. O yüzden yabancılar bu kadar çok geliyor.”
Stokçuluk iddiaları
İkinci el araç fiyatlarının fiyatının şu anda olması gerektiğinden daha yüksek olduğunu kaydeden Yalçın, ‘stok‘ iddiaları için de şunları aktardı: “Global çip krizi, üretim sıkıntısı nedeniyle Türkiye’de ne yeterince araç üretilebiliyor, ne de yeterince ithal edilebiliyor. Zaten şu anda sıfır araç bulmakta ciddi bir sıkıntı var. Stok iddiaları ise ne yazık ki doğru. Sektördeki bazı kesimler şuan araç topluyor ve 2022’nin ilk çeyreğinde bunları daha yüksek fiyattan satmak için elde tutuyor. İzmir’de bir marka da yakalandı biliyorsunuz. 269 arabayı stokladığı gerekçesiyle. Artık piyasada sıfır fiyatını geçen ikinci araçlar da var. Bir de Türkiye’de insanlar yatırım aracı olarak alıyorlar. İnsanlar diyor zaten hayat pahalılığı artacak. ‘Araba alayım atayım’ diyor. Geçen ay ekim ayında 56 bin araç satılmış Türkiye’de. Ondan önceki ay 57 bin satılmış. Bunlar kötü rakamlar değil.
İkinci elde zam beklentisi
Yalçın, yıl sonuna kadar sıfır araçlarda fiyat artışını yüzde 12 olarak öngördüklerini, ikinci elde mart başına kadar ise yüzde 25 zam beklediklerini ekledi.
‘100 binmiş, pertmiş artık sorun bile olmuyor’
İkinci el piyasasında son dönemde seçim kriterlerinde de önemli değişimler yaşanıyor.
Görüşene başvurduğumuz İstanbul’da galericilik yapan Güven Yarış, eskiden insanların araç seçiminde bir kriter olarak gördüğü ‘100 bin kilometre‘ sınırının artık bir referans değer kabul görmediğini söyledi. Öyle ki pert kaydı bile artık tüketici gözünde caydırıcı bir etken değil.
Son iki yılda araç fiyatlarındaki hızlı artış nedeniyle pert ve hasar kayıtlı araçların çok daha rahat satılmaya başlandığını aktaran Yarış şöyle devam etti: “Eskiden pert kayıtlı bir aracın değer kaybı yüzde 30’ları buluyordu. Günümüzde bu rakam yüzde 10’lu seviyelere kadar düştü. Eskiden parça boyaya takılan insanlar şimdilerde komple boyalı araçları bile sorun etmiyor. Hava yastığı tamir gören araçlara bile rahat şekilde biniyorlar. Bu tarz araçların alım satımı özellikle 1 milyon lirayı aşan lüks segmentte çok yaygın. Yani özetle insanlar ‘pert kaydına alıştı‘ diyebiliriz.”
İlan siteleri ve suni fiyat artışları
İkinci elde fiyatı yukarı çeken bir diğer önemli etken ise ilan siteleri. İlan sitelerine sadece keyfi olarak piyasa fiyatının üzerinde girilen ilanların ciddi satıcılar tarafından da referans kabul edilmesi doğal olmayan fiyat artışlarını ortaya çıkarıyor.
Diken’e konuşan otomotiv editörü Ahmet Çelik, Türkiye’de ilan sitelerin suni fiyat artışlarında başrol oyucusu olduğu görüşünde.
Çelik’in değerlendirmeleri şöyle: “Bu siteler aslında birer niyet kutusu. Buralarda yer alan fiyatların denklemsel olarak hiçbir açıklaması yok. Örneğin birisi A model 120 bin kilometredeki aracına 80 bin lira yazmış. Onu gören aynı model sahibi bir başka satıcı aracının daha düşük kilometrede olduğunu varsayarak daha yüksek bir fiyat yazıyor. Yani gerçek olmayan bir fiyat bir başka ilana kriter oluyor. Böylelikle de kaotik bir ortam oluşuyor. Ancak araçların noter satışlarına bakıldığında orda yazılan fiyatlarla alakası olmuyor. İlanda 100 bin lira olan bir aracın satışı noterde bazen 60 bin lira oluyor.”
Avrupa’da araç fiyatı nasıl belirleniyor?
Avrupa’da ikinci el satışlarının belli kriterlere bağlı olduğunu aktaran Çelik şöyle devam etti: “Örneğin İtalya’da noter ve pazarlardan toplanan fiyat bir kriter kabul ediliyor. Marka, model, şanzıman tipi vb. unsurlarla her aracın ortalama fiyatı belli. Bir araç 30 bin avro ise 30 bin avrodan satışa çıkıyor. Bu fiyatın ‘incilde yazılan kadar kutsal olduğu‘ yönünde de bir görüş var. Türkiye’de bu konuda resmi bir denetim yok. Noter fiyatları açıklansa bence sorun nispeten aşılacak.”
Almanya-Türkiye kıyaslaması
Almanya’da otomobil parçaları üreten bir firmanın yetkilisi Gökhan Oruçlar ise son dönemde araç üretiminde yaşanan sorunlar nedeniyle Almanya’da da ikinci el piyasasında bazı artışlar yaşandığını söyledi. Ancak Oruçlar’a göre ikinci el kıyaslaması açısından Türkiye ile Almanya arasında halen ciddi bir uçurum var.
Oruçlar’ın değerlendirmeleri şöyle: “Bilindiği üzere Almanya’da araç sahibi olmak bir lüks değil. Daha anlaşılır olması açısından gündelik hayat üzerinden ilerleyim. Burada 300-400 avroya da yürür bir araba bulmak mümkün. Senelerdir kapımızda duran 2006 model Opel marka bir aracı 300 avrodan satışa koymama rağmen aylardır satılmadı. Ayrıca 2015 yılında 64 bin kilometrede 2013 model bir BMW 530 almıştım. O dönem araca 33 bin avro ödedim. Araç yaklaşık altı yıldır bende. Şu an 164 binde ve satmak istesem edeceği en fazla 19 bin avro. Aldığım dönemde Türkiye’de 3000 motor pek bulunmasa da fiyatı 160-170 bin TL bandındaydı. Türkiye’de şuan aynı araç 400 bin liranın altında değildir. Yani fiyat olarak burada geri giderken orada ileri gidiyorsunuz. Ayrıca burada 2 bin 500-3 bin avro kazanan bir fabrika işçisi bile BMW’nin 2021 model bir aracına binebilecek maddi güçte sayılır. Burada araçlar değil ama biraz parça ve işçilik ücretleri fazla diyebiliriz.”
KAYNAK: DİKEN – BURAK BOYOĞLU
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***