HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, dövizdeki sert yükselişin ve ekonomik tabloya ilişkin olarak yaptığı açıklamada, iktidarı istifaya çağırırken, seçim kararı alınması gerektiğini söyledi.
Sancar, “Eğer iktidar, cumhurbaşkanı istifa etmez ve derhal seçim kararı almazsa görev muhalefet partidedir diye düşünüyorum. Bizim bütün muhalefet partilerine çağrımızdır: Gelin, ‘derhal seçim’ önergesini hazırlayıp Meclis’e sunalım. Eğer Cumhurbaşkanı kendisi seçim kararı almıyorsa ve istifa etmiyorsa, o zaman Meclis devreye girmelidir” dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Sancar, Merkez Yürütme Kurulu’nun olağanüstü toplantısı sonrası açıklama yaptı.
Sancar, muhalefet güçlerine ortak mücadele çağrısı yaparken, “Hep beraber, halkçı, adil, katılımcı bir ekonomi anlayışını yerleştirme mücadelesinde kararlı davranırsak, bu ülkede seçimi de erken alma, hatta derhal gerçekleştirme sağlama imkanı yaratırız. ‘Derhal seçim’den sonra bu ekonomi anlayışını hayata geçirebiliriz” ifadelerini kullandı.
Sancar’ın açıklamaları şöyle:
Bugün MYK’yı acil toplantıya çağırdık. Gündemimiz dünden beri canlı bir şekilde hepimizin izlediği bir çöküşü değerlendirmeydi. Ülkede ekonomi çöküyor, sadece ekonomi değil toplumsal ve siyasal sistem de çöküyor. Çok boyutlu krizlerle karşı karşıyayız. Bu çoklu krizi esas kaynağının iktidarın politikaları ve mevcut sistemi olduğunun altını her vesile ile çiziyoruz. Aylardan, yıllardan beri bugünlerin geleceğini, ısrarla belirtiyoruz. Sahada, çeşitli konularda çalışmalar yürüttük, halkımızla buluştuk, emekçilerle çeşitli toplum kesimleriyle görüşmeler yaptık. Orada gördüğümüz tablo halkın her geçen gün yoksullaştığı…
Çöken sistemin kendisidir, tek adam rejimidir, tek adam rejiminin izlediği politikalardır. Bu çöküşün maliyetini yoksullara çıkarılma peşindeler. Döviz kurlarındaki oynama bunun zirvesini oluşturuyor. Sadece bir günde gerçekleşen artışların bile Türkiye halkına, toplumuna nasıl ağır bir bedel olarak geri döndüğünü rakamlarla anlatmayacağız. Bunu her an halkımız zaten yaşamaktadır. Son bir aydaki bu kur artışı ya da TL’nin değer kaybı, Türkiye’nin dış borcunu, 2022 merkezi yönetim bütçesi kadar artırmıştır. Karaborsadan söz ediliyor, ürünlere sınırlama getiriliyor, fiyatlar günlük değişiyor, ekonomide fiyat kavramının ortadan kalktığını bile söyleyebiliriz. Fiyat kavramının ortadan kalkması her türlü fırsatçılığa zemini hazır hale getiriyor. Biz HDP olarak bu yıkıma karşı neler yapabileceğimizi tartışmak üzere toplantımızı gerçekleştirdik. Buradan çeşitli kararlarla çıkıyoruz ve toplantımızın ilk bölümünde aldığımız kararları paylaşacağız.
Bugün yaşananların hiçbirin sürpriz değil. İktidarın bütçesi de ekonomi alanındaki politikaları da 3 temel unsura yaslanıyor: Savaş, yandaş ve rant. Bu iktidarın savaşa yandaşa ve ranta ayırdığı kaynaklar, ülkenin bir yangın yerine dönmesine yol açmaktadır. Bu politikalar ekonomik çöküşü ve siyasi çöküşü getirmiştir. Toplumsal bir krizle de karşı karşıyayız. Yapılması gereken ilk iş bu yönetimin, bu iktidarın derhal istifa etmesidir ve bununla birlikte derhal seçim kararı almasıdır. Eğer iktidar, cumhurbaşkanı istifa etmez ve derhal seçim kararı almazsa görev muhalefet partidedir diye düşünüyorum. Bizim bütün muhalefet partilerine çağrımızdır: Gelin, ‘derhal seçim’ önergesini hazırlayıp Meclis’e sunalım. Eğer Cumhurbaşkanı kendisi seçim kararı almıyorsa ve istifa etmiyorsa, o zaman Meclis devreye girmelidir. Bütün muhalefet partileri derhal seçim önergesini birlikte hazırlamalı ve Meclis’e sunmalıdır. Biz inanıyoruz ki sadece muhalefet partilerine mensup milletvekilleri değil, iktidar partilerinin vekilleri de bu önergeye destek vereceklerdir.
