Gerek köşe yazılarımı gerekse de Youtube yayınlarımı izleyenler bilir; benim 15 Temmuz darbe girişimi iddiasına dair net bir tezim var:
15 Temmuz iddia edildiği gibi bir darbe girişimi değil, bizatihi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın kurgulayıp dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve Ergenekon uzantıları eliyle hayata geçirdiği kurgu bir operasyondur.
Sonuçları itibariyle de çok başarılı(!) olmuştur.
Erdoğan koltuğunu koruyup tek adam rejimini inşa ederken Ergenekon-derin devlet uzantıları da hayalini dahi kuramayacakları pozisyonlara geldiler.
Bu esnada 251 insanımız hayatını kaybetti, binlercesi yaralandı, yüzbinlerce insan mağdur oldu ve olmaya devam ediyor ama önemli değil! Saray’ın salahiyeti için bu kadar ‘zarar’ göze alınabilirdi.
Bilindiği gibi Erdoğan rejiminin 15 Temmuz kurgusunda en kritik rol algı operasyonları bölümüydü. Gerek 15 Temmuz’a giden yolda gerekse de sonrasında mesailerinin büyük bir bölümünü bu algı operasyonlarına harcadılar.
Bu konu, yani rejimin algı operasyonları çok geniş bir konu ama bu yazının konusu spesifik olarak Birleşik Arap Emirlikleri ile ilgili kısmı.
Hatırlanacağı gibi başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olmak üzere İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu olmak üzere AKP yöneticileri ve Havuz Medyasının tamamı 15 Temmuz’un arkasında Birleşik Arap Emirlikleri’nin olduğunu iddia etti.
Hatta Çavuşoğlu bir adım daha ileri gidip Birleşik Arap Emirlikleri’nin darbe girişimi için 3 milyar dolar para harcadığını da iddia etti.
Diğer 15 Temmuz iddiaları gibi bu iddianın da delili ortaya konmadı ama geride kalan beş yılda sayısız kez tekrar edildi.
Yeni Şafak’tan Anadolu Ajansı’na Sabah’tan TRT’sine, SETA’sından sosyal medya trollerine kadar hep bir ağızdan Birleşik Arap Emirliklerine saydırdılar.
Hatta Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar hızını alamayıp 2020 Temmuz’unda El Cezire’ye verdiği demeçte Birleşik Arap Emirliklerinin Türkiye karşıtı terör örgütlerini desteklediğini iddia ederek “hesap soracağız” demişti.
Saray’ın sözcüsü İbrahim Kalın ise muhtelif tarihlerde BAE’yi hedefe koyan açıklamalar yapmıştı.
Yani uzun lafın kısası Birleşik Arap Emirlikleri “Erdoğan’ı devirmeye çalışan, Türkiye karşıtı terör örgütlerini destekleyen, Libya’da MİT’çileri öldüren düşman bir ülke” olarak tanımlanıyordu.
Üstüne bir de Katar krizi ile Sedat Peker’in BAE üzerinden yayınladığı videolar gelince BAE, Saray için tam anlamıyla büyük şeytana dönüştü.
‘DARBENİN PATRONU’NA KIRMIZI HALILI KARŞILAMA
Erdoğan’ın kıvraklığı herkesin malumu.
Dün ak dediğine bugün ustalıkla kara diyebilir ve her iki adımında da tabanından alkış almayı başarır.
Benzer durum BAE ile ilişkilerde de yaşanıyor.
Yakın zamana kadar ağzına geleni sayan Saray ve şürekası şimdi hep birlikte Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkilerin ne kadar stratejik öneme sahip olduğundan dem vuruyor.
Önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayid Al Nahyan ile telefonda görüştü. Ardından 18 Ağustos’ta bizzat Erdoğan BAE ulusal güvenlik danışmanı Şeyh Tahnoun bin Zayet Al Nahyan’ı sarayda kabul etti.
Zayet Al Nahyan’ın muadili İbrahim Kalın olsa da BAE ile ilgili tüm sözlerini yutan Erdoğan misafirini en üst düzeyde ağırladı.
Sonrasında ise 31 Ağustos’ta Veliaht Prens Muhammet bin Zayet El Nahyan (MBZ) ile telefonda görüştü.
Şimdi ise MBZ bizzat Ankara’ya geliyor.
Independent Türkçe’nin haberinden öğrendiğimize göre önümüzdeki hafta yapılacak olan ziyaretin ana motivasyonu ekonomik ilişkiler.
Çok değil, daha bir yıl kadar önce BAE için “diplomatik ilişkileri askıya almak ve büyükelçiyi geri çekmek gibi bir adımımız olabilir” diyen Erdoğan şimdi MBZ’nin önüne kırmızı halılar serecek.
Bu durumda bizim de haklı olarak şu soruları sormamız gerekecek;
Hani 15 Temmuz’un finansörü BAE ve lideri MBZ’di? Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’ndan İçişleri Bakanı Soylu’ya kadar hepsi BAE’yi suçlayan açıklamalar yapıyordu.
Hatta AA’dan Yeni Şafak’a tüm havuz medyası MBZ’yi ‘suç örgütü lideri’ olarak haberleştiriyordu. Yine aynı medyaya göre Libya’da MİT’çileri öldüren silahları veren MBZ’di.
Peki ne oldu da şimdi önüne kırmızı halı seriyorsunuz?
15 Temmuz’a ve Libya’da öldürülen MİT’çilere dair tüm iddialarınız yalandan mı ibaretti?
Darbenin finansörü diyerek bir ülkeyi suçlamanız yalansa, 15 Temmuz’a dair başka hangi yalanları söylediniz?
Yoksa BAE’den yatırım gelecek diye tüm söylediklerinizi yuttunuz, üzerine bir bardak su mu içtiniz?
BAE’yi doğrudan hedef alarak attığınız dokuz sütunluk “Şerefsiz bunlar” manşetlerini ne yapmayı düşünüyorsunuz? Hatta Yeni Şafak İbrahim Karagül eliyle BAE’ye savaş açmayı bile talep etmişti.
AKP’lilerin açıklamalarına örnekleri uzatmak mümkün.
Ancak ben bu noktada Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın geçen yıl temmuz ayında El Cezire’ye verdiği demeçten bir alıntı yapmak istiyorum.
Akar şöyle dedi: “Birleşik Arap Emirlikleri, zarar vermek amacıyla Türkiye karşıtı terör örgütlerini destekliyor. Doğru yer ve zamanda hesabını soracağız. BAE küçüklüğünü ve etkisini göz önünde bulundurarak bunu yapmamalı.”
Akar’ın bahsettiği doğru yer ve zaman nedir bilmiyoruz ama “hesap” konusu karıştı. Erdoğan’ın BAE ve MBZ ile ilgili tek hesabı var o da gelecek olan para ile ilgili.
Bakalım Erdoğan’ın sıradaki kıvrak manevrası hangi ülke veya konuyla ilgili olacak?
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***