DİYARBAKIR – Aram Yayınevi, “Bir Derenin Hikayesi”, “Çocuk İnsan Çocuk Dünya”, “Kürt Vurgun”, “Hakikat Arayışı”, “Kalbimin Hikayesi”, “Kuş Aynası”, “Demokratik Halk Devrimlerinde Jakobenizm”, “Uçurum Çiçekleri”, “Karıncanın Sustuğu” ve “Kürt Egemenlerinin Tarihine Giriş” eserlerini okuyucuyla buluşturdu.
KALBİMİN HİKAYESİ
Şiyar Dersim ve Nûjiyan Munzur’un imzasını taşıyan “Kalbimin Hikayesi” iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde Mahir’in Dersim’in farklı mekanlarında, farklı tarihlerde yazmış olduğu şiirlerine yer veriliyor. İkinci bölümde ise, Mahir’in belli zamanlarda yaşam kesitlerini konu alıyor. Eser Mahir ile yaşayan arkadaşlarının paylaşımları, tanıklıkları ve yaşanmışlıklarının kaleme alındığı anı yazılarından oluşuyor. Dersim’in dağlarında bir derviş gibi yaşayan ve “Bu coğrafyayı bırakabilir misin? Meşe ağacı her yıl bizsiz açacak, şimdi onu bırakabilir misin? Yıllarca yaşadıklarımız var, aşağıda Munzur suyu akıyor yani onu hissetsen aslında bırakamazsın… Şu anda yürüdüğümüz izlerden mesela, Seyit Rıza’nın da, Alişer’in de geçtiğini biliyoruz” diyerek halkının hafızasında unutulmaz bir yer edinen Mahir, 2003’te kaleme aldığı bir şiirinde şöyle diyor:
“Bizde ölüm beşinci mevsimin adıdır
Yeniden başladığında yaşam
gül
rüzgar
ve kelebek üzre olacak”
BİR DERENİN HİKAYESİ
Aram Yayınevi, daha önce “Bir Dağın Hikayesi” kitabını Fransızcadan çevirerek okuyucuyla buluşturduğu Élisée Reclus’un yeni bir kitabını daha kitaplığına kazandırdı. Eserleri dünyada birçok dile çevrildiği halde Türkiye’deki okuyucular tarafından az tanınan Élisée Reclus’un “Bir Derenin Hikayesi” kitabı da Canan Coşkan tarafından Fransızcadan çevrilerek Aram etiketiyle raflardaki yerini aldı.
“Bir Derenin Hikayesi”, dere özelinde insanın kendiyle, diğer insanlarla, emek ve sömürü süreçleriyle, doğa ile ilişkilerini anlatıyor. Reclus, bu eserinde kendine ve okura dürüst bir yerden insanın ve suyun hikayesini anlatıyor: “Bir derenin hikayesi, söz konusu turbalıkta doğup kaybolan bir dere olsa bile, sonsuzluğun hikayesidir. O ışıldayan damlacıklar graniti, kalkeri ve kili aştı. Soğuk dağ üzerinde kar, sisin içinde buhar molekülü, dalgaların sırtında beyaz köpük oldu. Günlük döngüsünde güneş bu damlacıkları en parlak yansılarla ışıldattı, ayın solgun ışığı bu damlacıkları hafifçe sedefledi. Şimşek bunlardan hidrojen ve oksijen yaptı, ardından yeni bir vurgun bu ilkel elementleri suya dönüştürüp akıttı. Atmosferin ve uzayın tüm etkenleri, tüm kozmik kuvvetler bu belirsiz damlacığın görünüşünü ve konumunu durmadan değiştirmek için el birliğiyle çalıştı. O da gökte dönen devasa yıldızlar gibi bir alem ve yörüngesi dur durak bilmeyen bir hareket ile döngü döngü gelişiyor…”
KÜRT VURGUNU
Cihan Özyıldız, “İki Cihan Harbi Arasına Kürt Vurgunu” kitabını Şeyh Said isyanında yaşamını yitiren dedesi Ali, amcaları Amer, Abdullah ve isyanda yetim kalan babasına atfediyor. 1992 yılında gözaltına alınıp tutuklandığında 24 yaşında olan, 53’üncü yaş gününe de cezaevinde giren ve hala Menemen T Tipi Cezaevi’nde bulunan Özyıldız, “İki Cihan Harbi Arasına Kürt Vurgunu” eserinde Kuzey-Batı Kürdistan ve Türk-Ulus-Devletçi anlayışın Kürtlere karşı 1908’den başlayarak İkinci Dünya Savaşı’na ve Dersim direnişine kadarki süreçte uyguladığı soykırım yöntemlerini ve Kürt direnişlerini ele alıyor. “Ben tarihçi değilim, bu süreci araştırırken de daha çok Amaralı’nın ‘Bu sürecin daha çok araştırılması gerekiyor’ perspektiflerini esas alarak yöneldim” diyen Cihan Özyıldız, dedelerimizin son bakışında, ninelerimizin son iç çekişinde saplanıp kalmış olanı göstermek istiyor.
