Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu bugünkü yazısında, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan alınıp Yargıtay’a gönderilen Kamil Aykut Güre’nin tasfiyesinin perde arkasını yazdı.
Terkoğlu, görevden almanın Gülcüler, Pelikancılar savaşının sonucu olduğunu ileri sürdü.
Yazıda, Güre’ye İzmir Cumhuriyet Başsavcısı olduğu dönemde “FETÖ’nün ankesörüne takıldı” evrakının Pelikancılar tarafından sızdırıldığını yazan Terkoğlu, bu süreçte Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün, Güre’yi telefonla arayarak “Yanındayım” dediğini aktardı.
Terkoğlu’nun yazısının bazı bölümleri şöyle:
“Yargımız bağımsız” diyoruz. “Kimse talimat veremez” diye devam ediyoruz. Ciddi olduğumuzu göstermek için 10 elçiyi “istenmeyen adam” ilan ediyoruz.
Sonra da dönüp talimatın hasını veriyoruz.
Geçen hafta gazetemizde okudunuz. İzmir Cumhuriyet Başsavcısı’nın tasfiyesini, FETÖ’nün hedefindeki eski askeri hâkim Ahmet Zeki Üçok’a sormuştum.
Üçok, yargı içinden edindiği kritik bilgileri paylaşmıştı.
Üçok, Başsavcı Kamil Aykut Güre’ye yapılan operasyonun başlangıcını şöyle anlatmıştı:
‘İki yıl kadar önce, Cumhur-başkanı’nın avukatı olduğu iddia edilen bir avukat, Başsavcı Güre’nin telefonuna mesaj atıyor. Mesajda özet olarak, sosyal medya hesaplarından Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettikleri iddia edilen ve isimleri yazılı olan beş kişinin, cumhurbaşkanına hakaret suçundan, sabaha karşı gözaltına alınarak haklarında soruşturma açılması isteniyor.’
Üçok, devamında yaşananları da şöyle anlatmıştı:
‘Olay, 2014 yılında, Sayın Erdoğan, cumhurbaşkanı seçilmeden önce meydana gelmiş. Hakaret ettiği iddia edilenler, suç tarihinde 18 yaşından küçük, biri o gün itibarıyla İzmir CHP İl Başkan Yardımcısı. Durum böyle olunca, Kamil Bey, aradan beş yıldan fazla süre geçmiş bu olayla ilgili olarak, cumhurbaşkanına hakaret suçunun oluşmadığını ve kişilerin suç tarihinde 18 yaşından küçük olmaları nedeniyle gözaltı yapmayacağını, CHP il başkan yardımcısının gözaltına alınmasının siyasi bir operasyon olarak anlaşılacağını ve böyle bir şey yapmasının Adalet Bakanı’nı çok zor duruma düşüreceğini iletiyor. Ayrıca o zamanlar 10 başsavcı vekili var. Onları da odasına topluyor ve kendilerine böyle bir talep gelmesi durumunda yerine getirmemelerini söylüyor. Bu noktadan sonra İstanbul Grubu denilen yapının hedefine oturtuluyor.’
Üçok’un anlattığına göre, Güre hakkında daha sonra ortaya çıkan ve tasfiyesine gerekçe yapılan ‘FETÖ’nün ankesörüne takıldı’ evrakı, Pelikancılara yakın İstanbul Grubu’nun marifetiydi. Güre, bu sızıntının ardından başsavcılıktan alınmış, Yargıtay’a gönderilmişti:
MESAJLARLA YARGIYA TEHDİT
“Geçen hafta yolum İzmir’e düşünce, “sonra neler oldu” diye öğrenmek için sürecin tanıklarıyla görüştüm.
…Bir yargı mensubu, başsavcıya verilen talimatı içeren mesajın ekran görüntüsü olduğunu söyledi. Bunu da görmüştü. Bir başkası ise daha ilginç bir olayı anlattı. Başsavcı, kendi vekillerini toplayıp, “operasyon yapmayın” diye uyarırken vekillerden biri, adı Cumhurbaşkanı ile anılan avukata, toplantı haberini uçurmuştu.
Yargı içindeki entrikalar hayret vericiydi…
Birinden ise gülümseten bir olay dinledim. Bu hadiseler sırasında başsavcının telefonu çalmıştı. Arayan Adalet Bakanı’ydı. “Sanırım her şey bitti” diye telefonu açan başsavcıya, bakan, ‘Yanındayım’ demişti. Belli ki Bakan Gül ile Pelikancıların kavgası, İzmir’de sürüyordu.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***