Irak ve Suriye’ye asker gönderilmesinin 2 yıl uzatılmasına dair Cumhurbaşkanlığı tezkeresinin görüşüldüğü TBMM Genel Kurulu’nda konuşan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “İdlib’te 34 tane evladımız şehit edildiğinde 6 saat susup, açıklamayı Hatay Valisi’ne yaptıranlar, 2 gün susup, Trump’la arasındaki hikayelerin komikliklerinden bahsedenlerin bize millilik dersi verecek ne hakkı vardır ne haddi vardır” dedi.
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Suriye ve Irak tezkeresi için “Askere gideriz, görevimizi yaparız ama evlatlarını, çocuklarını askere yollamak yerine bedelli askerlikleri, çürük raporlarını tercih edip başkasının evladının şehadeti üzerinden siyaset kuranlara CHP’nin cevabı ‘hayır’dır, ‘hayır’ olacaktır. Kuvvetler ayrılığını ayaklar altına almış bir iktidarın emrine bize milletin emanet ettiği bu yetkiyi vermeyeceğimiz için ‘hayır’ diyoruz” dedi.
Özel, “İdlib’te 34 tane evladımız şehit edildiğinde 6 saat susup, açıklamayı Hatay Valisi’ne yaptıranlar, 2 gün susup, Trump’la arasındaki hikayelerin komikliklerinden bahsedenler, 34 evladımızı kimin vurduğunu çıkıp da Cumhuriyet’in kuruluşundan beri bir seferde verdiğimiz en fazla şehitte, ‘Bunu şunlar vurdu, Türkiye’de böyle cevap verdi, böyle hesap sordu’ diyeceğiniz yerde, olağan şüphelinin kapısında oturup da 2 dakikalık sayacın Rus televizyonundaki yayınına susanların bize millilik dersi verecek ne hakkı vardır ne haddi vardır” ifadelerini kullandı.
Özgür Özel, şöyle konuştu:
‘TORBA TEZKERE NİTELİĞİNDE’
Biz bu tezkerenin bütününe Anayasa’ya aykırılık yönünden, süre yönünden, talep edilen yetkinin belirsizliği ve orantısızlığı yönünden, gereklilik ve yerindelik yönünden itiraz ediyoruz. Bu itirazlarımızı gerekçelendirecek olursak tezkere bundan önceki hükûmetlerin yapmadığı, ihtiyaç duymadığı şekilde kalitesiz yasama anlayışında çokça kullandığınız torba yasanın bir benzeri torba tezkere niteliğindedir. Bir an için Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bütün tez ve taleplerinin doğru, yerinde ve haklı olduğunu düşünecek bile olsak bu tezkerenin 4’e bölünmesi gerekir; Kuzey Irak için bir tezkereye, Kuzey Suriye için bir tezkereye, İdlib’deki misyon için bir tezkereye ve yabancı askerlerin Türkiye’de bulundurulması için ayrı bir tezkereye ihtiyaç vardır. Kaldı ki siz böyle bir tezkereyle birden fazla ülkeye, birden fazla bölgeye ‘süresi altı aydı bir yıl oldu, iki yıla çıkardık’ derseniz, şu önermeye hanginiz doğru diyebilir:
İktidara gelinir, Meclise tezkere yollanır, dünyadaki 210 ülkeye beş yıl süreyle savaş açma ve askerlerini bulundurma yetkisi… Anayasa bu yetkiyi münhasıran ve doğru tarif ederek bu Meclise veriyorsa, Anayasa’yı değiştirmek için en az 360 milletvekiliyle halka teklif ya da 400 vekilin oyu gerekiyorsa siz salt çoğunlukla bu yetkiyi sayısı sizin belirlediğiniz ve süresini sizin belirlediğiniz bir şekilde yürütmeye nasıl devredersiniz? Anayasa değişikliği hükmünde tezkere de olmaz, kanun da olmaz. Böyle bir şeyi yapacaksanız dönerler burada Anayasa’yı değiştirecek çoğunlukta bir iradeyi ararlar. Öncelikle bu tutarsızlığınızı milletimize ifade edelim.
‘DÜPEDÜZ NEZAKETSİZLİK’
Süre yönünden niçin iki yıl? Niçin sorusunun cevabını arıyoruz, ama usulen de burada bir eksiklik var. Böyle bir değişikliğe gidiyorsanız, siz bir demokrasi parlamentosuysanız ve Dışişleri Bakanınız varsa, bu Dışişleri Bakanınızın hiç değilse parlamentoda grubu bulunan partilerden, Parlamentoda milletvekili olan partilerin Genel Başkanlarından bir randevu isteyip bu talebin gerekliliğini ifade etmesi gerekmez mi? Konuşmalarda ne Sayın Bakanın ne de yürütmenin başının bu konuda herhangi bir ifadesini görmedik; düpedüz nezaketsizliktir. Yalnız, bu iki yıllık sürenin, seçimler gününde yapılsa bile, seçimlerden sonraki dört ayı da kapsıyor olmasının Anayasa’ya aykırılık ve gelecek Meclis’in iradesine ipotek açısından tartışmalı olduğunu ifade ederiz. Ayrıca, iktidarda olmadığınız bir dönem için yerimize niye yetki talep ettiğini de anlamış değiliz.
