Marmara Denizi’nde dip yapısının yüzeye vurmasıyla ortaya çıkan müsilaj sorunu haftalardır gündemden düşmezken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve belediyeler harekete geçerek yüzeyi temizlemeyi başarmıştı.
Birçok uzmanın bildirdiğine göre bu ‘temizlik‘ yeterli değil. Müsilaj hala denizin dibinde yoğun ve etkili. Deniz salyasının temel sebepleri olarak denize yeterince arıtılmadan bırakılan atık sular, derin deniz deşarjları, denizi etkileyen akıntılar ve su sıcaklığının artmasına da sebep olan iklim değişikliği gösteriliyor.
Prof. Sarı iki gün önce Marmara Denizi’nin güneybatısında bulunan Erdek Körfezi’ne dalmış ve ‘denizib dibini yorgan gibi örten’ müsilajın görüntülerini paylaşmıştı.
AA’ya konuşan dekan müsilaj tehlikesinin diplerde sürdüğünü belirterek şunları kaydetti: “Az akıntılı bölgenin dibi komple müsilajla kaplanmış durumda. Yaklaşık 10 santimetre kalınlığında yorgan gibi bir örtü var. Bu örtü aynı zamanda parçalanmaya başlamış. Bu iyi, beklediğimiz ve istediğimiz bir şey.”
Sarı, özellikle hareketsiz organizmalar, midyeler, istiridyeler, pinalar, sünger ve mercan topluluklarının müsilajdan zarar gördüğünü aktardı.
Kıyıdan itibaren 30 metreye kadar derinlikteki sünger topluluklarının tamamına yakınının öldüğünü anlatan profesör, dipteki parçalanmanın zararı azaltacağını vurguladı.
“KASIM AYI KRİTİK”
Müsilaj tabakasına elini daldırdığında simsiyah bir çamur haline geldiğini gördüğünü dile getiren Sarı, şöyle devam etti: “Bu parçalanma esnasında bakteriler tarafından suyun içindeki oksijen kullanılıyor. Dolayısıyla parçalanmanın olduğu bölgelerde oksijen azalıyor. Diğer taraftan parçalanma bir geri beslemeye neden olabiliyor çünkü müsilajın kendisi organik yapıdadır. Parçalandığında tekrar ayrışarak besin elementlerine dönüşmüş oluyor. Besin elementleri de önümüzdeki dönemde yeniden müsilaj oluşumu için bir tetikleyici rolü üstlenebilir. Bu yüzden kasım ayını çok kritik bir dönem olarak görüyoruz.
Kasım ayında müsilajın yeniden su kolonunda görülmeye başlaması, yeniden oluşuma başlaması büyük bir olasılıktır. Geçtiğimiz yıl kasım ayında 8-18 metrelerde başladı, sonra gittikçe genişledi. Nisan ayı gibi komple yüzeye çıktı, koyları, körfezleri kapladı, temmuz ayına kadar devam etti. İşte o zaman fark ettik, yüzeye çıkıncaya kadar dikkate almadık.”
NE YAPMALI?
Prof. Sarı daha önce verdiği bir söyleşide Marmara Denizi’ni kurtarmak için uzun vadeli çözümlere ihtiyaç olduğunu belirterek şunları kaydetmişti: “Doğal şartları değiştiremeyeceğimiz için yapmamız gereken şey çok basit. Denize giden atıkları keseceğiz. Önce kirlilik yükünü durdurup, sonra iyileştirme çabası içinde olacağız. Bunun için de Marmara’yı koruma alanı ilan etmemiz lazım. Sayın cumhurbaşkanı ve çevre bakanımız söyledi. Heyecanla bekliyoruz.
Suların en az yarısını arıtmadan denize basıyoruz. Hem arıttıktan sonra da bu suları niye denize basalım? Madem arıttık, atık barajları yapalım. Zaten su kıtlığı yaşıyoruz. Bu suları tarımda, parkları bahçeleri sulamakta kullanalım. Balıkçılığı da düzenlememiz lazım. Marmara için erken uyarı sistemi yapılmalı. Yapılacak şeyler oldukça basit ama harekete geçmemiz lazım.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***