HDP Eş Genel Başkanı Prof. Dr. Mithat Sancar, “Parlamento seçimlerinde mevcut ittifaklardan herhangi birine girme arayışımız, isteğimiz ve ihtiyacımız yok. Kendi yolumuzda yürüyoruz.” dedi.
Sancar cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin olarak ise “İlk turda cumhurbaşkanlığı seçimine ortak adayla girilmesi fikrine açık olduğumuzu söylüyoruz ama muhalefetin öncelikle isimleri değil, ilkeleri, çözüm yöntemlerini ve geçiş sürecine dair temel meseleleri tartışması gerektiğini dile getiriyoruz. Burada sanki sadece Millet İttifakı’na sesleniyormuşuz gibi yorumlar sıkça yapılıyor.” ifadesini kullandı.
Independent Türkçe’den Helin Alp’e verdiği röportajda Sancar, “Birilerinin ya da belli kesimlerin hesaplarının gizli destekçisi veya yedek gücü gibi algılanmamızı kesinlikle reddediyoruz; bu yaklaşımın kesinlikle yanlış olduğunu söylüyoruz. Bunun Türkiye’ye kazandırmayacağını biliyoruz; dolayısıyla bu yaklaşımın terk edilmesi konusunda ısrarcıyız” diye konuştu.
Mithat Sancar’ın röportajından satırbaşları şu şekilde:
“İktidarın HDP’ye olan yaklaşımın bir benzeri muhalefetin bir kesiminde de var”
Şu anda iktidarın HDP’yi düşmanlaştıran ve siyasal alanın dışına itmeye çalışan pek çok hamlesi var ve bütün bu hamleleri meşrulaştırmak için nefret, kutuplaştırma, düşmanlaştırma yöntemlerini kullanıyor. Ancak muhalefetin bir kesiminde de aynı anlayışın öyle ya da böyle sürekli boy verdiğini görüyoruz. Yani HDP’yi dışarda bırakmaya yönelik yaklaşımın bir benzerini muhalefetin bir kesimi de izliyor. Biz diyoruz ki zaten Türkiye’nin sorunlarının temel kaynağı bu yöntem ve zihniyettir. Eğer muhalefetin bir kesimi iktidar ile aynı anlayışı sürdürürse bu iktidarın yarattığı düzenden farklı bir geleceği nasıl vadetmiş olacak? Türkiye’de toplumsal barışı nasıl sağlayacak? Bu tutumu sergileyenler, müzakere ve diyaloğu yerleştirmeyi istemiyorlarsa, sorunların çözümünde ne gibi bir öneri geliştiriyorlar? HDP’yi dışlamak “terör söylemi” üzerinden işleyen bir süreç, ama bunun esas olarak Kürt halkının siyasal aktör olarak gücünü yok etme gibi bir nihai amaçla da özdeşleştiği gerçeğini göz ardı etmemek gerekiyor.
“Kürt halkı iradesini seçimlerde ortaya koyuyor ve burada da HDP’nin rolünün ne kadar belirleyici olduğunu herkes biliyor”
“Niyet beyanı” olarak yorumlamak istediğimiz bazı söylemler var. Ancak şimdiye kadar epey soyut ve izole, yani başka konulardaki yaklaşımlarla bütünleşmeyen beyanlar olarak kaldıklarını söylemek zorundayım. Eğer “yeni bir başlangıç” ihtiyacını ciddiye alıyorlarsa, muhalefet partilerinin, Kürt sorununun çözümüne dair yöntem ve ilkeler konusunda daha somut ve bütünlüklü öneriler ortaya koymaları, diğer konulardaki politikalarını da bunlarla uyumlu hale getirmeleri lazım. Öte yandan Kürt halkının çok büyük bir kesiminin güzel sözlere ve altı doldurulmamış vaatlere aldırış etmeyeceğini de bilmek lazım. Böyle simgesel jestlerle ve muğlak ifadelerle Kürtlere yaklaşmanın reel bir karşılığı yok. Kimse bu yöntemlerle oy ve sonuç alabileceğini düşünmesin. Kürt halkı iradesini seçimlerde ortaya koyuyor ve burada da HDP’nin rolünün ne kadar belirleyici olduğunu herkes biliyor.
“Toplum kendi Anayasasını yapmalı”
Türkiye’de toplumun kendi anayasasını, kendi sözleşmesini yaptığı bir dönem hiç yaşanmadı. 2017’deki anayasa değişikliğinin hangi şartlarda yapıldığını biliyoruz. Ondan öncekilerin de yapılış biçimleri ortada. Yeni bir başlangıç iradesine en uygun yöntemin ‘kurucu Meclis modeli’ olduğunu düşünüyorum. Burada en hayati mesele, böyle bir meclisin tam anlamıyla çoğulcu olmasını sağlayacak, toplumun mümkünse tüm kesimlerini kapsayacak bir seçim usulüyle oluşmasıdır. Çalışma yöntemi, süresi, taslağın hazırlanması ve son şeklini alıp yürürlüğe girmesi gibi meselelerin de bu çerçevede tartışılması gerekiyor. Yani toplumun kendi anayasasını yapacağı bir yöntemi mutlaka bulmamız gerekiyor.
“İlk turda cumhurbaşkanlığı seçimine ortak adayla girilmesi fikrine açık olduğumuzu söylüyoruz”
İlk turda cumhurbaşkanlığı seçimine ortak adayla girilmesi fikrine açık olduğumuzu söylüyoruz ama muhalefetin öncelikle isimleri değil, ilkeleri, çözüm yöntemlerini ve geçiş sürecine dair temel meseleleri tartışması gerektiğini dile getiriyoruz. Burada sanki sadece Millet İttifakı’na sesleniyormuşuz gibi yorumlar sıkça yapılıyor. İktidar medyası bunu esasen çok bilinçli ve sistemli bir şekilde yapıyor. Bizim önerimiz, muhalefetin tümüne yöneliktir. Buna sadece siyasi partileri değil, demokrasi güçlerini de dahil ediyoruz. Tekrar söyleyeyim: Bizim için öncelikli husus temel ilkeler üzerinde diyalog, müzakere ve mutabakattır. Temel ilkelerin, bugünün sorunlarına, geçiş sürecine ve geleceğin inşasına dair yaklaşımlarla ilgili olduğunu ya da olacağını da söylememe gerek yok herhalde. Eğer sözünü ettiğim geniş çevreleri kapsayan böyle bir mutabakat ortaya çıkarsa, ortak adayın kim olacağı tartışması çok daha kolay yürütülebilir.
“Sedat Peker’in ifşaatları, bu düzenin ürettiği korkunç suçları, maalesef bizi doğrular biçimde ortaya saçtı”
Mesela, “1996 Konsepti” olarak adlandırdığımız Susurluk’u üreten, bizatihi temeldeki bu düzendir. Keza 2015 Konsepti dediğimiz, 7 Haziran-1 Kasım seçimleri arasındaki karanlık dönemle başlayan ve derinleşerek süren savaş politikaları, Kürt sorununda çözümsüzlük, inkar ve imha anlayışı da aynı düzen tarafından üretilmiştir. Nitekim Sedat Peker’in ifşaatları, bu düzenin ürettiği korkunç suçları, maalesef bizi doğrular biçimde ortaya saçtı. İfşaat, itiraf ve ikrar denklemiyle karşı karşıyayız ve düzenin ürettiği sorunlar tabii bu kadarla da sınırlı değil.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***