YORUM | M. NEDİM HAZAR
Siz gördünüz mü bilmem, ama ülkenin Adalet Bakanlığını işgal eden şahıs dün şöyle bir beyanda bulundu:
Okumakta sıkıntı çekenler için bir de yazılı halini koyalım:
“Bir binayı adliye yapan şey girişte asılı tabela değil, o binanın içinde adalet duygusunun temiz, kesin, hızlı şekilde karşılık bulmasıdır. Bir kişiyi yargı mensubu yapan ise sırtındaki cübbesi değil, elindeki hassas adalet terazisidir.”
Bu beyanın yapıldığı saatlerde yüzlerce insan yine hukuksuz yere tutuklanıp cezaevine yollanmıştı ama kimin umurunda!
Almanya’nın ünlü dergisi Der Spiegel avukatları aracılığıyla bir röportaj yayınladı. Şebnem Arsu ve Maximilian Pope imzalı haberde son gelişmeler ışığında 64 yaşındaki iş insanının görüşlerini de öğrenme şansımız oldu. Malum olduğu üzere Kavala 4 yılı aşkın bir zamandır hapishanede, eşi ve avukatları dışında kimseyle görüşmesine izin verilmiyor.
Özellikle havuz medyası ve iktidar cenahı her fırsatta Kavala aleyhine demeçler veriyor, görüş belirtiyor.
Tayyip Erdoğan’ı tarihin en önemli kötülerinden biri yapan özelliği sanırım bitmeyen kini. Gerek ürettiği FETÖ söylemi, gerekse Demirtaş ve Kavala gibi özel nefret ettiği kişilere duyduğu kin, her geçen gün artıyor adeta.
Hatırlayanlar olacaktır, birkaç gün önce İngiliz gazetesi Financial Times’ın dış politika yazarlarından David Gardner, köşesinde bu olayı ele almış ve “Erdoğan’ın öfkesi Türkiye’ye zarar veriyor” başlığını kullandıktan sonra, “Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Osman Kavala’ya eziyeti şahsi,” demişti.
Gardner’a göre Erdoğan’ın oy oranları düşerken ortaya koyduğu milliyetçi popülizmi taktiksel. Fakat Kavala’ya yönelik antipatisi içgüdüsel…
Peki nasıl bir nefret motivasyonu bu kadar büyük olabilir?
Der Spiegel de bu soruyla başlamış:
“SPIEGEL: Sayın Kavala, Cumhurbaşkanı Erdoğan sizin durumunuzla neden bu kadar ilgileniyor?
KAVALA: Cumhurbaşkanının davanın detaylarıyla veya hakkımdaki iddialarla ilgilendiğini düşünmüyorum. Ama onun umursadığı şey; benim hapiste ne kadar kalacağım. 2013’teki Gezi protestolarının hükümete karşı bir dış komplo olduğu efsanesini sürdürmek istiyor. Herhangi bir kanıt olmamasına rağmen, bu komplo teorisinin temeli, Gezi Parkı’nın geliştirilmesine ve George Soros’un Açık Toplum Vakfı ile olan ilişkilere karşı olduğum gerçeğidir. Karar verilmiş. Soros’un farklı ülkelerdeki ayaklanmaları desteklediği komplo teorisi, 15 Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişiminden bu yana hükümetin resmi görüşü oldu. İstanbul Boğaziçi Üniversitesi’nin bağımsızlığını protesto eden öğrenciler bile son zamanlarda muhalefet partilerine ve dış güçlere hizmet etmekle suçlanıyor.”
Görüldüğü üzere Kavala ülkede hukuk ve adaletin olmadığını, davaların tamamen göstermelik olduğunun altını acı bir şekilde çiziyor. Ona göre Erdoğan davasıyla değil, hapiste ne kadar kalması gerektiğiyle ilgileniyor!
Biliyorsunuz, bugünlerde Kavala’nın her an serbest bırakılacağına dair bir iyimserlik de var. Kavala böyle düşünmediği gibi, özellikle AB ve Batılı ülkelerin demokrasi ve özgürlükler konusunda Erdoğan hükümetine baskı yapmaya devam etmesini istiyor. Ve kendisinin ne zaman serbest kalabileceğine dair bir fikriyatı da var. Okuyalım…
Dergi sormaya devam ediyor:
“SPIEGEL: Erdoğan iktidardayken hapisten çıkacağınızı düşünüyor musunuz?
KAVALA: Önümüzdeki seçimlere kadar son derece gergin bir siyasi ortamımız olacağını düşünüyorum. Dış güçlerin hükümeti devirmek istediği komplo teorisi bu aşamada bilinçli olarak kullanılmaktadır. Bu yüzden salıverilmem seçimlere kadar bir dilek olarak kalabilir. Öte yandan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Kasım ayı sonuna kadar serbest bırakılmazsam Türkiye aleyhine ihlal davası açacağını açıkladı. AİHM kararına uymamanın hükümete maliyeti tutukluluğumun yararlarından daha fazlaysa, seçimlerden önce serbest bırakılabilirim…”
Başta Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala olmak üzere, hapishanelerde tutsak olarak tutulan tüm aydın, gazeteci, akademisyen, eğitimci ve sivil masumların en kısa sürede serbest kalmasını temenni etmekten başka elimizden bir şey gelmiyor ne yazık ki!
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***