YORUM | BETÜL GÜL
Dünya’nın en ilginç memelilerinden bazıları Avustralya’da yaşıyor. Kangurular, koalalar, gülümseyen quokkalar gibi yaklaşık 250 tür keseli (Marsupialia) var Avustralya’da. Duke Üniversitesi’nden Prof. Kathleen Smith ve Dr. Anna Keyte, akademik dergi The Anatomical Record’da yayımlanan makalelerinde, keselilerin son derece kısa bir gebelik döneminin ardından doğduklarını, 8-12 haftalık insan fetüsüne veya 10-12 günlük fare fetüsüne eşdeğer bir genel gelişim aşamasındayken meme bölgesine yardımsız ulaştıklarını söylüyor, “İnsanlarda veya farelerde hangi teknolojik müdahale uygulanırsa uygulansın bu aşamalardaki bireyler hayatta kalamaz,” diyorlar. Bilim insanları makalenin son bölümünde şu sözlere yer veriyor: “Şunun farkına vardık ki, keseli yenidoğan daha iyi bir plasenta eksikliği nedeniyle, çok az işlevsel durumdayken doğuma mahkûm edilen embriyolojik bir uyumsuzluktan ibaret değil.”
Keseli yavrularının gelişimlerinin büyük kısmı doğumdan sonra süt emme sürecinde tamamlanıyor. Mesela şişman kuyruklu keseli farenin (Sminthopsis crassicaudata) hamileliği sadece 13,5 gün sürüyor. Yavru doğduğunda pirinç tanesinden küçük oluyor ve kalbi, akciğerleri, mesanesi yarı saydam derisinden görülebiliyor! Emekleyerek annelerinin keselerine girebilmeleri için ön bacaklarının çok gelişmiş olması, süt emebilmeleri ve emerken nefes alabilmeleri için de iyi gelişmiş ağız ve burunlarının olması gerektiği belirtiliyor. Araştırmalarını Eylül 2021’de akademik dergi Nature Communications Biology’de yayımlayan Melbourne Üniversitesi’nden Prof. Andrew Pask ve meslektaşları, doğdukları gün emekleyebilen şişman kuyruklu keseli farelerin vücutlarının hiçbir yerinde mineralize kemik dokusu tespit edemedi. Bir başka deyişle, yavrular iskeletleri henüz oluşmamışken annelerinin kesesine tırmanabilyor!
Yakın bir tarihte Sydney Üniversitesi’nden, Melbourne Üniversitesi’nden ve Berlin Forschungsverbund Enstitüsü’nden bilim insanlarından oluşan bir araştırma ekibi, kangurularla aynı aileden sayılan bir tür valabinin (Macropus eugenii) kısa gebeliğini yüksek çözünürlüklü ultrasonla görüntüledi. Araştırmalarını Nature Scientific Reports yayımlayan ekip, doğumun üç gün öncesinden itibaren yavrunun keseye tırmanır gibi tırmanma hareketleri yaptığını tespit etti! Forschungsverbund Enstitüsü’nden yapılan açıklamada, gelişimin bu aşamasında arka bacakların henüz tomurcuk halinde olduğu ve böyle yüksek koordineli hareketlerin keseliler dışındaki memelilerde çok daha sonraki aşamalarda meydana geldiği belirtiliyor. Melbourne Üniversitesi’nden Prof. Geoff Shaww, çok küçük ve tam gelişmemiş olarak doğdukları halde kendi başlarına doğum kanalından keseye tırmanabildiklerini söylüyor.
Doğum kanalından çıktıklarında ağırlıkları bir gramdan az olan kanguru yavruları da, birkaç dakikada annelerinin kesesine tırmanıp süt emmeye başlıyor. Arka bacakları küçük, lastik gibi fakat ön bacakları kaslı ve güçlü. Uzun yıllar boyunca kanguruları araştıran Avustralya’nın New South Wales Üniversitesi’nden Prof. Terence Dawson, bu aşamadaki fetüsün yukarı aşağı gibi yön algısının bulunduğunu, koku alabildiğini söylüyor! Ayrıca anne sütünün bileşiminin gelişen yavrunun ihtiyaçlarına göre değiştiğini, mesela tüy oluşumu sırasında sütte kükürt içeren amino asit miktarının arttığını belirtiyor. Kangurunun keseden çıkmış, fakat süt emmeye devam eden büyük yavrusu varsa, onun için de daha yağlı, daha az akışkan süt üretiliyor! Dawson, annenin vücudunda aynı anda özellikleri tamamen farklı iki süt ayrı üretildiğini dile getiriyor.