KÜRT EGEMENLERİNİN TARİHİNE GİRİŞ
Gülistan Aksoy’un imzasını taşıyan “Kürt Egemenlerinin Tarihine Giriş” kitabı Demokratik Uygarlık Manifestosu ışığında Kürt egemen tarihi ile halk tarihini ayrıştırıyor. İlkel milliyetçilik, Kürt isyanları, Kürt egemenlerinin genel karakteri ve halk özgürlük eğilimi bölümlerinden oluşan eserde, Kürdistan’da egemen sınıf tarihi ile “halk özgürlük eğilimi” iyi ayırt edilip egemenlerin tarihi de doğru ve açıkça ortaya konulmadan ne baş aşağı gidiş, ihanet ve işbirlikçiliğin anlaşılabileceği, ne de Kürt sorununun çözümü yönünde önemli bir başarı yakalanabileceği vurgulanıyor. Kitabın girişinde şöyle deniliyor: “Kürtleri bugüne ulaştıran direnç noktasının ne olduğu, toplumsal formasyonun şekillenişi, karakterleri, neden devlet olamadıkları, halklaşma süreci, halkın özgürlük eğilimine karşı Kürt egemen gerçekliği bir bütünen doğru ve doyurucu bir izaha kavuşturulmak isteniyorsa, her şeyden önce Kürt tarihinin başlangıcının neolitik olarak alınması gerekmektedir…”
DEMOKRATİK HALK DEVRİMLERİNDE JAKOBENİZM
İbrahim Doğan kaleme aldığı “Demokratik Halk Devrimlerinde Jakobenizm” kitabı için amacının Demokratik Halk Devrimleri olarak nilendirdikleri Hollanda, İngiltere ve Fransa devrimlerini yeniden yazmak ve Jakobenizm tarihçesini kaleme almak olmadığını belirtiyor ve şöyle diyor: “Peki, böyle bir çalışmaya neden ve niçin ihtiyaç duyuldu? Aslında bu sorunun cevabı, Jakobenizm kavramına yüklenen çoklu anlamlarda ve devrimler tarihinde oynadığı merkezi rolde gizlidir. Bu da doğası gereği izaha muhtaç bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Biz de işte bu gerçekliğin farkındalığıyla Amaralı’nın ‘yol haritası’ çalışmalarında dikkat çektiği bu konunun ahlaki-politik toplumcu güçlerce anlaşılmasına kendi cephemizden katkı sunmayı hedefledik…”
HAKİKAT ARAYIŞI
Suat Gökalp’in “Hakikat Arayışı: Aktüel Denemeler” kitabı, kapitalist-modernite paradigmasının kapitalist kar ekonomist endüstriyalizm ve ulus-devletçilik parametrelerine ve bilimcilik, milliyetçilik, cinsiyetçilik, dincilik gibi liberalizmin ideolojik hastalıklarına karşı alternatif katılımcı ekonomiye, ekolojik üretime ve demokratik çoğulcu ulusa dayanan demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü toplumun, yani demokratik modernite paradigmasının teorisi ve pratiği olan Abdullah Öcalan savunmalarının bazı başlıklarına dair çıkarım, yorum, anlama ve anlatma çabasından oluşuyor. Suat Gökalp, kitabı için şöyle diyor: “Bu çalışmayı bir ‘Önderlik Savunusu’ olarak tanımlayabiliriz. ‘Önderlik Savunusu’ demek, salt dıştan gelen ideolojik saldırılara veya gayri-ahlaki çarpıtma ve karalamalara karşı tekzip yazıları yayınlamak demek değildir. Elbette bu da önemlidir. Ama daha önemlisi, Önderliğin kendi şahsında rafine ettiği zihinsel, ideolojik, siyasal, söylemsel dönüşümü anlamak ve bunu hem kendimizde hem de toplumda gerçekleştirmek için daha fazla derinleştirmek, uygulama alanlarına uyarlamak ve yaşatmaktır…”
