HABER İNCELEME | İLKER DOĞAN
Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın itiraflarından sonra 25 Aralık dosyası yeniden gündeme geldi. Bayraktar, söz konusu dosyada kendisi hakkındaki bütün bilgilerin, tapelerin, HTS kayıtlarının vs. doğru olduğunu söyledi. Erdoğan Bayraktar’ın 7,5 yıl sonra doğruluğunu teyit ettiği 25 Aralık dosyasının maddi boyutu 100 milyar dolar civarında. Buna göre 17 Aralık soruşturması 25 Aralık dosyasının yanında devede kulak bile değil!
Erdoğan Bayraktar, kendisinin sadece ‘görevi kötüye kullanmak’la suçlandığını söylüyor. Yanılıyor! Polis fezlekesine göre Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda çöreklenen suç örgütü Bayraktar’ın talimatları dışında hareket etmiyor. Suç örgütünün lideri eski Çekmeköy belediye başkanı Hüseyin Avni Sipahi, 1 Aralık 2013’de yaptıkları bir telefon görüşmesinde Bayraktar’a, “Bilgin dışında hiçbir şey yapmam ki zaten abi!” diyor.
Oğlu Abdullah Bayraktar da suç örgütünün yöneticilerinden ve imar işlerini bizzat takip ediyor. Fezlekede, Bayraktar’ın nüfusunu kullanarak üçüncü kişilere nasıl ‘yarar’ sağladığı da ayrıntılı olarak anlatılıyor.
Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın 25 Aralık operasyonuna ilişkin dosyada yer alan hakkındaki iddiaların A’dan Z’ye doğru olduğuna dair açıklaması gündemi meşgul etmeye devam ediyor. Bayraktar, kendisinin ‘diğerleri’ gibi olmadığını, hakkında sadece ‘görevi kötüye kullanma’ suçlaması olduğunu, buna rağmen dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisini de diğer bakanlarla birlikte ‘hırsızlık’ çuvalına koyduğunu söylüyor. “Bende bir para yakalanmadı. Benim dosyamda ne varsa, hepsi doğrudur.” ifadelerini kullanıyor.
ERDOĞAN BAYRAKTAR, ‘AK KAŞIK’ DEĞİL
Erdoğan Bayraktar’ın açıklamalarını okuyanlar, onun ‘sütten çıkmış ak kaşık’ olduğunu düşünür. Peki gerçekten öyle mi? Kendisinin bizzat doğruladığı 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet dosyasında yer alan teknik ve fiziki takipler, tapeler, ses kayıtları vs. Erdoğan Bayraktar’ın da bizzat ‘suç örgütünün’ içerisinde hem de aktif olarak yer aldığını net biçimde ortaya koyuyor. Zaten kendisi de yaptıklarının büyük bir bölümünü Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla yaptığını söylemişti.
25 Aralık polis fezlekelerinde yer alan bilgilere göre, Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın gizli ortağı olduğu iddia edilen Bosphorus 360 şirketine 460 milyon dolar bedelle ihalesiz verilen İstanbul Etiler’deki Polis Okulu resmen peşkeş çekiliyor. Söz konusu arsa için gereken ‘imar’ değişikliği için aranan isim ise Erdoğan Bayraktar.
ERDOĞAN BAYRAKTAR: BİZİ ASARLAR!
Telefonu dinlenen KİPTAŞ Genel Müdürü İsmet Yıldırım, Erdoğan Bayraktar’ı arayarak, “Abi. Şu bizim Çatalca meselesi vardı ya; bunlar diyorlar ki, ‘Bu Çatalca’daki yeri de rezerv alanı ilan etsek’…” ifadelerini kullanıyor. Bayraktar kızgın bir ifadeyle, “Olur mu öyle şey ya. Ben neye istinaden yapacağım orayı rezerv alanı İsmetçim ya; neye istinaden? Etiler’de maksimum 1 emsallik yere 3 emsal verdik. Ne kadar pis iş varsa bize yaptırmaya çalışıyorlar. Bu işlerin hesabını sonra kim verecek? Bizi asarlar!” diyor.
SORUŞTURMA NASIL BAŞLADI?
Şimdi filmi biraz daha geriye saralım; 25 Aralık dosyasında neler vardı? Soruşturma nasıl başlamıştı?
