YORUM | NEVİN ERDEM
Birkaç gün önce bir tweet gördüm. Bir avukat şöyle yazmış:
“Müvekkillerimin de içinde bulunduğu, henüz kararları kesinleşmemiş insanları Nedim Şener alıntısıyla ‘FETÖ’cülükle’ yaftalayan bu adam Yargıtay üyesi! Hukuku bırakmış, sosyal medyada iktidar şövalyeliği yapıyor. Bu ne utanmazlık? Böyle yapacaksan o cübbeyi çıkaracaksın efendi!”
Kimmiş bu Yargıtay üyesi diye baktığımda tanıdık bir isimle karşılaştım: İsa Çelik
Çelik, Cumhuriyet Gazetesi’nin “AKP HSYK’yı ele geçirdi” başlığıyla duyurduğu haberin ana figürlerinden. Hükümetin 2014’te yargıyı kendine bağlamak için kurduğu Yargıda Birlik Platformu’nun Hakimler ve Savcılar [Yüksek] Kurulu adaylarındandı.
Çelik, HS(Y)K üyeliği döneminde yargıyı iktidara bağlamadaki “başarılı” faaliyetleri nedeniyle, 2017 yılında Yargıtay üyesi yapıldı.
Ama anlaşılan İsa Çelik’in gözü daha da yükseklerde! Burhan Üstün’den boşalacak Anayasa Mahkemesi üyeliği için 2020 yılı sonunda yapılacak seçimlerde adaylığını açıkladı. Ancak bu kadro önceden Saray tarafından eski İstanbul Başsavcısı İrfan Fidan’a rezerve edildiği için, gelen talimat üzerine seçimlere 3 gün kala Çelik adaylıktan çekildi.
Söz konusu tweet’e ve İsa Çelik’in önceki bazı tweet’lerine baktım. Avukatın tepkisi o kadar haklı ki!
Yazımın bundan sonrasını, bu yazıyı okuyacağından hiç kuşkum olmayan İsa Çelik’e kamuoyu önünde doğrudan hitap ederek sürdüreceğim.
***
Sayın Çelik,
Twitter hesabınızda kendinizi “Eski HS(Y)K halen Yargıtay üyesi” olarak tanıtıyorsunuz.
Böylesi bir profilde, hesabınızın seviyeli, yüksek standartlarda hukuki paylaşımlarla dolu, resmi bir hesap gibi işletilmesi gerekmez mi? Oysa sizin hesabınızı takip eden birisi, karşısında savaş meydanında üstü başı kan dolu, kırmızı tunikli bir Orta Çağ şövalyesinden başka bir şey görmüyor. Tweet’lerinizin çoğunu okuyan kişi, ardından bir de profilinizi tıklasa, muziplik olsun diye oraya “Yargıtay üyesi” yazıldığını düşünür.
Yargıtay Başkanı ve diğer Yargıtay üyeleri ne diyorlar sizin bu paylaşımlarınıza? Yargıtay’ın yeni halini çok güzel temsil ettiğiniz için plaket mi hazırlıyorlar yoksa?
Yazının girişinde bahsettiğim tweet’inizde Nedim Şener’in bir tweet’ini kopyalayıp yapıştırıyor ve “TSK’dan 23 bin 931 FETÖ mensubu ihraç edildi” diyorsunuz. Altına da “Tehlikenin farkında mısınız” yazılı bir resim ekliyorsunuz. Oysa ihraç edilen bu TSK mensuplarının bazıları hakkında adli bir soruşturma açılmadı, bazılarında açılan soruşturmalarda takipsizlik verildi, bazılarının yargılamaları devam ediyor. Yani büyük çoğunluğu hakkında, herhangi bir terör örgütünün üyesi olduklarına dair kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmuyor. Ve siz bir Yargıtay üyesi olarak, bu kişileri terör örgütü üyesiymiş gibi tüm dünyaya ilan ediyorsunuz.
Bu tweet’i sıradan birisi yazsa, “Suçsuzluk karinesi diye bir şey var. Böyle yazamazsınız” diye ona cevap verilebilir. Size ne yazalım? Yaftalama kastınızdaki yoğunluğun farkında mısınız?
Hani siz soruyorsunuz ya, “Tehlikenin farkında mısınız?” diye. Peki siz böyle paylaşımlarla, asıl tehlikenin siz olduğunuzun farkında mısınız?
Sizin profilinizde üyesi olduğunuzu belirttiğiniz Yargıtay, temyiz makamı. Çoğu davada son söz Yargıtay tarafında söyleniyor. Bir Yargıtay üyesi Yargıtay tarafından bakılan ya da bakılması muhtemel olan bir davada önceden nasıl görüş açıklayabilir ve insanları terör örgütü mensubu olarak ilan edebilir. İsim verip vermemeniz önemli değil. TSK’dan ihraç edilen her bireyin dosyasının Yargıtay’da görülme ihtimali vardır ve bir Yargıtay üyesi dosya önüne gelmeden bu konuda hiçbir beyanda bulunamaz.
Gücü arkanıza almış, zırhınızı giyinmiş saldırıyorsunuz. İktidara sadakat ve savaş mantığı bir şövalye için önemlidir. Ancak bir hakim için ölümdür. Adalet söz konusu olduğunda, iktidara sadık ve önyargılı bir hakimden daha tehlikeli kim vardır?
Binlerce hakim ve savcı terör örgütü üyeliği iddiasıyla sizin de bir dönem görev aldığınız HSK tarafından ihraç edildi. Dosyaların büyük bölümü halen kesinleşmemiş durumda. Siz bu dava dosyalarından alındığı izlenimi vererek, nereden ve nasıl elde edildiği belli olmayan bazı paragrafları Twitter hesabınızdan paylaşıyorsunuz.
