”Dünyanın dört bir yanında okul çağındaki çocuklar, COVID-19 salgını ve karantina tedbirleri nedeniyle yüz yüze eğitimin tahmini olarak 1,8 trilyon saatini kaçırdı.”
Bu tespit Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’na (UNICEF) ait. UNICEF’e göre küresel çapta 11 ülkede yaklaşık 131 milyon okul çağındaki çocuk, Mart 2020’den Eylül 2021’e kadar yüz yüze eğitim saatlerinin dörtte üçünü kaçırdı. Bunların yüzde 59’u yani yaklaşık 77 milyonu yüz yüze eğitimin neredeyse tamamından mahrum kaldı.
Ayrıca, UNESCO’nun son verilerine göre bütün sınıf düzeylerinde 870 milyondan fazla öğrencinin şu anda eğitimleri aksıyor.
Veli-Der: Eğitimin ikinci haftasında en az 611 sınıf karantinaya alındı
UNICEF, söz konusu ülkelerin yaklaşık yüzde 27’sinde okulları tamamen veya kısmen kapalı tutulmaya devam ettiğini aktarıyor.
Bu arada Türkiye, salgına karşı bir dizi önlem alarak ülke genelinde yüz yüze eğitime 6 Eylül itibariyle başladı.
Ancak vaka sayılarının 30 bine dayandığı şu günlerde, Edirne, Tokat, İzmir, Tekirdağ, Samsun ve Ordu gibi pek çok ilde sınıflar karantinaya alındı.
Hatta Öğrenci Veli Derneği’ne göre (Veli-Der), yüz yüze eğitimin ikinci haftasında karantinaya alınan sınıf sayısı en az 611.
”Önlemler yetersiz ancak her şeye rağmen yüz yüze eğitim devam etmeli”
Euronews’e konuşan ve adının yazılmasını istemeyen iki çocuk sahibi A.Ö, gönül rahatlığı ile çocuklarını okula gönderemediğinden bahsediyor. Ancak çocukların sosyal gelişimlerini sağlayabileceği ve daha verimli eğitim alabileceği tek yerin de okullar olduğunun altını çiziyor.
İki çocuk velisi A.Ö, okullarda kurallara uyulmadığından ve alınan önlemlerin yetersiz olduğundan da bahsediyor.
”İkinci sınıfa giden çocuğumun sınıfında geçen hafta arka arkaya iki pozitif vaka çıktı. O nedenle çocukları eve gönderdiler ve yeniden online eğitime geçti çocuğum. Bu olaydan sonra elimiz böğrümüzde çocukları gönderiyoruz. Korkuyoruz ama bir yandan da çocukların sosyalleşmesi ve daha iyi eğitim alması için okullar şart. Önlem deniliyor ama sınıfta bir dezenfektan var bir de pozitif vaka çıkan sınıflarda ateş ölçümü söz konusu. Maske var ama 26-30 kişilik sınıflarda eğitim yapıyor çocuklar. Ne kadar mesafe kuralına uyuluyor tartışılır.
Çocuğu liseye giden bir başka öğrenci velisi S.E’ye göre ise her ne kadar önlemler yetersiz olsa da bir şekilde eğitim yüz yüze devam etmeli. Euronews’e konuşan veli, en uygulanabilir adımı sınıf sayılarının azaltılması olarak görüyor.
”Benim çocuğum lise ikinci sınıfta. Pandemi döneminde online olarak aldığı eğitimin sıfır olduğunu söylemek istiyorum. Bunun yanı sıra bu dönem çocuğumun sosyal davranışlarını da oldukça etkiledi. Kendi içine kapandı ve insanlarla konuşurken göz teması bile kurmamaya başladı. Maske ve mesafe kurallarına dikkat edilerek çocuklar için eğitim başladı. Bunun dışında alınan pek bir önlem yok. Mesela çocuk derse geç gelince direk sınıfa geçiyor herhangi bir ateş ölçümü yapılmıyor. Bizim okulumuzda ateş ölçümü sadece şüpheli durumlarda yapılıyor. Benim çocuğumun gittiği lisede sınıf sayısı 24 ama daha kalabalık okullarda durum kötü. Okullarda sınıfları kapatmak yerine sınıf sayıları 30’un altına çekilmeli. Ayrıca liselerde aşılanan öğrenci sayısı da fazla olduğundan şimdilik bir sorun yaşamadık ama bu durum küçük çocuklar için zor. Ama ben her şeye rağmen bir veli olarak, eğitimin yüz yüze olmasından yanayım. Çünkü kayıp sanıldığından da büyük. Ve bunu bir kaç yıl sonra daha iyi anlayacağız.”