Kanguruların bazen bacak gibi de kullandıkları kuyruklarının, hayvanın ön ve arka bacaklarınınkinin toplamına denk itici güç sağladığını ortaya çıkaran araştırmaya da katılan Dawson, yaptığı açıklamada “Son elli yılda yapılan çalışmalar kanguruların verimsiz, ilkel memeliler grubundan olduklarına dair görüşü tamamen değiştirdi,” diyor. 2018 yılında keselilerin bağışıklık sistemlerine ilişkin bir makale yayımlayan Sydney Üniversitesi’nden Prof. Katherine Belov ve Dr. Emma Peel de makalelerinde şöyle söylüyor: “Uzun bir süre boyunca keselilerin bağışıklık sisteminin ilkel olduğuna inanılıyordu, ancak genomikteki ilerlemeler son yıllarda önemli bağışıklık gen ailelerinin karakterize edilmesini sağladı. Etkili kazanılmış bağışıklık tepkileri oluşturmak için gerekli olan tüm temel bağışıklık genleri keselilerde var.” Keseden salgılanan, anne sütünde bulunan ve keseyi yalayarak temizleyen annenin tükürüğünde bulunan maddeler yavruları mikroplardan koruyor. Belov, Sydney Üniversitesi’nden Dr. Yuanyuan Cheng ile birlikte Frontiers in Microbiology’de yayımladığı makalede, kese derisinden antimikrobiyal maddeler salgılandığını, annenin sütünde de çeşitli antimikrobiyaller tespit edildiğini belirtiyor. (Keselilerdeki katelisidinlerin çeşitli bakteri ve mantarlara karşı geniş spektrumlu aktiviteye sahip olduğu anlaşıldı!)
Dünyadaki en ilginç hayvanlardan biri olan ve Avustralya nehirlerinde yaşayan platypus, ya da diğer adıyla ornitorenk de keseli olmasa bile bugüne dek çok defa ilkel olarak nitelenmiş bir memeli. Gagası, yassı ve geniş bir kuyruğu, kürkü var ve perde ayaklı. Yumurtluyor ve yavrularını anne sütüyle besliyor! Önceleri platypusun vücut sıcaklığını iyi ayarlayamayan bir canlı olduğu düşünülüyordu. Daha sonra, vücut sıcaklığının donmaya yakın sularda saatlerce avlansa bile normal aralıkta tutulduğu anlaşıldı. Platypusun gözleri, kulakları ve burun delikleri suya dalınca kapanıyor; gagasındaki binlerce elektro algılayıcıyla karides gibi hayvanların hareketleriyle oluşan çok zayıf elektrik sinyallerini tespit ediyor. Monash Üniversitesi’nden Prof. Uwe Proske, beyninin duyulara ilişkin kısmının yaklaşık üçte ikisinin gagasına bağlı olduğunu söylüyor. Queensland Üniversitesi’nden Prof. John Pettigrew The Journal of Experimental Biology’de yayımlanan makalesinde, beynindeki nöronların kompleks diziliş şeklinin platypusun ilkel olduğu görüşünü yalanladığını belirtiyor.
Platypus yavruları süt emmiyor; annelerinin süt bezi kanallarından sızan sütü yalıyor. Fakat bu bir eksiklik, ya da ilkellik değil. Harvard Üniversitesi’nden Prof. Alfred Crompton yönetimindeki araştırmalar bunu açıkça gösterdi. Emmede kilit rol oynayan bazı kaslar var; bunlardan biri de tensor veli palatini. Damağı çekiyor, böylece dil damağa sıkıca yapışıyor. Platypusun ağız ve çenesi nehir diplerinden çıkardığı kabuklu hayvanların sert kabuklarını öğütmeye uygun. Biri dilinin üstünde, diğeri damağında bulunan iki sert tabaka var ağzında. Avladığı kabuklu hayvanları çenesini bir yandan diğer yana hareket ettirerek yiyor. Platypusta tensör veli palatini yok, ağız yapısı da emmeye uygun değil. Crompton’un ekibinin araştırmalarından önce, fosil bilimcilerin çoğu emzirmenin platypusun atalarının diğer memelilerden ayrılmasından sonra evrimleştiğini düşünüyordu. Ancak, 220 milyon yıl önce yaşamış Brasilitherium‘un fosilini analiz eden Crompton’un ekibi, bu hayvanın emebildiği sonucuna vardı! 2018 yılında ünlü akademik dergi Science bu araştırmayı şu başlıkla duyurdu: “İlk Memeliler Bile Emzirmeyi Biliyordu.”
***
“Hem nasıl ki hayvanâttan herbirisi kâinatın bir küçük nüshası ve bir misal-i musağğarı hükmünde gayet derin bir ilim ve gayet dakik bir hikmetle, karışık eczaları karıştırmayarak ve bütün hayvanların ayrı ayrı suretlerini şaşırmayarak hatasız, sehivsiz, noksansız yapılmalarıyla, ilminin herşeye ihatasına ve hikmetinin herşeye şümulüne, adetlerince işaretler ederler. Öyle de, herbiri birer mu’cize-i san’at ve birer harika-i hikmet olacak kadar san’atlı ve güzel yapılmasıyla, çok sevdiğin ve teşhirini istediğin san’at-ı Rabbâniyenin kemâl-i hüsnüne ve gayet derecede güzelliğine işaret ve herbirisi, hususan yavrular, gayet nazdar, nâzenin bir surette beslenmeleriyle ve heveslerinin ve arzularının tatmini cihetiyle, Senin inayetinin gayet şirin cemâline hadsiz işaretler ederler.” (Risale-i Nur Külliyatı, 3. Şua, Münacat)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***