Çok boyutlu krize karşı çoklu mücadele birlikteliğine de ihtiyaç vardır. Toplumsal muhalefet güçlerinin de çok daha somut öneriler etrafında buluşmaları ve halkın geleceğini savunacak bir çizgide buluşmaları acil bir ihtiyaçtır. Bütün toplumsal muhalefet güçlerine, meslek örgütlerine, esnaf örgütlerine, kadın hareketine, sendikalara çare yapıyoruz; gelin ortak mücadeleyi daha da büyütelim. HDP zaten sahadadır, halk buluşmaları yapmaktadır.
Ülkeyi çöktürme planıyla karşı karşıyayız. Siyasete karşı çöktürme planı 7 yıldır uygulanıyor fakat bu çöktürme planı iktidarın çöküşüne yol açtı. Başta HDP, toplumsal muhalefet kesimleri dimdik ayakta duruyor.
Ekonomiyi çöktürme planına karşı çoklu mücadele yürütme mecburiyeti var. Çoklu mücadele çoklu ittifaklar gerekir. Bu ittifak bir demokrasi ittifakı olarak çağrılarımızda zaten yer almaktadır, bunu daha da somutlaştırma zamanıdır.
Cumhurbaşkanı ekonomik kurtuluş savaşından bahsediyor. Burada ekonomik kurtuluş savaşı lafını şöyle anlamak lazım: Halka karşı bir savaş, yani bu ekonomi politikalarla, bu talan, rant, yandaş ve savaş anlayışı ile yürütüşen program, ekonomik kurtuluş savaşı değil, halka karşı savaştır. Bedelini halkın ağır bir şekilde ödediği sonuçlar doğurmaktadır. Biz de halkın haklarını hep birlikte savunmak için çoklu, güçlü bir demokratik mücadele ortaklığını geciktirmeden hayata geçirme yükümlülüğü ile karşı karşıyayız.
İktidarın bu dönemde başvurabileceği bir yöntem de uzun süredir kullandığı bir politika: Kutuplaştırma, düşmanlaştırma, gerilim politikasıdır. Bize düşen bütün mağdurlarla, ezilenlerle, ötekileştirilenlerle diyalogu derinleştirerek sürdürmek, demokrasi mücadelesini aynı zamanda bir toplumsal barış meselesi olarak önümüze koymaktır. İktidarın bu çöküşten, kendi çöküşünden çıkış ararken başvurabileceği çeşitli oyunlara karşı bütün demokrasi güçlerinin çok uyanık ve duyarlı olması gerekiyor. Halkı savunma adına bize önemli görevler düştüğünü biliyoruz. Bu görevlerin hakkıyla yerine getirilmesi için de yine ortak demokratik mücadeleyi en geniş noktalara taşımamız gerekiyor. Bizler hemen bugün eş başkanlar başkanlığında bir kriz koordinasyon merkezi oluşturduk HDP olarak. Bütün gelişmeleri anında izleyecek bir çalışma başlattık. Her gelişmeye karşı da değerlendirmelerimizi politika önerileriyle halka duyuracağız.
Ancak bu yeterli değil tek başına. Buradan başka çevrelere de çağrı yapıyoruz; sendikalar, meslek örgütleri, Meclis’in içinde ve dışında yer alan bütün muhalefet partilerinin bir araya geleceği, temsilciler göndereceği geniş bir kriz koordinasyon kurulu oluşturulmalıdır. Tek adam rejimi ve onu besleyen düzen unsurları bu ülkenin ve halklarının kaderi değildir. Kimse karamsarlığa kapılmasın. Ekonomideki çöküş, bu ülkenin emekçilerinin ürettiği kaynakların yetersizliğinden ileri gelmiyor. Bu kaynakları yandaşa, ranta, savaşa tahsis eden bu düzenden ve bu iktidardan kaynaklanıyor. Eğer, geniş bir demokratik ortak mücadele birlikteliği oluşturabilirsek, bu ülkenin bütün emek veren insanlarının ürettiği, yarattığı değerleri ve kaynakları krizden çıkış için değerlendirme imkanımız da vardır. HDP olarak bu konuda uzun zamandır yürüttüğümüz çalışmalardan oluşan bir programımız var.
Hep beraber, halkçı, adil, katılımcı bir ekonomi anlayışını yerleştirme mücadelesinde kararlı davranırsak, bu ülkede seçimi de erken alma, hatta derhal gerçekleştirme sağlama imkanı yaratırız. ‘Derhal seçim’den sonra bu ekonomi anlayışını hayata geçirebiliriz.
Ekonomideki her gelişme siyasetteki gelişmeden bağımsız değildir, olamaz. Ekmek özgürlükten ayrı düşünülemez.
Bizim yoldaşlarımızdan, başta eski eş başkanlarımız olmak üzere siyasi rehin tutulan arkadaşlarımızdan gelen önerileri elbette tartışıyoruz. MYK’da bu görüşler ve siyasi rehin durumunda olan eş başkanlarımız dahil başka arkadaşlarımızdan gelen önerileri de değerlendiriyoruz. Elimizdeki verilerle bu önerileri de dikkate alarak program oluşturuyoruz.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***