Eğitim-Sen İstanbul 3 No’lu Şube Başkanı Ayfer Koçak ise okulların yeterli önlemler alınmadan açıldığı kanaatinde.
Ama tıpkı öğrenci ve veliler gibi eğitimcilerin de yüz yüze eğitimi talep ettiğini dile getiren Öğretmen Koçak, acilen sınıf mevcudiyetlerinin düşürülmesi ve yeni derslikler için kadro atamalarının yapılması gerektiğine dikkat çekiyor.
”Okullarda sadece ihtiyaç halinde idarecilerin elinin altında bir miktar maske ve dezenfektan var. Uygulanması mümkün olmayan koridorlar ve sınıflardaki sıraların üzerine yapıştırılan mesafe uyarıları dışında herhangi bir önlem yok. Ve maalesef özellikle hijyenin çok önemli olduğu bu dönemde temizlik çalışanları hala işe başlamış değil. Asgari düzeyde temizlik süreçlerinin işlememesi eğitimcileri en çok kaygılandıran konu. Mesafenin olması açısından sınıf mevcutlarının düşürülmesi gerekiyordu ancak bunu sağlayacak ne derslik sayısı sağlandı, ne de öğretmen ve yardımcı personel ataması yapıldı. Dolayısıyla 40 ve üzeri olan sınıflar normale göre de kalabalık. Ayrıca okullara toplu taşımayı kullanarak gelmek zorunda kalan öğrenciler için de bir servis çalışması yapılmadı. Çocukların ücretsiz olarak taşınacağı servisler ayarlanmalı. ”
Yine Eğitim-Sen İstanbul 2 No’lu Şube Sekreteri Sevgi Yılmaz da yıllardır okullarda hijyen koşullarının sağlanmadığından yakınıyor. Öğretmen Yılmaz’ın aktarımına göre pandemi döneminde bile okul kantinleri, tuvaletler ve okul girişlerinde hijyen konusunda bir önlem yok.
Pek çok öğretmende maske nedeniyle yüksek sesle konuşmaktan kaynaklı ses kısıklığı, baş ağrısı, öksürük gibi şikayetler yani sağlık problemlerinin başladığına dikkat çeken Yılmaz, ders sürelerinin 30 dakikaya düşürülüp, teneffüs sürelerinin artırılmasını istiyor. Öğretmen Yılmaz, bu zaman aralığında sınıfların da havalandırılabileceğinin altını çiziyor.
”Kamu binaları başta olmak üzere okula çevrilebilecek mekanlar hizmete açılmalı”
İki yıl boyunca yeni dersliklerin yapılmamasına da tepkili Öğretmen Sevgi Yılmaz.
”45 kişilik sınıflarda öğrencilerin ikişerli oturduğu sıralarda hangi mesafeye uymaktan bahsedebilirsiniz ki? Okulların çoğu da böyle çünkü yeni derslik yapılmadı. Bırakın yeni derslik yapmayı, İstanbul’da deprem nedeniyle hasarlı binalar var ve bu binaların güçlendirilmesi, yıkılıp yeniden yapılması gibi 2 yıl önce alınmış kararlar var. Fakat 1, 5 yıl uzaktan eğitim sürecinde bu okullara bir çivi bile çakılmamış, yıkılması gerekenlerin ise çivisi sökülmemiş. (İzmir, Elazığ gibi diğer illerde de benzer sorunlar yaşanıyor.) Hasarlı binalar kullanılamıyor, öğrenci sayısı artmış. Peki çözüm ne? İkili eğitime geçmek. Bundan vazgeçilmeli. Kamu binaları başta olmak üzere okula çevrilebilecek bütün mekanlar eğitim- öğretimin hizmetine açılmalı. Bina ihtiyacını karşılamanın bir diğer pratik çözümü çoğu boş kalan İmam Hatip liselerinin akademik liseye ya da ilk ve orta öğretime dönüştürülmesi. Gönüllü olarak çocuğunu İHL’ye göndermek isteyen nüfusa göre İHL’lerin sayısı düzenlenmeli.”
”Okula aç gelen öğrenciler var, çocuklara beslenme desteği verilmeli”
Covid-19 ile mücadelede bağışıklık sisteminin önemli olduğundan bahseden Yılmaz’a göre bir başka sorun da çocukların yetersiz beslenmesi hatta bazılarının okula aç gelmesi… Bu dönemde öğrencilere beslenme desteği verilmesi gerektiğini söylüyor Yılmaz.
