YORUM | MAHMUT AKPINAR
Erdoğan’ın ölmesini mi istiyorsun?
Bazen her şey öylesine tıkanır, insanlar öyle tükenir ki toplum tıkanmaya sebep olan kişinin nasıl olursa olsun gitmesini ister. Şu anda Erdoğan için bunun yaygın bir beklenti olduğunu söyleyebilirim. Sosyal medyada helva resmi paylaşıp Reis’in ölümüne telmihte bulunanlar, “Bugün de mi iyi bir haber yok?” diye hayıflananlar az değil.
Erdoğan’ın kurduğu hukuksuz rejimden nemalananlar ona tapıyor olsa da giderek genişleyen halk yığınları Erdoğan’dan bıktı ve yıldı. Yargıyı, polisi sopa olarak kullandığı için insanlar biriktirdiği öfkeyi yeterince yansıtamıyor. Buna rağmen rahatsızlığın ve eleştirinin yükseldiği çok açık.
Erdoğan ölse muhtemelen kamuoyu en erken 3 gün sonra duyar. Bilgi resmi olarak paylaşılmaz. Çünkü otoriter ülkelerde liderin ölümünü müteakip müthiş bir rekabet ve hareketlilik başlar. Ölüm haberi ancak yeni lider netleştikten sonra kamuoyuna duyurulur. Vefatın resmi hale geleceği ana kadar arka planda, halkın haberdar olmadığı kıyasıya güç mücadelesi yaşanır. Otoriter liderlerin ölümü sonrası neler yaşandığına dair “Stalinin Ölümü” (The Death of Stalin) adında komedi tarzında İngiltere, Fransa ortak yapımı harika bir film var. İzlemenizi öneririm.
Erdoğan elde ettiği illegal güç ve yetkiyi kurumsallaştıramadı. Bu nedenle Erdoğan sonrası başka birinin aynı yetkilerle iktidarı kullanması halka, muhalefete ve aydınlara bağlı. Şu anda halk hukuk ve demokrasi talebinden öte, ekonomik sıkıntılar nedeniyle AKP’den rahatsız. Ekonomik çöküşün Erdoğan’ın hukuku, demokrasiyi katletmesinden, denge-denetim sistemini bitirmesinden kaynaklandığını göremiyor. Dolayısıyla yeni vaatlerle “karizmatik” ve “güçlü” otoriter bir lider adayı çıktığında tekrar ütülecek ciddi bir kitle var.
29 Ekim’de çekilen, viral olan video Erdoğan’ın çok da kalıcı olmadığını herkese gösterdi. Yürümekte zorlanan, düştü düşecek bir Erdoğan gördük. Bu durum Erdoğan sonrasına dair iktidar hesaplarını ve mücadelesini artıracaktır. AKP içinde Erdoğan sonrasına hazırlanan Hulusi Akar, Hakan Fidan, Süleyman Soylu gibiler konum almaya çalışacak ve Erdoğan’ın kullandığı muazzam güce talip olacaktır.
Anayasa’nın 106. maddesi şöyle diyor: “Cumhurbaşkanlığı makamının herhangi bir nedenle boşalması halinde, kırk beş gün içinde Cumhurbaşkanı seçimi yapılır. Yenisi seçilene kadar Cumhurbaşkanı yardımcısı Cumhurbaşkanlığına vekâlet eder ve Cumhurbaşkanına ait yetkileri kullanır. Genel seçime bir yıl veya daha az kalmışsa Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimi de Cumhurbaşkanı seçimi ile birlikte yenilenir.”
Erdoğan sonrası Türkiye’yi ne bekliyor?
Normal olan Erdoğan’ın ölümünü müteakip bir seçim takviminin belirlenip seçime gidilmesidir. Demokratik seçimlerle yeni cumhurbaşkanının göreve başlamasıdır. Ancak Erdoğan anayasayı ve yasaları dikkate almadığı, var olan normlara güveni aşındırdığı için, otoriter eğilimli başka kişilerin-odakların Erdoğan sonrası ortamı kendi lehine kullanabileceğini dikkate almak gerekir. Silahlı güçlere hükmetme veya istihbarat imkanlarıyla kaos çıkarma potansiyelinde olanlar bir kaos planı ile inisiyatif almak, fiili durum üretmek isteyebilirler. Krize münhasır veya geçici olarak koltuğa otursalar, bu gücü kalıcı hale getirmeyi deneyebilirler.
Erdoğan sonrası otoriter rejimi devam ettirme hevesinde olabilecek iki kesim var:
1: AKP içinde olup Erdoğan sonrasına hazırlanan eli kanlı ve kirli aktörler.
2: Hala TSK, Yargı, bürokrasi içinde ağırlığı olan, etki elemanları görevine devam eden Ergenekoncular.
15 Temmuz Ergenekoncuların ve Erdoğan’ın yakın ekibinin birlikte sahnelediği bir senaryo idi. Ergenekoncular ve Erdoğan’ın sır küpü adamları 2014’te kurdukları kanlı ve kirli koalisyonu devam ettirme ve bu koalisyonu bozmaksızın ülkenin kaderine birlikte hükmetme tercihine de yönelebilirler.
İç ve dış dengelerin, ekonominin, toplumun, aklı selimin yeni, otoriter bir yönetime geçit vereceği kanaatinde değilim. Ama ani bir vefat olur, bu durum kamuoyundan gizlenirse, demokratik unsurlar ve muhalefet uyanık olamaz, yeterince kararlılık sergileyemezse Erdoğan’ın ucube başkanlık sistemiyle kullandığı muazzam güce sulananlar olacaktır.
Türkiye ulusalcı otoriter rejimi de, demokrasiye tahammülsüz İslamcı yönetimi de denedi. Bu ülke Erdoğan’dan ve Ergenekon’dan iyilerine layık. Türkiye hukukun üstünlüğüne dayalı, kuvvetler ayrılığının işlediği, demokratik bir yönetimi hak ediyor ve bunu kuracaktır. Yeter ki demokrasi ve özgürlükler cephesi gaflete düşmesin.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***