Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) tarafından bugün Ankara’da düzenlenen ‘Nefret Söylemi ve Nefret Suçları Sempozyumu’nun açılış töreninde konuştu.
“Devlet, ancak vatandaşlarına karşı eşit ve tarafsız davranarak adaleti ayakta tutabilir, yaşatabilir” diyen Bakan Gül, şunları söyledi:
“Bir insanın kılık kıyafetinden, düşüncesinden, yaşam tarzından, inancından dolayı eğitim ve çalışma hayatına yönelik nasıl ayrımcılığa tabi tutulduğu, kötü örnekleriyle hafızamızda tazedir. Bu kimliklerine, kültürlerine yönelik ret, inkar ve asimilasyon politikalarının da insanımızın onurunu nasıl rencide ettiğini yine hepimiz yaşadık. Ötekileştiren, ayıran, ‘makbul vatandaş’ ayrımı yapan bu tipolojiyi dayatan devlet, hukuk devleti olamaz. Hukuk devleti, herkesin devletidir; hukukun üstün olduğu, farklılıkların zenginlik olduğu bir devlettir. Hukuk devletinde şablon insan yoktur. Her insan eşittir ve biriciktir. İşte bu anlayışta, Sayın Cumhurbaşkanı’mızın liderliğinde ortaya koyduğumuz vizyon da bu anlayışın eski Türkiye anlayışında kalması ve artık bu konudaki ayrımcılıkların ve bu konudaki nefret yaklaşımlarının tamamıyla ortadan kalkmasına yönelik, çoğulculuğu hakim kılma, hukukun tam anlamıyla üstün kılınmasına yönelik reformlarımızı adım adım hep uyguladık, uygulamaya devam ediyoruz.
‘İNSANIMIZI HAKLARIYLA YAŞATMAK DEVLETİN EN TEMEL GÖREVİDİR’
Bu söylem, daha ciddi ve telafisi zor diğer suçların da ayrıca bir ön sebebidir. Hangi görüşten, inançtan, yaşam tarzından olursa olsun insanımızı haklarıyla yaşatmak, devletin en temel görevi ve vazifesidir. Devlet, ancak vatandaşlarına karşı eşit ve tarafsız davranarak adaleti ayakta tutabilir, yaşatabilir. İşte bu konuda ‘Daha adil bir dünya mümkün’ çağrısı da Cumhurbaşkanı’mızın küresel adaletsizliğe karşı söylemiş olduğu çok önemli bir çağrıdır.
‘HUKUK DEVLETİNİN GÖREVİ ENGELLERİ KALDIRMAKTIR’
Günümüzde, özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra, Müslümanlara karşı yapılmak üzere bir nefret söylemi kurumsal hale gelmiştir adeta. Burada artış gözlemlenmektedir. Birçok ülkede Müslümanlar sırf kimliklerinden, yaşam tarzlarından dolayı zulme ve nefret söylemlerine maruz kalmaktadır. Peygamber Efendimizin karikatürlerinin yayınlanması, kutsal kitabımızın yakılması, İslam’ı aşağılayan filmlerin çekilmesi, camilerin, minarelerin yasaklanması, bazı Avrupa ülkelerinin Müslüman kadınlarının giyim kuşamlarına yönelik kısıtlamaları, cami ve Müslüman mezarlıklarına yönelik saldırılar, baskılar, son süreçlerde yaşadığımız örneklerdir. Üstelik bu eylemlere karşı hukuk sistemi ya sessiz kalmış ya da gereken bu konudaki atılımı, gayreti göstermemiştir. Birçok meselenin de özellikle İslam, Türk ve yabancı düşmanlığına karşı birçok vakanın da rapor edilmediği, kayıtlara girmediği de çok açık bir şekilde bilinen bir gerçektir. Bunun da Batı tarafından özellikle örtülmeye çalışıldığı çok açık bir realitedir. Hangi dinin mensubuna yapılırsa yapılsın bu nefret suçudur. Hristiyan, Yahudilere de yapılan her türlü saldırıyı biz nefret suçu olarak tanımlarız. Bunun da sonuna kadar mücadelesini ederiz. İnsanlar neye inanmak isterlerse, ne şekilde yaşamak isterlerse hukuk devletinin görevi, bu konuda her türlü desteği sağlamak, engelleri kaldırmaktır. Bu inanca karşı yönelen her türlü saldırıyla da etkin bir şekilde mücadele etmektir.
‘NEFRET SUÇLARINA YÖNELİK TCK’DA BİR DÜZENLEME YAPMAYI HEDEFLİYORUZ’
Meclis’imizin İnsan Hakları Komisyonu başta olmak üzere, buralarda olgunlaşarak bir yasal düzenlemenin de bu yasama döneminde gelmesini hedefliyoruz. Nefret suçlarına yönelik Türk Ceza Kanunu’nda bir düzenlemeyi de yine yapmayı hedefliyoruz
Kararlı bir şekilde nefret suçlarıyla mücadele etme konusunda da hedeflerimizi ortaya koyduk, bunu da başaracağız. 84 milyonun her bir ferdi, dili, dini, ırkı, inancı ne olursa olsun bizim için ayrı ayrı değerlidir. Her bir bireyin onurunu ve haysiyetini korumak, bizlerin temel görevleridir. Dolayısıyla aynen işkence ve kötü muamelede olduğu gibi nefret söylemlerine ve suçlarına karşı da sıfır tolerans yaklaşımını benimsiyoruz. Anayasamızın bu konudaki hükmü de yine açıktır.” (ANKA)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***