1960 darbesiyle ilgili kitabıyla tanınan İngiliz gazeteci yazar Jeremy Seal, Türk halkının 2023 seçimlerinde iktidarı değiştirecek güce sahip olduğunu söyledi. 2019’daki yerel seçim sonuçlarını hatırlatan Seal, “Türk seçmen bir lider veya iktidar partisini değiştirmek isterse bunu yapacaklar ve bu gayet mümkün. Son derece mümkün ve 2023’te bu olacak. Birçok Türk ve Türk çalışma arkadaşlarım çok daha uğursuz ve kasvetli sonuçlar bekliyor. Benim umudum var ve Türk insanı hazır ise kaderlerini ellerinde tutabilirler ve seçim sandığında hükümeti değiştirmek de kendi ellerinde olacak.” ifadelerini kullandı.
Politurco.com’un Genel Yayın Müdürü gazeteci Aydoğan Vatandaş’ın konuğu gazeteci yazar ve yayıncı Jeremy Seal’di. Seal bir seyahat yazarı ancak ‘A Coup in Turkey: A Tale of Democracy, Despotism and Vengeance in a Divided Land’ isimli bir kitabı da var. Yani siyasetin de içinde bir isim. Aydoğan Vatandaş’ın ilk sorusu du bu oluyor. Vatandaş, “Türkiye’de 1960’ta yapılan bir darbeyle ilgili kitap yazmak için motivasyona ve bu fikre nasıl sahip oldun?” sorusu üzerine Seal, şunları söylüyor:
ADNAN MENDERES BENİ ÇOK ETKİLEDİ
“Türkiye’ye ilk olarak 1984’te Yabancı Dil Olarak İngilizce öğretmeni olarak geldim. Ve o zaman ülkeye resmen aşık oldum. (…) 1990larda ve 2000lerde çeşitli seyahat kitapları kaleme aldım. O zamanlarda siyasete pek aşina değildim. Türkiye’de ne zaman siyaseti tam olarak anlamaya başladım, işte o zaman politikayla ilgili yazma isteği uyandı içimde. Bahsettiğin darbe kitabı, A Coup in Turkey, bir şeyleri idrak etmemden sonra ortaya çıktı. 2008’de Büyük Menderes Nehri’ni ziyaret ederken Adnan Menderes ile karşılaştım. Hikayesini duydum ve onun büyüdüğü yeri ziyaret ettim. Aydın’ın yakınlarında bulunan Çakırbeyli. Bana bu durum biraz gözden kaçırılmış gibi geldi ve oldukça önemli siyasi bir figürdü kendisi ve demokratik seçimle başbakan olduktan sonra asılan ilk ve tek kişiydi. Bu beni çok etkiledi. Tam olarak 2013’te ülkenin güney batısında yer alan Milas”ın Kargıcak köyündeyken kitabı yazma kararı aldım.”
İŞTE SANA DUYULMAMIŞ BİR HİKAYE
“Tipik bir Türk misafirperverliği ile Mehmet adında bir Türk beni ve rehberimi çay için içeri çağırdı. İçeri girdik ve çayları aldık. Ev yıkık döküktü ve tüm duvarları ailesinin fotoğraflarıyla doluydu. Bu fotoğrafların yanında dikkatimi çeken diğer bir fotoğrafta ise Adnan Menderes, o zamanki iki bakan ve cumhurbaşkanı vardı. (…) Ve bu yaşlı adam, Mehmet, bana Menderes’i çok sevdiğini, ona ve çalışma arkadaşlarına yaptıklarının çok kötü bir şey olduğunu söyledi. İşte bu anda kendime “işte sana duyulmamış bir hikaye” dedim. Konuyla ilgili daha fazla bilgi edinmek, keşfetmek ve kitap yazıp yazamayacağımı görmek istiyordum.”
Aydoğan Vatandaş’ın soru ve Jeremy Seal’in cevapları şöyle:
SORU: Kitabını yazmak için konuştuğunuz isimlerin bazılarını paylaşır mısınız?