UÇURUM ÇİÇEKLERİ
İbrahim Kaya’nın “Uçurum Çiçekleri” kitabında 11 anı-öykü bulunuyor. Öyküler, tıpkı kitaba konu olanların yaşamları gibi yalın ve akıcı. Okur, öykülerdeki karakterlerin kendilerini bir parçası olarak gördükleri doğa ile uyumu ve zaman zaman doğanın acımasız şartlarına karşı verdikleri mücadeleye tanık oluyor. “Halayın başında hep o vardı” bölümünden bir kesit: “Sonbahar, yazdan kalan son izlerini de süpürmeye niyetliydi. Meşe ağaçlarının yaprakları yavaş yavaş ana kucağına düşüyordu. Arazi, örtüsünden iyice arınmış, çıplak kalmıştı. Doğa kendi döngüsü içinde değişmeye devam ediyordu…”
ÇOCUK İNSAN ÇOCUK DÜNYA
Timur Fidan’ın “Çocuk İnsan Çocuk Dünya” kitabı ‘Pedagojik Portre’ ve ‘Saplantılı Hayatlar’ bölümünden oluşuyor. Kitapta 12 öykü-deneme bulunuyor. Kitaba ismini veren öykü-denemeden bir kesit: “Ve bir çığlıkla dünyaya gelmişim. Tabi gözlerim kapalı ve dünyada olup bitenlerden habersiz. Annemle babam sevinmişti çocukları oldu diye. Büyümüştüm. Gençliğime de sevinmişlerdi. Ama ya geleceğime? Sordum ‘geleceğim nasıl olacak?’ diye. Çok şey denildi…”
KUŞ AYNASI
2016’da tutuklanan gazeteci Nedim Türfent’in “Kuş Aynası” şiir kitabı da Aram’dan çıktı. “Can ve Canavar” şiirinden bir kesit:
“Bir yanım şairdir, beriki katil asker,
Para babasıyım New York’ta
Burada proletarya, şurada parya
Yoksul ve yoksunum…
Kapitalistim ve komüncü
Katalonya’da devrimci, Madrit’te statükocuyum.
Glasgow’da saksafon çalarım, yaşım 60,
Kabil’de ekmek çalarım yaşım 6!
Anlayacağınız
Ottawa’da obeziteden
Mogadişu’da açlıktan ölürüm…”
KARINCANIN SUSTUĞU
1993 yılında tutuklandığında henüz 23 yaşında olan ve 29 yıldır cezaevinde bulunan Ramazan Besili’nin “Karıncanın Sustuğu” şiir kitabı Aram Yayınevi etiketiyle demir parmaklıkların ardından okuyucuya ulaştı. “Bu şiirleri yazarken şüphesiz bizden önce insanlığın etik, estetik ve özgür bir yaşam arayışında ‘düş ve yol’ giden, söz söyleyenlerden büyük bir feyz aldığımı minnettarlığımla birlikte belirtmek isterim” diyen Ramazan Besili’nin şiir başlıkları bile başlı başına bir derinlik ifade ediyor. “Gölgenin Dağı: Kum” şiirinden…
“Dağların ve güzel gözlü çocukların ülkesi burası
Kim eğildiyse,
Yelelerini söktü rüzgar.
Kim dik durduysa,
Yedi iklim gökkuşağı açtı gözleri.
Erken gelen bir hazan gibi
kimse alışamadı yokluğuna.
Ne yürüdüğün sokaklar,
Ne patikalarını çıktığın dağlar…
Varsın söz çoğaltanları
yazmasın takvimler…”
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***