İktidar temsilcilerinin 4 bakan ve Erdoğan ailesinin adının karıştığı 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasına tepkisi sert olmuştu. Öyle ki, dönemin Başbakanı Recep T. Erdoğan, hukukî soruşturmayı, ‘vatana ihanet’ olarak değerlendirdi.
Peki neden bu kadar sert tepki vermişti Erdoğan? İşte bu sorunun cevabını 25 Aralık soruşturmasında öğrenecektik! Zira 25 Aralık dosyasında oğlu Bilal Erdoğan da ‘şüpheli’ olarak yer alıyordu. Hazine arazilerinin ihalesiz peşkeş çekilmesi işini organize eden de ‘arkadaşın babası’ndan başkası değildi!
Soruşturma bir hafriyat şirketiyle ilgili yapılan ihbar üzerine başlamıştı. Jandarma’nın, işadamı Cengiz Aktürk’le ilgili bir hafriyat operasyonuna ilişkin tahkikatı Emniyet’e gelmiş ve dosya yapılan teknik ve fizikî takiplerle genişletilmişti. Aylar süren takibat sonucunda ‘kamu nüfuzunu kullanarak haksız çıkar sağlayan bir örgüt’e ulaşıldı. Örgüt üyelerinin kendi aralarındaki konuşmalar dosyadaydı. Erdoğan ve oğlunun, bazı bakanlar, bürokratlar,tanınmış işadamlarıyla yaptıkları konuşmalar da kayda girmişti.
Dosya, 15 Aralık 2013’te savcılığa teslim edildi.
HUKUK TARİHİNDE BİR İLK!
25 Aralık soruşturmasının açığa çıkmasıyla birlikte Türkiye hukuk tarihinde bir ilk yaşandı. Adlî kolluk, soruşturma savcısı Muammer Akkaş’ın operasyon talimatını yerine getirmedi. Hâkim kararıyla alınan arama ve gözaltı kararları, kendisini ‘hakim-savcı’ yerine koyan polis tarafından ‘delillerin yeterli olmadığı’ gerekçesiyle yerine getirilmiyordu!
1.000 SAYFALIK FEZLEKE YAZILDI
Emniyet, 25 Aralık soruşturmasını en ince ayrıntısına kadar fezlekeye aktarmıştı. Tam 1.000 sayfa fezleke hazırlanmıştı. 7 bölümden oluşan fezlekede 52 şüpheli vardı. 1 numaralı şüpheli ise Yasin el Kadı olarak görülüyordu. Yasin El Kadı’nın ‘yasaklı’ olduğu dönemde Recep Erdoğan’ın kendisiyle tam 7 kez görüştüğü fezlekede yer aldı. Polis El Kadı’yı ararken, Erdoğan onunla sürekli görüşüyordu!
Latif Topbaş ve bir telefon görüşmesinde milletin ‘…’ koyacaklarını söyleyen Mehmet Cengiz de fezlekedeki isimlerdendi. Örgüt üyeleri kendi aralarında yaptıkları konuşmalarda Bilal Erdoğan’dan ‘arkadaş’, Recep Erdoğan’dan ise ‘arkadaşın babası’ olarak bahsediyordu.
ERDOĞAN DİNLENMEDİ, DİNLEMEYE TAKILDI
Recep Erdoğan’ın adı fezlekede yoktu ve hiç bir şekilde de dinlenmemişti. Ancak fezlekede adı 200’den fazla yerde geçiyordu. Zira örgüt üyeleriyle yaptığı konuşmalarda o da dinlemeye takılmıştı. Dinlenen kendisi değil, örgüt üyesiydi.
Ayrıca örgüt üyeleri, kendi aralarındaki konuşmalarda Erdoğan’dan sürekli ‘patron, reis, beyefendi, büyüğümüz’ diye bahsediyordu.
Fezlekede oğul Bilal Erdoğan’ın, ihalelerde ‘ayrıcalık’ tanınan ve hazine arazilerinin peşkeş çekildiği Bosphorus 360 şirketinin gizli ortağı olduğu belirtiliyordu. İşadamı Cengiz Aktürk’ün dinlemeye takılan ve fezlekede yer alan bir telefon görüşmesinde Bosphorus 360’ın Erdoğan’ın talimatıyla kurulduğunu belirtilmişti.