CEVAP: “Elbette. Bunların hepsi kitapta var. Örneğin Mehmet Taşdelen isimli yaşlı bir adam vardı. O zamanlarda genç bir Bahriyeli imiş. Yassıada’da muhafız olarak görev yapmış. Demokrat Partili milletvekilleri, bakanlar ve bazı yetkililer darbeden sonra buraya hapsedilmişti. Taşdelen’in en önemli görevi 1960 Haziran ayından itibaren Menderes’in hapsi boyunca ona göz kulak olmak ve eşlik etmekmiş. Bu durum Eylül ayına kadar devam etmiş. Onunla ve Demokrat Partililer’e yakın aile bireyleri ile de konuştum. Bunların arasında zamanın İstanbul Valisi’nin kızı Baysan Bayar da vardı. Aradığım tam olarak çözümlemeciler değildi. Daha çok o zamanı yaşayanların tecrübesiyle ilgileniyordum çünkü önceliğim hep bu yönde oldu.”
KÖPEK DAVASININ ASLI NEYDİ?
SORU: Kitabınızda bulunan insanla ilgili hikayelerden birini paylaşabilir misiniz?
CEVAP: “Özellikle Türk takipçileriniz bundan haberdardır fakat hatırlarsanız Yassıada mahkemelerinde dört demokratın davalarından biri köpek davasıydı. Cumhurbaşkanı Bayar’ın Afganistan Kralı tarafından kendisine hediye edilen köpeği zorla Ankara hayvanat bahçesine para karşılığında sattırmasıyla ilgili gerçeküstü bir davaydı. Akabinde üç kişinin idam edildiği ve anayasanın ihlali ile ilgili bir davanın en ilginç açılış duruşmasıydı. Bu hikayeyle çok ilgileniyordum ve kendimi birden Bayar’ın torunlarından biriyle konuşurken buldum. Akile Gürsoy. Kendisinin bu köpekle ilgili anıları vardı. Dedesine Afganistan’ı ziyaret sırasında hediye edilen bu köpek, nihayetinde ülkeye dönmüş ve cumhurbaşkanlığı köşküne yerleşmiş. Büyükannesi ise bir Müslüman olarak köpeği evde istemediğini söylemiş ve Celal Bayar’a köpeği göndermesini istemiş. Daha sonra Celal Bayar, Tarım Bakanı’na köpekten kurtulması için talimat vermiş. Böyle birkaç gerçeküstü hikaye Bayar’a davada iyi etki etti çünkü köpek satışından elde edilen para Bayar’ın cebine değil, İzmir’in köylerinden birinde yeni bir çeşme yapılması için harcanmıştı. Aslına bakarsanız bu hikaye manasız gibi fakat o kadar gerçeküstü ki zamanın atmosferine ve birçok yönden bu garip sürecin, aynı zamanda neredeyse saçma ve gerçeküstü anları tarafından nasıl baltalandığına dair ilginç bir fikir veriyor.
SORU: Ayrıca laik çevreden gelen ve Menderes’in kesinlikle bu sona ve olanlara layık olduğunu savunan insanlarla da konuştunuz mu?
CEVAP: “Evet. Şu anda yaşça büyük bir bayanla röportaj yapıyordum. Kendisi o zamanlarda genç bir öğretmenmiş. Kendisi ailesinin Menderes rejimi tarafından nasıl eziyet gördüğünü anlattı. Hikayeye göre Menderes’e kinayeli bir telgraf göndermiş. Telgrafta da hayatın nasıl pahalılaştığını anlatmış ve Menderes’e de telgrafta cenaze kefenlerinin fiyatlarını biraz daha indirmesi gerektiğini, böylece açlıktan ölünce kendilerini daha rahat gömebileceklerini yazmış. Buna da çok sıra dışı bir cevap gelmiş ve hem kendisi hem kocası okuldaki işlerinden atılmış ve farklı bir şehre sürgün edilmişler. Ben hikayenin iki tarafıyla da ilgileniyordum ve benim bakış açıma göre Menderes de kusursuz bir insan değildi. Gittikçe otoriter ve zor bir lider olmaya başlamıştı ama benim kendi görüşüm. Menderes’e nereden bakarsanız bakın, karşılaştığı son kesinlikle adil değildi ve birçok yönden de korkunçtu ayrıca amaca da zarar vermişti.
SORU: Darbeyle ilgili uluslararası bir bağlantıya rastladınız mı? İngiliz arşivlerinde, başka bir hükümet herhangi bir şekilde bu darbeye dahil olmuş mu?
