Gümüşhane’nin Kelkit ilçesinde bulunan, Roma’nın 15’inci Lejyonu’nun 600 yıl hüküm sürdüğü Satala Antik Kenti’ndeki kazılarda; Urartu döneminden kalma, üzerinde baş tanrı Haldi ile bitki ve hayvan sembollerinin yer aldığı savaşçılara ait bronz kemer ile galeri, seramik parça ve taş figürlere ulaşıldı. Kazı Başkanı Doç. Dr. Şahin Yıldırım, “Satala Antik Kenti günümüzden 5 bin yıl öncesine kadar uzanan geçmişe sahip” dedi.
Kelkit’in Sadak köyü sınırlarında, Roma İmparatorluğu’nun doğu sınırındaki 4 büyük lejyondan 15’inci Apollinaris Lejyonu’nun 600 yıl hüküm sürdüğü Satala Antik Kenti’nde; 4 yıl önce Kültür ve Turizm Bakanlığı, Müzeler Genel Müdürlüğü, Gümüşhane Valiliği ve Türk Tarih Kurumu’nun desteğiyle 25 dönüm alanda kazı başlatıldı.Lejyonun ana kampı kabul edilen ‘Castrum’daki kazılarda, Urartu döneminden kalma, üzerinde baş tanrı Haldi ile bitki ve hayvan sembollerinin yer aldığı savaşçılara ait bronz kemer ile galeri, seramik parça ve taş figürlere ulaşıldı.
‘ÖNEMLİ BULGULAR KEŞFETTİK’
Bartın Üniversitesi Arkeoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Kazı Başkanı Doç. Dr. Şahin Yıldırım, 15’inci Apollinaris Lejyonu’nun, Roma İmparatorluğu’nun en görkemli lejyonlarından olduğunu; Trabzon’dan Suriye’ye uzanan Roma askeri yolunu korumak, askeri stratejik sorunları çözmek ve güvenli hat oluşturmak amacıyla kurulduğunu söyledi. Satala Antik Kenti’ndeki kazılarda önemli bulgular keşfettiklerini söyleyen Yıldırım, “Elde ettiğimiz bulgular bu kentin milattan önce 3 bine kadar indiğini gösteren kalıntıları bize sundu. Burada geç tunç çağı ve erken demir çağı başlarına tarihlendirilen bir mezar bulduk. Mezar bize kent içerisinde bir höyük olduğunu gösterdi. Tabakaların traşlanıp lejyonun buraya kurulduğunu görüyoruz. Roma İmparatorluğu lejyonuna ait yapılarla beraber sonrasında Geç Roma İmparatorluğu ve Bizans’ın başı olarak nitelendirilen erken Hristiyanlık dönemine ait büyük ölçekli yapılarla karşılaştık. Sütunlu revaklı bir galeri de ortaya çıkarıldı. Bu yapı belki bir bazilikaydı ama Orta Bizans dönemlerinde bir hamam yapısına dönüştürülmüş” dedi.
‘URARTU DÖNEMİNDE YERLEŞİM YERİYMİŞ’
Kazıdaki en önemli keşfin, Urartu Devleti’nin bölgedeki varlığını ispatlayan bulgular olduğunu belirten Doç. Dr. Yıldırım, “Bizim açımızdan çok önemli olan kentin Urartu döneminde de yerleşim yeri olduğunu gösteren önemli bulgular çıkması. Kurtarma kazısı sırasında çıkan bulgulardan biri Urartu savaşçısının kemeri. Urartular, Doğu Anadolu’da demir çağının en görkemli topluluklarından bir tanesi. Demir çağı seramikleri bize Urartu dönemini gösteriyordu ama bir yerleşim yeri olduğuna dair çok fazla bulgumuz yoktu. Satala’nın Urartu döneminde de önemli bir yerleşim yeri olduğunu bize gösterdi. Bilhassa bulduğumuz savaşçı kemeri, mezar ve kalıntılar buranın Urartu döneminde de Karadeniz’in ana hattında belki de Trabzon’a kadar olan yol hattında bir Urartu birimi olduğunu da göstermiş oldu” diye konuştu.
Doç. Dr. Yıldırım, seramik bulgularla birlikte bölgenin tarihinin 5 bin yıl öncesine uzandığını kaydederek, “Urartu ile beraber burada 3 bin yıllık bir yerleşimin olduğunu, seramik bulguları da göz önüne alırsak milattan önce 3 bine kadar inen bir yerleşimi gösteriyor. Yani Satala günümüzden 5 bin yıl öncesine kadar uzanan bir geçmişe sahip” dedi.
LEJYONDAN SONRA PİSKOPOSLUK KENTİNE DÖNÜŞMÜŞ
Satala Antik Kenti Kazı Başkan Yardımcısı Ali Kıpramaz da ”Son kazılarda Satala’nın lejyondan sonra piskoposluk kentine dönüştüğünü işaret eden sütun başları ve taşlar bulduk. Bizans İmparatorluğu coğrafyasında başkent üslubu olarak gördüğümüz ve Hz. İsa’yı temsil eden kartal motiflerinin bir örneğini de Satala’da bulduk” diye konuştu.
Kazı alanını inceleyen Türkiye Seyahat Acenteları Birliği (TÜRSAB) Doğu Karadeniz Bölge Başkanı Volkan Kantarcı ise “Satala Antik Kenti’ndeki tüm bulgular ve gün yüzüne çıkarılacak eserler Doğu Karadeniz turizmine ciddi katkı sağlayacak. Bakanlığımız ve valiliğin destekleriyle yapılacak kazılarda ortaya çıkacak yeni keşifleri heyecanla bekliyoruz” dedi.
SATALA ANTİK KENTİ
Kelkit ilçesinin 26 kilometre güneydoğusunda bulunan Sadak köyü Meşe İçi Dağları’nın doğu eteğinde kurulmuş olan antik kent, aynı zamanda Fırat sınırını muhafaza amacıyla kurulmuş karakol kentidir. Roma devri özelliğini taşıyan buluntular yok denecek kadar azdır. Yüzeyde görünebilenler birkaç mezar steli hamam, su kameri ve kale surlarıdır ancak asıl kent üzerinin büyük bölümüne bugünkü yerleşim alanı konulmuştur. Gayri muntazam dikdörtgen şekildeki yerleşmenin etrafı doğuya doğru 200 metre kuzeye doğru 400 metre uzayan surlarla çevrilidir. Surların büyük bölümü bugünkü konutların altında kalmıştır. Köyün 1,6 kilometre kadar güneyinde ise su kemerleri bulunmaktadır. 47 göz olduğu söylenen su kemerlerinden bugüne kadar ancak 4 gözü kalmıştır. (DHA)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***