Öncelikle, nereden elde ediyorsunuz bu bilgi ve belgeleri? Gizli soruşturmalardan mı, yoksa dava dosyalarından mı? Hangi sıfatla, kimden alıyorsunuz? Adliyeye gidip fotokopi mi çektiriyorsunuz? Yoksa yetkisizce sisteme girerek mi indiriyorsunuz?
Gazeteci olsaydınız bu dosya araştırma, bilgileri elde etme ve yayınlama bir başarı olarak görülebilirdi. Ama siz bir Yargıtay üyesisiniz. Yaptığınız hakimlik mesleğine ihanet değil midir?
Dünyanın neresinde görülmüş, bir hakimin dava dosyalarından alıntılar yaparak kamuoyunu yönlendirmeye çalıştığı? Hakimin işi midir görülmekte olan davalarla ilgili kamuoyu oluşturmak?
Madem bu hukuksuzluk döneminde böyle bir yönteme geçtiniz. O zaman yayınlayın tüm dosyaları, hep birlikte karar verelim! Hem o zaman mahkeme salonlarına masraf yapmamıza da, size boşu boşuna dünyanın maaşını vermemize de gerek kalmaz; hep birlikte yargılar, infaz ederiz.
Bakalım ifadeler Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 148. maddesine uygun alınmış mı, alınmamış mı? Yani şüpheli ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanıyor mu dayanmıyor mu? İfade almada “kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler” uygulanmış mı uygulanmamış mı?
Biliyorsunuz, bunlardan bir tanesi uygulanmışsa, o ifade hukuken bir “çöp”tür. Yargılamada delil olarak kullanılamaz.
Eğer dosyaları tümüyle paylaşırsanız, dosyadaki diğer delillerin hukuka uygun şekilde elde edilip edilmediğini de değerlendirme imkanımız olur. Hukukçuluğunuz da sosyal medya paylaşımlarınız ölçüsündeyse, emin olun, toplumun en eğitimsiz bireyi dahi sizden daha adil karar verme potansiyeline sahiptir. Yeter ki önyargısız olsun!
Üzerine kırmızı yakalı cübbe giyme, ön yargılı olan, bağımsız ve tarafsız olmayan birisini şövalye yapabilir, ancak hakim yapmaya yetmez.
Hakim dosyalara savaş mantığıyla yaklaşmaz, yaklaşamaz. Yargılamaya konu eylemden ya da kişilerden ne kadar rahatsız olursa olsun, duygularını yargılamaya karıştıramaz.
Yazı biraz uzadı, ama şu olayı anlatmazsam kamuoyu sizi eksik tanıyabilir: Ahmet Hakan, Yazar Gültekin Avcı’nın tahliyesine tepki göstermiş “Dava dosyasını bilmem… Duruşmalarında neler konuşuldu bilmem… Neyle suçlandı bilmem… Tahliyesine nasıl karar verildi bilmem…” dedikten sonra “Bu FETÖ’cü nasıl çıkar?” diye sormuştu. Yani ona göre yargılama dosyasını bilmediği Avcı, cezaevinden hiç çıkmamalıydı. Siz de bu yazının ekran görüntüsünü alıp, “Bir FETÖ’cü nasıl çıkar?” diye paylaşmıştınız. Avcı tekrar tutuklandı.
Bir gazeteci için dahi utanç olan bu yazıyı bir Yargıtay üyesi sıfatıyla nasıl paylaştınız? Ahmet Hakan’ın “bilmiyorum” dediği Gültekin Avcı’nın dosyasını siz biliyor muydunuz? Yargılamasına katıldınız mı? Yoksa sizin kafanızda “Nasıl olsa terörist” olduğu için delile, dosyasını bilmeye veya yargılamaya gerek yok muydu?
Yapmayın! Hakimlik onurunu daha fazla ayaklar altına almayın.
Normal bir hukuk devletinde olsaydık, sizin zihniyetinizdeki birisi, tıpkı Saray’a gittiğinizde üç defa arandığınız gibi, adliyenin önünden geçerken üç defa aranırdı. Bir hukuk devleti için çok tehlikelisiniz çünkü.
Bunca hukuksuzluğu işlemenizdeki motivasyonun kin mi yoksa yükselme hırsı mı olduğundan emin değilim. Ancak size dışarıdan bakan birinin görebildiği tek şey şu: Düşman olarak hedefe koyduğu kişilerin “kanlarıyla duş almaya yeminli” gaddar bir savaşçı.
Hakimlik vasıflarına sahip değilsiniz. Hukukun üstünlüğüne ve adil yargılamanın gerekliliğine inanmıyorsunuz.
Normalde ülkeye yapabileceğiniz en iyi şey, 2014 yılından beri aldığınız maaşları iade ederek, derhal istifa etmenizdir.
Ama gözünüzü kör edip, makul düşünme yeteneğinizin önüne perde çeken nefretiniz ya da istikbal hırsınız böyle bir şeye asla müsaade etmez. Biliyorum.
Dolayısıyla, gerileme devri çoktan başlayan, dağılma devrine girmeleri an meselesi olan sadakatle savaşçılığını yaptığınız otoriter iktidar, yolun sonuna doğru ilerlerken, siz de yaptığınız kötülükler ceplerinizde yolun sonuna kadar iktidara eşlik edeceksiniz.
Yolun sonunda ise sizi klasik bir Hollywood film sahnesi bekliyor. “Spoiler” vermeyeyim, zira kesin izleyeceksiniz.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***