Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü, Türkiye’yi ‘kara para aklama’ ve ‘terörizmin finansmanı’ ile mücadele konusunda ‘yeterince çaba göstermeyen’ ülkelerin bulunduğu ‘gri liste’ye aldı.
İzlemeye alınan ülkelerin sayısının artırıldığını belirten FATF (Financial Action Task Force ) Başkanı Marcus Pleyer, kara propaganda ve terörizmin finansmanı konusunda Türkiye’nin ilerleme kaydettiğini ancak hala ciddi sorunların bulunduğunu söyledi.
Ekonomist Uğur Gürses Mali Eylem Görev Gücü’nün aldığı bu kararı, ‘Türkiye’de son iki üç yıldır giderek derinleşen kurumsal erimenin ve çöküşün bir göstergesi’ olarak yorumluyor.
”Kurum ve kuralların çökmesiyle tamamen dikey olarak tek adam rejiminin tehsis edilmesiyle bu sonuç kaçınılmaz görünüyordu, zaten geldi. 2007-2014 yılları arasında Türkiye gri listedeydi zaten. 2014’te dönemin Bakanı Mehmet Şimşek’in çabalarıyla listeden çıkabildi. Ama çok uzun sürmeden tekrar listeye girdik.”
Ekonomi Yazarı Uğur Gürses’e göre özellikle sermaye açığı ve ihtiyacı olan Türkiye gibi bir ülke bu konuyu çok fazla dert edinmeli.
‘Yüksek sermaye alan Çin belki böyle bir durumu dert edinmez ya da İran gibi bütün gemileri yakmış ve petrol geliri olan bir ülke için pek önemli olmayabilir. Ama Türkiye için sermaye akımları çok önemli. Ve ayrıca tüm bunlar olurken, gidip faiz indirmek başlı başına bir durum. Bu tablo Türkiye’nin lehine değil, kendi bacağına sıkmak demek gibi bir şey.”
Suriye Savaşı, Reza Zarrab ve Sezgin Baran Korkmaz hikayesi…
Ekonomist Uğur Gürses 2014’te gri listeden çıkan Türkiye’nin yeniden listeye alınmasının en önemli gerekçelerini Suriye’deki iç savaş, Reza Zarrab ve SBK Holding olaylarına bağlıyor.
”Esas soru şu; 2014’ten bu yana ne oldu da Türkiye tekrar gri listeye girdi? Bir sürü olay var. Bunların en başında Suriye’deki iç savaş var. Orada Türkiye’nin bu cihatçı örgütlere yardımları ve desteği yani Türkiye’nin bir cihatçı otobanına dönüşmesi var. Reza Zarrab hikayesi var. Altın ticareti diyemeyeceğimiz bir aklama, fon transferi yani operasyonları var. 10 milyar dolayı geçen bir rakamdan bahsediliyor. Üçüncü olarak da SBK ( Sezgin Baran Korkmaz) Holding hikayesi. Kingston kardeşlerin kara parasının aklanması meselesi var. OECD’ye bağlı Mali Eylem Görev Gücü’nün açıklamalarında tüm bunları görüyoruz. Bankacılık, altın ve kıymetli taş ticareti ve emlak olarak altı çizilmiş.”
Ekonomist Gürses, açıklamada Türkiye’ye indirekt olarak sivil toplum ve insan hakları savunucularına sınırlamalar getirmeyin, bunun yerine IŞID ve El- Kaide ile uğraşın, somut adım atın mesajı da verildiğinin altını çiziyor.
Mali Eylem Görev Gücü, Türkiye’yi ‘kara para aklama’ ve ‘terörizmin finansmanı’ ile mücadele konusunda ‘yeterince çaba göstermeyen’ ülkelerin bulunduğu ‘gri liste’ye almasını bir ‘damgalama’ olarak görüyor Ekonomist Uğur Gürses.
”Kimler gri listede diye baktığımız zaman da zaten Türkiye’nin girdiği lig, az gelişmişliğin olduğu bir lig gibi görülüyor. Kurum ve kuralların olmadığı lig olarak görülüyor. Yazık oldu diye düşünüyorum. Çünkü Türkiye’nin son iki üç yıldır giderek derinleşen bir sermaye kaybı da var ki ekonomik sorunların başında da bu geliyor. Sermaye girişimlerinin durması, doğrudan yatırımların durması ya da sıcak paranın hiç hukuk dinlemeden geldiği hesaba katılırsa böyle bir damgayı yemiş olmak da gerçekten üzücü.”
Gürses’e göre bu kararla birlikte yabancı sermayenin ülkeye gelişi daha da zorlaştı. Çünkü ülkeye yatırım yapmak isteyen veya para gönderene ‘Türkiye gri listede, Siz kara para mı aklıyorsunuz?’ diye sorulacak.
Hazine ve Maliye Bakanlığının açıklamalarını da yeterli bulmayan Gürses, ”Bütün bunlar olurken seyredilen bir ortam var. O zaman nerdeydiniz diye sormak lazım. Tüm bunlar olurken Türkiye izledi, bir kısmını himaye etti ve kamu eliyle destekledi.” ifadelerini kullanıyor.
Ve hukukun üstünlüğü ilkesinin önemine dikkat çekiyor. Yerleşik yatırımcının bu saatten sonra kendi sermayesini daha fazla Türkiye dışına taşıyacağını söylüyor Gürses.
”Tüm bunlarla birlikte Türkiye’deki hukukun üstünlüğünün kaybedilmesi nedeniyle yerleşikler de kendi sermayesini yurtdışına çıkarıp orada tesis ediyor yatırımlarını. Yada sahipliği yurtdışında kuruyor ki hükümetten gelecek potansiyel bir hukuksuzluğa karşı kendini koruma altına alabilsin. Bir başka bacağı da sermaya akımlarının portföy yatırımları. Portföy yatırımları, Merkez Bankası ve hükümetin ekonomik politikalarına karşı zaten çıkmıştı. O nedenle Türkiye’ye gelen bir para da yok ve de çıkacak bir para da kalmadı gibi görünüyor.”
Euronews’e değerlendirmelerde bulunan Ekonomist Gürses bu saatten sonra yerleşiklerin yani vatandaşların ve şirketlerin nasıl tavır takınacağının önemli olduğu görüşünde.
Gürses’e göre faiz seviyesi nedeniyle yurttaşların TL’de kalmalarının giderek zorlaştı ve zaten döviz borçlusu olan şirketler de döviz açığını kapatma kaygısına kapılacak.
Mali Eylem Görev Gücü’nün kararına karşı hükümet kanadından ‘siyasi’ olarak değerlendirilen açıklamaları da eleştiriyor Gürses.
”Ben olsaydım Mali Eylem Görev Gücü’nün açıklamasını tekrar bir okurdum. Orada söylenen açık; Siz El-Kaide ve IŞİD ile uğraşmıyorsunuz ve ülke olarak gri bir alan yaratıyorsunuz. O nedenle hükümet açıklamaları siyasi bir mülagata olarak görüyorum. 2019 sonunda uyarılar vardı ve bu sene geleceği çok açıktı. Hatta bunun en çok farkında olan Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’dı. Hatırlarsanız 12 Ekim’de döviz bürolarına kimlik bildirme zorunluluğu getirildi. Bu karar, bence bir şeyin gelmekte olduğunun görüldüğü anlamına geliyor. Türkiye’de bürokratlar bunun farkında. Açıklamasında da siyasi ve somut bir adım istiyor Mali Eylem Görev Gücü.”
KAYNAK: EURONEWS TÜRKÇE – DİLEK GÜL
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***