KAMUNUN ZARARI 100 MİLYAR DOLAR!
Peki örgüte yönelik suçlama neydi? İçerisinde Bilal Erdoğan ve bugün ‘yandaş’ olarak anılan bir çok ünlü müteahhidin de bulunduğu Yasin El Kadı önderliğindeki örgüt, ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, rüşvet, sahtecilik, ihaleye fesat karıştırmak, suçtan kaynaklanan mal varlığını aklamak’la suçlanıyordu.
İddiaya göre, birçok ihale, yüklü miktardaki rüşvetler karşılığında yandaş işadamlarına verilmişti. Savcılık fezlekesinde, 28 ihalede kamunun toplam 100 milyar dolar zarara uğratıldığı aktarıldı. Hazine arazileri de yine rüşvet karşılığında iktidara yakın isimlere ‘peşkeş’ çekilmişti.
HAZİNE ARAZİLERİ TÜRGEV’İN ZİMMETİNE GEÇİRİLİYOR
25 Aralık soruşturmasının konularından biri Erdoğan ailesinin yönetiminde olduğu TÜRGEV’le ilgiliydi. Vakfın o dönemki genel başkanı Ahmet Ergün, fezlekeye yansıyan bir telefon görümesinde vakfın sahibinin Recep Erdoğan olduğunu söylüyordu. İddiaya göre, Hazine arazileri usulsüz olarak vakfın zimmetine geçirilmekteydi. Ayrıca işadamları ‘vakfa’ yaptıkları bagışlarla orantılı olarak ‘ihaleler’ alıyordu.
SİT ALANLARINA VİLLALAR
Erdoğan ailesi ve yakınları için Urla’da sit alanlarına inşaa edilen villalar bir başka konuydu. Zeytineli köyünde yaptırılan lüks villalar için söz konusu bölge 1. derecede sit alanı olmaktan çıkarılmış, bir üniversiteden alınan düzmece bir raporla bölge ‘inşaata’ uygun hale getirilmişti. Konu mahkemeye taşındı. Hakim yıkım kararı bile verdi. Ancak hiç kimse o villalara dokunamadı!
ÖRGÜTÜN ÇALIŞMA ŞEKLİ DEŞİFRE EDİLİYOR
Örgütün nasıl çalıştığına dair onlarca delil ve örnek olay vardı fezlekede. Birini aktaralım sadece; Etiler Polis Okulu’nun arazisi örgüt üyelerinin sözlerine göre Erdoğan’ın talimatıyla kurulan Bosphorus 360 şirketine ‘ihalesiz’ olarak verilmişti. Fezlekeye göre ‘kimin ne kadar pay’ alacağına ise ‘arkadaşın babası’ karar veriyordu.
Arsa 2012’nin Nisan ayında KİPTAŞ’a verildi. Bosphorus 360 şirketinin araziyi ‘uygun gördüğü’ fiyattan alabilmesi için ihaleye katılacak şirketler ve verilecek teklifleri bile önceden belirlenmişti. Örgüt, o gün yaklaşık 1,5-2 milyar dolar değer biçilen arazi için 430 milyon TL ödemeyi uygun görmüştü. Recep Erdoğan, 2013’ün mart ayında dinlemeye takılan görüşmesinde Usame Kutub’a, “Sizin orayla ilgili Kadir Bey’le (Topbaş) görüştüm. Bizzat ben takip edeceğim.” diyordu.
