Türkiye’de gıda enflasyonu, uzun zamandır ekonominin kronik sorunlarından biri.
Gıda enflasyonunun yüksek seyretmesine en büyük neden olarak tarım politikalarındaki plansızlık gösteriliyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise geçen hafta yaptığı açıklamada yüksek gıda fiyatlarından zincir marketleri sorumlu tuttu.
Erdoğan, hafta sonu gerçekleştirdiği ziyaretin ardından da Tarım Kredi Kooperatifi marketlerinin sayısının artırılarak fahiş fiyatlarla mücadele edileceğini söyledi.
Ekonomistlere göre süpermarketler yüksek gıda fiyatlarında sorunun bir parçası olsa da gıda enflasyonunun tek nedeni değil.
Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova, Tarım Kredi Kooperatifi marketlerinin yüksek gıda fiyatlarıyla mücadelede bir çare olmayacağı görüşünde.
Arzova, “Bu durum eşittir geçmişte gördüğümüz tanzim satış mağazaları” diyor.
Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAG) kurucusu ve yöneticisi olan Prof. Dr. Veysel Ulusoy ise hayat pahalılığı ve enflasyon arasındaki farka vurgu yapıyor.
Enflasyon, çeşitli mal ve hizmetlerden oluşan bir sepetin fiyatının sürekli artması olarak tanımlanıyor.
O yüzden Ulusoy’a göre Tarım Kredi Kooperatifi marketlerinde ürünler daha ucuza satılsa bile pahalı marketlerde de ucuz marketlerde de ürünlerin fiyatı aynı oranda yükseliş trendinde.
Enflasyon son 30 ayın zirvesinde
Eylül ayında enflasyon yüzde %19,58 ile son 30 ayın zirvesine çıktı.
Gıda enflasyonu %28,79 olarak kaydedildi.
Ağustos ayında ise gıda enflasyonu yüzde 29 artış ile 28 ayın zirvesine çıkmıştı.
Türkiye’de gıda fiyatları, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre dünyada düşük seyrederken bile yükseliş eğilimindeydi.
Şimdi bütün dünyada gıda fiyatlarının yükselişe geçmesiyle Türkiye gıda enflasyonunun küresel etkileriyle de mücadele etmek durumunda.
Üretici ve tüketici arasındaki fiyat farkının nedeni tedarik zinciri
Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova’ya göre gıda enflasyonunun asıl nedeni Türkiye’de bir tarım politikasının olmaması.
Diğer yandan zincir marketler uzun zamandır gıda ürünlerine yüksek kâr marjı ekleyerek satış yaptıkları gerekçesiyle eleştiriliyordu.
Çiftçinin sattığı fiyat ile ürünün raflardaki fiyatı arasındaki fark da bir tartışma konusu.
Arzova, bu fiyat farkının tedarik zincirinden kaynaklandığını vurguluyor.
Çiftçiden satın aldıkları ürünlerin marketlere gelmesini sağlayan aracılar, rekabet koşullarını gerekçe göstererek çiftçinin ürünlerini ucuza satmasına neden oluyor.
Kimi zaman da hiç alım yapmayarak çiftçinin elindeki ürünlerin bozulmasına sebebiyet veriyorlar.
Bu yüzden Arzova, tedarik sistemi değişmediği müddetçe Tarım Kredi Kooperatifi marketlerinin yüksek gıda fiyatlarına çare olamayacağını vurguluyor:
“İstersen bunlardan on bin tane aç, sonuç itibarıyla benzer malların raflara gelmesi benzer bir sistemle oluyor. Yine aracılar var, yine bunu üreticiden çok ucuza alan ya da almayan çeşitli tüccarlar, toptancılar var.
“Şu an zaten zincir marketlerle rekabet edebilmeleri mümkün değil. Sorun ürünlerin satıldığı yer değil, sorun üretimden market raflarına gelinceye kadarki süreci kapsıyor.”
Tedarik zinciri kontrol edilebilir mi?
Arzova’ya göre marketlerdeki yüksek fiyatlarla mücadele etmenin yöntemi, tek işi tedarik zincirini kontrol etmek ve tedarik zincirini bozan kişi ya da kurumlara yaptırım uygulayan bir üst kurulun oluşturulması.
Sabah gazetesinde Çarşamba günü yayımlanan habere göre ise hükümet Süpermarket Ombusmanlığı sistemi üzerinde çalışıyor.
Habere göre büyük zincir marketlerin pazar güçlerini tedarikçilere karşı kötüye kullanmalarının ve serbest piyasa sistemine aykırı şekilde haksız kazanç elde etmelerinin önüne geçmek hedefleniyor.
Düzenleme ile perakendeciler ve tedarikçiler bir sözleşme yapacak.
Pazarlama maliyetleri ve raftan çıkarma işleri mevzuata uygun hale getirilecek.
Mevzuat ihlali durumunda süpermarket ombudsmanı devreye girecek. Soruşturma ve ceza süreçlerini yönetecek.
Bu sistemin detayları henüz belli olmasa da bu haliyle aracılardan ziyade süpermarketlerin hedeflendiği görülebiliyor.
“Enflasyon bütün marketlerde aynı”
Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAG) kurucusu ve yöneticisi olan Prof. Dr. Veysel Ulusoy ise enflasyonun raflardaki ürün fiyatlarının yüzdelik artışıyla ilgilendiğini vurguluyor.
Ulusoy, “Ucuz marketlerde de büyük marketlerde de enflasyon aynı, bir yıl sonra fiyatlar yine enflasyon seviyesinde artacak. Ucuz marketlerde de enflasyon oranı yüzde 40’ın altında değil” diyor.
Türkiye’de asıl problemin hayat pahalılığı ve gelirsizlik olduğunu vurgulayan Ulusoy, “İnsanların maaşı yok şu anda, gerçek enflasyona göre ayarlanmamış bir maaş var” diye konuşuyor.
“Gıda serbest piyasaya bırakılamayacak kadar önemli bir üründür” diyen Ulusoy’a göre gıda enflasyonuyla mücadele için devletin fiili olarak tarlada maliyet ortaklığına girmesi gerekiyor.
Çiftçi mesleğini terk ediyor
Ekonomist Arzova da ABD’nin pandemi sırasında yaptığı gibi devletin sözleşmeli tarım yaparak çiftçinin üretmiş olduğu malları satın alabileceğinin altını çiziyor.
Tarım ve hayvancılık için gereken girdi maliyetlerinin ithalata ve böylece dolara dayalı olması nedeniyle çiftçilerin maliyetleri çok yüksek.
Arzova, “Çiftçi kazanamadığı için insanlar yavaş yavaş çiftçilik mesleğinden çıkıyor. Fiyat kontrol mekanizması olmadığından hangi fiyata satacaklarını bilmiyorlar, maliyetler çok yüksek” diyor.
Çiftçinin mesleğini terk etmesi ise arzın, üretimin düşmesi demek.
Nüfus ve gıdaya talep artarken üretimin düşmesi ise gıda fiyatlarının artmasına yol açıyor.
Üzerine tedarik zincirindeki aracıların yüksek kâr marjıyla ticaret yapması eklenince kırılamayan bir döngü içinde gıdanın fiyatı sofralara gelene kadar sürekli artıyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***