Yoksulluğu en açık okullarda gözleyebiliyoruz. Öğrencilerimiz bırakın sağlıklı beslenmeyi okula aç geliyorlar. Covid’le mücadelede bağışıklık sistemi çok önemli oysa değil mi? Öğrencilerimize beslenme desteği istiyoruz.
Aşı karşıtlığı meselesinde aktif bir bilgilendirme yapılmalı çünkü büyük oranda aşı tereddüttü yaşanıyor bu konuda bilgilendirici çalışmaların tereddütü gidereceği kesin.
Eğitim-Sen İstanbul 2 No’lu Şube Sekreteri Sevgi Yılmaz pandemiyle mücadelede Türk Tabibleri Birliği gibi meslek odaları ve sendikaların da yer alacağı kurulların oluşturulması ve aşı karşıtlığı konusunda da aktif bir bilgilendirme yapılmasının önemli olduğu görüşünde.
İstanbul’da bir ilkokulda görev yapan öğretmen R. A’ya göre ise genel aşılamadan sonra toplumun genelinde bu salgının bitmiş olarak algılanması okullarda da rahatlığa neden oluyor.
”Görece artık rutine bağlanmış maske takma zorunluluğunun dışında göze çarpan hiç bir önlem yok. Hijyen ve mesafe ise sadece öğrenci ile değil bir plan ve bütçe ile çözülebilecek meseleler. Okulların kalabalık olması, hijyen malzemelerinin tedariği mesafe ve hijyen kurallarına uyulmasını neredeyse imkansız hale getiriyor. Ortalama 35-45 arası mevcudu olan 30 metrekarelik sınıflarda ve tenefüslerde mesafe kurallarına uyulması zor değil imkansız. Olası bir vaka durumunda denilen şu; sınıfta 10 gün içinde 1 den çok vaka tespit edilirse sınıftaki öğrenciler temaslı sayılıp eve gönderilir. Tespitin nasıl yapılacağı ise tamamen veliye bırakılmış. Veli işinde yaşayacağı sıkıntıdan kaynaklı test yaptırmak istemiyor. Sınıfta pozitif öğrenci olmasına rağmen eğitim öğretim devam ediyor, çünkü pcr’ın hangi protokolle yapılacağı belirsiz bırakılmış.”
”Havalar soğuduğunda kalabalık ve havalandırılmayan sınıflar mayın etkisi yaratacak”
Öğretmen R.A kışın gelmesiyle birlikte yeni bir tehlikeye dikkat çekiyor.
”Aslında en tedirgin edici durum sınıfların havalandırma sorunu ki daha havalar soğumadı bile. Havalar soğuduğunda kalabalık ve havalandırılmayan sınıflar mayın etkisi yaratacak. Şu anda sınıf ortamları pencere ve kapıların açılmasıyla idare eden önlemler halinde. İçler acısı bir durum. Acilen sınıfların havalandırma sistemlerinin yapılması lazım. Okullar açıldığında gördük ki 1 yılı aşkın sürede okullarda hiçbir altyapı hazırlığı, Covid master planı hazırlanmamış. El yordamıyla başımızın çaresine bakmaya çalışıyoruz.”
Salgının en başından beri eğitimciler olarak gerekli önlemlerin alınarak eğitime devam edilmesinden yana olduklarını ve bunu defalarca dile getirmiş olmalarına rağmen dikkate alınmadıklarını ifade eden R.A, bu durumda aşının koruyuculuğundan başka hiçbir önlemin kalmadığı kanaatinde.
Yüz yüze eğitimin devamlılığı için neler yapılmalı?
Eğitimci R.A eğitimin sorunsuz devam edebilmesi için kısa ve orta vadede yapılması gerekenleri ise şöyle sıralıyor:
”Tüm öğrencilerin aşı olmasını ve bunun takibinin disiplinli bir şekilde yapılması lazım. Tüm okullara okul kurul toplantılarında ve pandemi ve önlem ekiplerince belirlenen sayılarda temizlik görevlisi gönderilmesi lazım. Tüm öğrencilerin günlük C vitamini ihtiyacını karşılayacak bir beslenme planının devlet tarafından olanak sağlanarak verilmesi lazım. Sınıf mevcutlarını 24 kişiyi geçmeyecek şekilde planlanması lazım. Yetersiz durumlar için kentsel dönüşümü okullar için hayata geçirip derslik yapılması ve öğretmen istihdam edilmesi lazım. Bu talepler oldukça gerçekçi ve yakıcı. Aksi durumda okulların kaosa açılması içten bile değil.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***