SAĞLAM ARAZİYE ‘RİSK’ RAPORU
Arazi ihalesiz verilmeliydi bunun için sağlam arazi, ‘Deprem riski taşıyan alan’ sayıldı. Zira riskli alanlarda Dönüşüm Yasası devreye giriyordu. Boğaziçi Koruma Yasası devre dışı kaldı. Bu düzenlemelerle arazi üzerinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sınırsız yetki sahibi yapılmıştı. Karar, dönemin bakanı Erdoğan Bayraktar tarafından Bakanlar Kurulu’na getirildi. 2 Temmuz 2013’te imzadan çıkarıldı. 32 bin metre karelik araziye 3 emsal inşaat izni verildi. İnşaat hakkı 100 bin metrekareye çıkarıldı. Yükseklik sınırı ise kaldırıldı…
ALİ AĞAOĞLU RANTA DOYMUYOR
Erdoğan Bayraktar’la ilgili fezlekede de suç örgütünün faaliyetleri ayrıntılı olarak anlatılıyor. Muharebe Elektronik Şube Müdürlüğü’ne 18 Eylül 2012 tarihinde gelen mail ihbarında Ali Ağaoğlu’nun devletten ucuza aldığı arazileri imara açtırdığını, emsal değerlerini yükselterek veya dikkate almayarak bu arazilerden inanılmaz paralar kazandığını, Maslak projesinde emsal değerinin 2.20 ve toplam inşaat hakkının 550.000 metrekare civarında olmasına rağmen bu projede toplam 680.000 metrekarelik alanın işgal edildiği belirtiliyordu. Ali Ağaoğlu’nun bu usulsüzlüklerin ortaya çıktığında zarar görmemek için Süleyman Soylu’nun kuzeni Sadık Soylu ve Erdoğan Bayraktar’n oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar aracılığıyla olayı kapatmaya çalıştığı belirtiliyordu. Başlatılan soruşturmada söz konusu iddiaların doğruluğu teknik ve fiziki takiple tespit edildi.
ÖRGÜT ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI’NDA ÇÖREKLENMİŞ
Fezlekede, “Teknik takip destekli yapılan çalışmalarda; Ali Ağaoğlu’nun Maslak 1453 projesinin yanı sıra başka projelerindeki usulsüzlüklerin de göz ardı edilmesi ve haksız kazancını daha da artırmak amacıyla Eski Çekmeköy Belediye Başkanı Hüseyin Avni Sipahi liderliğindeki Çevre ve Şehircilik Bakanlığında odaklanan suç örgütüne müracaat ettiği tespit edilmiş, çalışmalar söz konusu suç örgütünün yapısının ve suç faaliyetlerinin deşifre edilmesine yönelik genişletilmiştir. Çalışmalar genişletildiğinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığında büyük bir etkinliği olan söz konusu suç örgütünün İşadamı Ali Ağaoğlu’nun başta olmak üzere, Osman Ağca, Emrullah Turanlı gibi birçok inşaat firması sahibi işadamı ile sıkı bir irtibat içerisinde olduğu, bu kişilerin usulsüz projelerine onay verdiği belirlenmiştir.” deniliyordu.
USULSÜZ PROJELERE JET ONAY!
Fezlekede, örgütün liderliğini yapan Sipahi’nin, herhangi bir resmi kimliği bulunmamasına rağmen Erdoğan Bayraktar’la samimi bir ilişki içerisinde olduğu belirtiliyor: “Örgütün yönetici kadrosunda bulunan Sadık Soylu’nun bakan danışmanı, Abdullah Oğuz Bayraktar’ın bakanın oğlu olması nedeniyle, söz konusu suç örgütünün Çevre ve Şehircilik Bakanlığında büyük bir etkinliğinin ve nüfuzunun olduğu anlaşılmıştır. Belirtilen nedenlerle birçok işadamının normal şartlarda imar izni alamayacakları projeler için suç örgütüne müracaat ettiği, suç örgütünün ise çok kısa bir süre içerisinde usulsüz projelere onay alınmasını sağladığı görülmüştür.”
BAŞÜSTÜNE, SEN NASIL İSTERSEN ABİ!
Fezlekede Erdoğan Bayraktar’ın doğruladığı tapelere de yer veriliyor. Suç örgütünün lideri Hüseyin Avni Sipahi, yaptıkları bütün işlerden Bayraktar’ı haberdar ettiği görülüyor. Bir telefon görüşmelerinde Sipahi, “Bilgin dışında hiçbir şey yapmam ki zaten abi!” diyor. Bir başka görüşmelerinde ise Bayraktar’ın bir talimatı üzerine, “Baş üstüne abi! Sen nasıl istersen…” diyor.
SUÇ ÖRGÜTÜNÜN EYLEMLERİ
Erdoğan Bayraktar’ın fezlekesinde ‘suç örgütünün eylemleri’ de ayrıntılı olarak anlatılıyor. Bunlar dan biri ‘Ağaoğlu Bakırköy 46 İsimli Proje İçin İllegal Bir Şekilde İmar İzni Alınması Karşılığında Maddi Menfaat Temin Edilmesi’.