‘TEZKEREYE RET VERENLERİN MİLLİLİĞİNİ SORGULAYACAK HADDİ YOK’
Sayın Bakanın konuşmasında da izleri vardı, bu tezkereye niçin ‘hayır’ denmemesi gerektiği söyleniyor. Zaten Adalet ve Kalkınma Partisi’ni yöneten trol aklı ‘bu tezkereye ‘hayır’ demek hainliktir, askerin arkasında durmamaktır’ gibi tuhaf söylemleri sosyal medyaya, liderlerin promptırlarına ya da bu kürsüye taşıyabiliyor. Partiniz hep iktidarda sanıyorsunuz; partiniz hep iktidarda olmayacak ama hep iktidarda da değildiniz. Partinizin 3 Kasım 2002 günü sonlanan bir yılın biraz üzerinde bir muhalefet partisi deneyimi var. O muhalefet partisi 10 Ekim 2001’de Afganistan’a asker yollarken ‘hayır’ oyu kullandı, hep beraber ve sözcünüz burada çıktı ‘kapsamı, sınırı, zamanı, süresi belirsiz böyle bir yetkiyi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gönderilmesini doğru bulmuyoruz’ dedi, ret oyu kullandınız; size hain diyen yoktu.
Ayrıca, Kuzey Irak’ta ne yaptınız? 25 Aralık 2001 ve 18 Haziran 2001’de Kuzey Irak tezkereleri geldi. O zaman altı ay istiyordu koalisyon hükûmeti, sözcüleriniz çıktılar ve dediler ki: “Irak’ın toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesine özen gösterilmiyor. Önümüzdeki dönem bu yetki bu bölgeye kan ve gözyaşı getirir. Türkiye’nin bu bölgenin zararına gelişecek gelişmeler olabilir. Parti grubumuz ve partimiz kuzeyden keşif harekâtının uzatılmasından rahatsızdır.’ Ret verdiniz Sayın Bakan, hep beraber. Muhalefetteyken Kuzey Irak tezkeresine ret verenlerin, Afganistan’a ret verenlerin bugün çıkıp tezkereye ret verenin millîliğini sorgulayacak hakkı da yoktur, haddi de yoktur.
‘ERDOĞAN’IN SİZE ALDIĞI TEDBİRDİR, BİZE DEĞİL’
Ne var tezkerenin içinde? Türkiye’de yabancı askerlerin bulunması. Vallahi, bu torbanın etrafındaki göstermelik terörle mücadele yaklaşımları falan milleti kandırmaya çalışır başaramaz da bu madde size karşı arkadaşlar. Bu madde, 1 Mart’ta Amerikan askeri Irak’a gitmesin diye CHP Grubu’nun ve Genel Başkanı’nın bir saatlik konuşmasıyla, 99 AK Parti milletvekilini ikna etmesiyle, Coni’nin postalını Türkiye topraklarına değirmediğimize kızan Recep Tayyip Erdoğan’ın size aldığı tedbirdir, bize değil. O yüzden herkes ne konuştuğunu, ne savunacağını düşünecek. Partisinde tek adam olabilir, yürütmede tek adam olabilir, bunun verdiği güçle gözü bir başka şekilde dönmüş bakıyor olabilir ama kimse Suriye’deki evlatlarımızı bir felakete sürüklemek, maceracı dış politika yapmak, yaklaşmakta olan seçimde savaş ilanıyla belki seçimleri biraz daha öteye atmak için iç politikaya yönelik bu hedeflerle tasarlanmış bu oyunda arkanıza dizilecek, size meşruiyet kazandıracak durumda değiliz.
‘MİLLİLİK DERSİ VERECEK NE HAKKI NE HADDİ VARDIR’
Sesi olan, gücü olan, kendine güvenen, çıkacak, gelecek buraya. İdlib’de 34 evladımız şehit edildiğinde altı saat susup açıklamayı Hatay Valisi’ne yaptıranlar, iki gün susup ‘İlk ne diyecek’ denildiğinde Trump’la arasındaki hikâyenin komikliklerinden bahsedenler, 34 evladımızı kimin vurduğunu çıkıp da… Cumhuriyetin kuruluşundan beri, Kurtuluş Savaşı’ndan beri bir seferde verdiğimiz en fazla şehitte ‘bunu şunlar vurdu, Türkiye de böyle cevap verdi, böyle hesap sordu’ diyeceğiniz yerde olağan şüphelinin kapısında oturup da iki dakikalık sayacın Rus televizyonundaki yayınına susanların bize millîlik dersi verecek ne hakkı vardır ne haddi vardır
‘CHP’NİN CEVABI ‘HAYIR’DIR’
Askere gideriz, görevimizi yaparız ama evlatlarını, çocuklarını askere yollamak yerine bedelli askerlikleri, çürük raporlarını tercih edip başkasının evladının şehadeti üzerinden siyaset kuranlara CHP’nin cevabı ‘hayır’dır, ‘hayır’ olacaktır. Tezkerenin Anayasa’ya usuli ve esasi aykırılıklarından, süresinden, istenen yetkinin genişliğinden, yetki isteyenin yetersiz, dengesiz ve beceriksiz dış politikasından, terörle mücadele için ihtiyaç duyulmadığı hâlde buna millî duygu istismarı katanlara itirazdan ve kuvvetler ayrılığını ayaklar altına almış bir iktidarın emrine bize milletin emanet ettiği bu yetkiyi vermeyeceğimiz için hayır diyoruz, hayır diyoruz, hayır diyoruz.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***