CEVAP: Hayır, bu bağlantıyı arıyordum. Çünkü özellikle Amerika ve İngiltere’nin diğer ülkelere yaptığı müdaheleleriyle ilgili ortada bir şüphe yok. Mesela 1963’te İran’da olduğu gibi. Çok dikkatli olarak baktım elbette. Kew’de bulunan İngiliz arşivlerinin bakış açısına göre burada herhangi bir kanıt bulamadım. Herhangi bir beklentileri veya darbe olsa bile bir çıkarları yokmuş. Daha önce Amerika veya İngiltere’nin bu darbenin arkasında olduğuna dair açıklama yapan birçok kişi duydum ama ben inanmıyorum. Aslında olaya karışan cunta subaylarının yayınlanan anılarına ne kadar bakarsanız bakın, hiçbirisi İngiliz veya Amerikalılar tarafından ayartıldığını belirtmiyor.
SORU: Kitabın kapağında Adnan Menderes ve Erdoğan var. Bunun nedeni tam olarak nedir?
CEVAP: Araştırmalarım sonucunda bir şey çok belirginleşti. Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasi ilham ve rol modeli olarak pek çok kez Menderes’i dile getirdi. Onu genellikle Türkiye’nin demokratik bir şehidi olarak gösterdi ve bu iki kişi arasında oldukça fazla paralellik var. Kişilik unsurları bakımından ikisi de aşırı hassas ve eleştiriye dayanamıyorlar. Ama her ikisinin de siyasi gündemine bakarsanız, ikisinin de gelenekçi tabanlarına iyi baktığını görebilirsiniz. İkisinin de aynı ekonomik politikayı uyguladığını ve altyapıya muazzam yatırımlar yaptığını görebilirsiniz. Menderes zamanında amaç köylere su ve yol götürmekti. Yeni limanlar açmaktı. Erdoğan zamanında ise amaç yeni köprüler yapmak ve havaalanları inşaa etmekti. Her ikisi de restorasyon veya yeni camiler için çok fazla para harcadı. Bu nedenle bu ikili arasında bir paralellik olduğunu düşünüyorum.
SORU: O sırada Türkiye’deydin değil mi?
CEVAP: Türkiye’de değildim, geri dönmüştüm. Yılın başında Türkiye’deydim ama darbe olduğunda İngiltere’deydim. Ama bana bu birbirine paralel iki hikayeye sahip iki karakterin aynı şekilde darbeyle karşılaşması bana biraz sıra dışı geldi. İkisi arasındaki esas fark, bir darbenin başarılı, diğerinin ise açık bir şekilde başarısız olmasıydı. Ve bence bundan çok fazla ders çıkarılması mümkün. 2016 darbe girişimiyle ilgili çok detaya girmek istemiyorum çünkü artık bu bilgiler her yerde. Kimse ne olup bittiğini bilmiyor ve bana ilginç gelen de 1960 darbesiyle karşılaştırdığınızda, çok farklı bir dünyadan bahsediyoruz, 1960 darbesi iki saatte tamamlanmıştı.
TAHMİNİM, İKTİDAR DEĞİŞECEK
SORU: Türkiye’nin geleceği hakkında ne düşünüyorsun? Erdoğan hükümetinin otoriter eğilimi sence nasıl son bulacak?
CEVAP: Hislerime göre, Erdoğan seçimsel bir avantajının olduğu bir sistem inşaa etti ve bu tamamen medyayı kontrol altına almaktan geçiyor fakat yapamadığı bir şey var. O da seçim sandıklarının bütünlüğüne henüz etki edememesidir. Bu açık olarak 2019 belediye başkanlığı seçimlerinde görüldü. Bu da benim iyimser olmamı sağladı çünkü Türk seçmenler bir karara vardıklarında bunun üzerine ısrar edebiliyorlar ve bunu gösterdiler. Yani demek istediğim; Türk seçmen bir lider veya iktidar partisini değiştirmek isterse bunu yapacaklar ve bu gayet mümkün. Son derece mümkün ve 2023’te bu olacak. Birçok Türk ve Türk çalışma arkadaşlarım çok daha uğursuz ve kasvetli sonuçlar bekliyor. Bilmiyorum ama benim umudum var ve Türk insanı hazır ise kaderlerini ellerinde tutabilirler ve seçim sandığında hükümeti değiştirmek de kendi ellerinde olacak.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***