Ali Ağaoğlu’nun, Bakırköy ilçesi Kartaltepe Mahallesinde bulunan 73.597 metrekarelik arsası ile ilgili 27 Mart 2012 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisine bulunduğu imar planı değişikliği teklifinde oybirliği ile reddediliyor. Bunu üzerine örgüt yöneticileri Hüseyin Avni Sipahi, Abdullah Oğuz Bayraktar ve Sadık Soylu devreye girerek söz konusu arsayı 644 sayılı KHK’nin 2/Ğ maddesi uyarınca ÖZEL PROJE ALANI ilan ettiriyor. Arsa bakanlık yetki kapsamına alınarak Büyükşehir Belediyesi devre dışı bırakılıyor.
EMSAL DEĞERİ YÜKSELTİLİYOR
Fezlekede, “Sonraki süreçte ise suç örgütünün Ağaoğlu’nun istekleri doğrultusunda ayrıcalıklı bir imar planı hazırladıkları görülmüştür. Söz konusu arazi 26.12.2012 tarihinde şüphelilerin yoğun faaliyetleri sonucunda Bakanlık oluru ile ÖZEL PROJE ALANI ilan edilmiştir. Şüpheliler tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesine verilen plan teklifinde; Konut alanlarında Emsal; 2,00 iken, Bakanlık tarafından onaylanan Özel Proje Alanında konut alanlarında Emsal:2,50 olarak belirlenmiştir.” deniliyor.
BİR İMAR DEĞİŞİKLİĞİYLE 100 TRİLYON RANT!
Fezlekede bunun gibi çok sayıda örnek var: Bulgar Ortodoks Kilisesi Vakfına Ait Araziye Taşyapı İnşaat Şirketi Tarafından Yapılacak Proje İçin İllegal Olarak Özel Proje Alanı İlan Edilmesi. Konuyla ilgili yapılan teknik takipte örgüt üyeleri buradan elde ettikleri rantı 100-200 trilyon lira olarak anlatıyor.
Örgütün diğer eylemleri ise şöyle sıralanıyor: Sağlık Tesisi Yapımı İçin İmar Verilen Ve Taşyapı İnşaate Ait Olan Arsaya, Otel Yapımı İçin İllegal Olarak İmar Alınması. Resmi Belgede Sahtecilik Yapılarak “Zorlu Center” Projesindeki Kaçak Yapılara Onay Alınması. Arif Yüksel’e Ait Beykozda Bulunan Yeşil Alanın İllegal Olarak İmara Açılması. Ataköy Sahil Kenarına Özyazıcı İnşaat Tarafından İmar Planlarına Aykırı Olarak Yapılan Projeye İzin Verilmesi. Birinci Dereceden Doğal Sit Alanı Olan İller Bankası Sarıyer Arazisinin Gerçeğe Aykırı Raporla İmara Açılması. Maslak Acıbadem Hastanesi Ek Bina Projesi İçin Boğaziçi Koruma Kanuna Aykırı Olarak İmar Alınması.
ERDOĞAN BAYRAKTAR’DAN SOYLU’YA: KAÇ!
Erdoğan Bayraktar, 17 Aralık sabahı 06.36-06.57 saatleri arasında 3 kişiyle telefonla görüşmüştü. Biri operasyon kapsamında gözaltına alınan oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, diğerleri ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndaki üst düzey iki bürokrat. Onları telefonda “Polis geliyor, şimdi sizi alacak, evden kaçın, bakanlığa gidin.” diyerek uyarmıştı.
Söz konusu bürokratlardan biri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekânsal Planlama Genel Müdürü Mehmet Ali Kahraman. Diğeri ise Süleyman Soylu’nun kuzeni Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Bakan Danışmanı Sadık Soylu.
Bayraktar, Kahraman’a “Mehmet Ali, İstanbul’da Abdullah’ı almışlar. Seni de polis alacak, kaçabiliyorsan kaç. Daireye git de biz de müdahale edelim.” diyordu. Soylu’ya ise “Sadık polis biraz sonra gelip seni alacak, evden kaç sen. Telefondan seni bulurlar yanıma gel, birlikte bakanlığa gideriz.” demişti.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***